Gülşiir
geceyarısı, karanlık bir bozkırda ışıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım içinde onca insan, içinde dünya... soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum ve bilmeyen sonsuzluk nedir, haklı olan kim bu kargaşada? ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir ucu bucağı olmayan bu çığlığın ortasında nasıl barışılabilir? anlamak isterim, hangi yasa bir
Sayfa 219 - KırmızıKedi YayıneviKitabı okudu
et-Tevvab (ve bu ismin mazharı olan kul), sevilen olduğu için, yaratıklar içinde bilinmeyendir. Seven, sevdiğini kıskanır ve bu nedenle onu yaratıkların gözlerinden örter. Çünkü Hak bu insanı kullarına gösterseydi, kulları onun içinde bulunan güzellik nedeniyle ona bakar ve onu severlerdi. Onu sevdiklerinde ise, himmetlerini ona yöneltir, onun da kendilerine yönelmesine yol açarlardı. Bu durum şu ilahi huydan kaynaklanır. Allah Teala ‘Beni zikredin ki, sizi zikredeyim’, ‘bana uyun ki sizi sevsin’ buyurur. Hakkın kuluna yönelmesinin nedeni, kulun Hakkın emrine yönelmesidir. Yaratan’da böyle ise, yaratılmış hakkında ne. zannedersin? Yaratılmış insanlara daha hızla yönelir. Çünkü o, etkiye açık bir yerdir. Kendilerinden çıkan bu kabul nedeniyle, insanlar onu sevebilir diye Allah onu gizlemiş, böylece onu bilememişlerdir. Bunlar, ‘gayret (kıskançlık) perdesi’ altında gizlenmiş gelinlerdir. Onlara ‘günahkârlar’ denilir. Allah’a yemin olsun ki, onlar günahkâr değil, korunmuş ve sakınılmış kimselerdir. Bu makam, ‘tövbeden tövbe’ makamıdır. Başka bir ifadeyle, sahibine ‘tevvab (çok tövbe eden)’ denilen bir tövbeyle tövbekâr’ diye hüküm verilen ‘tövbeden tövbe’ makamıdır.
Reklam
Su gibi olmalı insan.
Kime nasıl davranacağını seçebilmeli. Kimi boğacağını, kimi boğazına takılan lokmadan kurtarması gerektiğini bilmeli. Yerine göre davranabilmeli. Ben suyum, beni ille böyle kabul edin dememeli. Aslından ödün vermeden bardağın da şişenin de şeklini alabilmeli.
Kardeşlerim! Allah sizi yaratıklarında bulunan gizli sırlarının kulağına değdiği kimselerden yaptığında, O’na hamd ediniz! O sırları Allah dilediklerine tahsis etmiştir. Onları kabul edin, inanın, onları onaylamaktan mahrum kalmayın. Yoksa iyiliklerinden mahrum kalırsınız. Ebu Yezid el-Bestâmi -ki o naiblerden biriydi- Ebu Musa ed- Dübeyli’ye şöyle demişti: ‘Ey Ebu Musa! Bu yol ehlinin sözüne inanan birini gördüğünde, ona sana dua etmesini söyle. Çünkü öyle bir insan, duası makbul kişidir.’ Şeyhimiz Ebu İmran Musa b. İmran el- Murtulî’yi İşbiliyye’de Rıza mescidi civarındaki evinde dinlemiştim. Üstat Hatib Ebu’l-Kasım b. Ufeyr ile konuşuyordu. Ebu’l-Kasım bu yol ehlinin söylediklerini inkâr eden biriydi. Ona şöyle diyordu: Ebu’l- Kasım! Böyle yapma, böyle yaparsan, iki mahrumiyeti biraraya getiririz: Bunu kendimizden görmeyiz ve ona bizden başkasından olduğunda inanmayız. Bizim söylediğimizi reddedecek bir delil olmadığı gibi şeriat ve alda göre ona zarar verecek bir bilgi de yoktur.’ Sonra söylediği konuda beni tanık tuttu. Ebu’l-Kasım bize inanırdı. Ben de üstadın söylediğini, kendi mezhebinden kabul edeceği kanıtla ortaya koydum. Çünkü Ebu’l-Kasım bir hadis bilginiydi. Allah onun gönlünü kabul etmesi için açtı, şeyh de bana teşekkür ve dua etti.
( İbrahim, 40 )
"Rabbim, beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabb'imiz duamı kabul eyle."
BAP 17:
Abram 99 yaşında iken Rab ona görünerek, "Seni birçok milletlerin babası yapacağım. Artık adın Abram değil, Abraham olacak" diyor. "Senin soyundan birçok krallar çıkacak. Sana ve senden sonra gelenlere Kenan diyarını ebedi bir mülk olarak vereceğim. Buna karşılık senin zürriyetin senden sonra gelenlere beni 'Allah' olarak tanıtacaksın. Bunu böyle yapacağına dair vereceğin sözü, her erkek sünnet olarak da kanıtlayacak. Bu sizinle benim aramda yaptığımız ahdin (anlaşmanın) alameti (belirtisi) olacaktır ve her erkek çocuk sekiz günlük iken sünnet olacak (Ben size bu toprakları vereceğim, sizinde beni Tanrı olarak kabul ettiğiniz, erkeklerin sünnet olması ile belli olacak)" diyor Rab. Böylece Abraham'ın emrinde olanların hepsi sünnet oluyor. İsmail o zaman 13 yaşında imiş. Rab, Abraham'a "Bundan sonra karına Saray demeyeceksin. Onun adı Sara (anlamı, prenses) olacak ve milletlerin anası olacak, gerçek karın. Ona bir oğul vereceğim" dedi.
Sayfa 27 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
855 öğeden 301 ile 310 arasındakiler gösteriliyor.