Mercia Kontesi` Lady Godiva 🖋️ Lady Godiva` hem sadakatin, hem başkaldırının, hem tutkunun, hem şefkatin hikayesidir! 11. yüzyılda İngiltere’nin Coventry halkı, uygulanan ağır vergiler dolayısıyla isyan içindeydi. Vergileri arttıran Lord Leofric’in eşi Lady Godiva halktan yana olur. Lord Leofric’i vergileri indirmesi yönünde ikna etmeye çalışır. Eşinin ısrarından rahatsız olan Lord Leofric, eşine asla kabul edemeyeceğini düşündüğü bir teklif yapar; Lady Godiva’nın at sırtında, sadece saçları ile örtünerek çıplak bir biçimde, Coventry sokaklarını boydan boya geçmesi koşuluyla vergi yükünü azaltacağını söyler. Lady Godiva’nın buna cesaret edemeyeceğine inanan Lord, eşinin baskılarını bu şekilde kıracağını düşünmüştür. Fakat, Lady Godiva atının üzerinde bu geçişi yapar! Bu durumu öğrenen halk, dükkanlarını kapatarak evlerine çekilir. Lady’nin onurunu korumak adına insanlar sokağa çıkmazlar, hiçbir pencerenin perdesi bile aralanmaz. Lady’nin bu cesur davranışı karşısında, ona duydukları derin saygıyı gözlerini kapatarak gösterirler. Onuruyla tanınan Lord Leofric ise eşine verdiği sözü tutmak zorunda kalarak vergileri indirir. O andan itibaren Lady Godiva’nın cesareti, kararlılığı, saflığı, tutkusu ve güzelliği pek çok sanatçıya ilham kaynağı olmuş, tarih boyunca çok sayıda farklı tarzlarda resmedilmiş ve heykellere konu olmuştur… 🖋️
Her sezilen derinliğin ifşa ettiklerini düşünmekten bile seni alıkoyan tabiatçı metodlarını fırlat ve bitlenmiş elbiseler gibi at. Ortaçağ papazında haklı olarak ayıpladığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma: Arşı geç, ferşi atla, sidreyi aş, Gör ne var maverada ibrethîz
Sayfa 412
Reklam
Dünyada her insan, başkalarından çıkar sağlamak için, sabahtan akşama kadar asık bir suratla dolaşır. Ben kimseye yaranamayacağımı anladığım için yeni bir dümenin suyuna gitmek üzere yola çıkmış bulunuyorum. Duygusal ve akıllı ve güzel ve hiçbir şekilde karşı çıkılamayacak derinlik ve sezgilerle donatılmış kadınlar, benim gibi dikenli ve garip renkli bir çiçeği yakalarına takarak dolaşmasalar da, beni uzaktan seyrederek gelişeceklerdir. Bu garip çiçek, son dikenlerini bile dökerek çırılçıplak kalırken, onlar bu çiçeğin şimdiye kadar rastlanılamamışlığını da güzelliklerine katacaklardır.
İttihadcıların Yahudi Güdümlüğü ( Doktor Rıza Nur )
Dikkate ve kayda şayan bir şey de şu: Salem de İtalyan müşaviri. Bu Yahudi malum. Metr Salem adıyla meşhurdur. Bizim çıfıtlardandır. İstanbul'da Selanik Bankası idare azasındandır. Selaniklidir. O vakit ora Yahudileri İtalyan tabiiyyetine girerlerdi. Hem bizim tebaa, hem de gizlice İtalyan tebaası olurlardı. Karaso adındaki meşhur çıfıt da böyledir. Zaten Yahudilerin hepsinde de her cebinde bir pasaport vardır. Salem pek zekidir, Türkçeyi pek iyi bilir, Fransızcası kuvvetli, hukukta malumatı çok, hasılı muktedir bir adam. Talat'ın baş dostu ve en itimad ettiği adamı idi. Devletin en mühim işlerini ona söyler, sorar, rey alırdı. İşte bu adam Lozan'da şimdi karşımıza düşman safında olarak çıkıvermiştir. Talat, İttihadcılar ne gafil ve ne cahil adamlarmış?!.. Devletin sırrını böylelerine söylüyorlardı. Tabiî o da derhâl İtalyanlara, hatta Fransızlara götürüyordu. Çünkü Salem bütün Paris maliyye mahafili ile de temasta ve onların aletidir. Bu suretler ile pek zengin olmuştur. Hadi bu vakte kadar neyse ne....; fakat buradan sonra bu adam yine Ankara'ya gitmiş, Osmanlı Bankası'nın imtiyazının temdidi işini, daha birtakım malî işleri halletmişti. Ondan sonra Ankara'ya ayak bastırılacak adam mı idi?!.. Hele Lozan'da aleyhimize gayet aşikâr, vahim bir hareket yaptı ki bu Türk vatandaşı geçinen herif onunla artık tamamıyla hain idi, Türkiye'ye bile girememeli idi.
Bu dünyada kapı komşularını bile kazıklamakta tereddüt etmeyecek kadar adi insanlar bulunduğunu ve insanların kendi dertlerinden kurtulmayı en çok istediği zamanların tam da başkalarını dertlerinden kurtarmaya en az gönüllü oldukları zamanlar olduğunu iç geçirerek anımsadım.
Sayfa 144
Hanımefendiydi. Pek çok konuda onun benden farklı görüşleri vardı, belki... oğlum, sana söylemiştim, sen o çılgınlığı yapmasaydın bile ben sana gidip ona kitap okumanı söyleyecektim. Onunla ilgili bir gerçeği görmeni istiyordum, gerçek cesaretin ne olduğunu görmeni istiyordum, gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu. Nadiren de olsa bazen kazanırsın. Bayan Dubose kazandı, kırk sekiz kilosunun kırk sekizini de kazandı. Hiç kimseye, hiçbir şeye borçlu olmadan öldü. Hayatımda tanıdığım en cesur kadındı."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.