... ilmi, tıpkı bir merkebin sırtındaki kitap gibi olan, ilmi ile ameli, ameli ile şahsiyeti arasında bir bağ kuramamış insanın ilmi de dünyadır, dünyalıktır.
Durduğunuz noktada inanaçlarımızın eskidiğini, yabancılaştığını hiç tecrübe etmediniz mi? En acı kayıp budur:Gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uyuşmaları...
İnsan ancak kendi özünü güçlendiren, ona anlam katan, istikamet kazandıran bir şeyi yaparak kendini gerçekleştirdiği zaman özgür olur. Önemli olan işte bu imkan ve kabiliyeti doğru kullanabilmektir.
Kelimeler, varlığa açılan pencerelerdir. Bu pencereler olmadan düşünce de olmaz. Pencereniz ne kadar büyükse içeri o kadar çok ışık girer. O yüzden dilin fakirleşmesi demek, varlık evinizin karanlıkta kalması demektir.
Bize bir insan mektebi lazım. Bu mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun ;her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın;hâyâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın ; vicdanlarımıza her an Allah'ın huzurunda yaşamayı öğretsin.
Burada resmin bir sanat olduğu tartışmalıdır. Çünkü Allah'ın 99 isminden biri "el-Musavvir" dir. Yani kainattaki en hakiki ressam Allah'tır. Bir sanatçı ne kadar çabalarsa çabalasın Allah'ın yarattığını taklitten öte geçemez, ona ruh ve can veremez. Bunun yerine sanatçı yeni bir yorum getirmiş, eşyayı görmek istediği form içinde görmeyi başarmışsa işte o sanattır.
Dile uzak, doğaya uzak, insana uzak, kültüre uzak, yaşadığı zamana uzak insanın kendi özüne yakın olmasını beklemek, çekirdeği toprakla buluşturmadan topraktan bize erik ağacı vermesini beklemek gibidir.