“Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz” (s.61).
Gerçekten de öyle mi? Biz kitap okurken
Arthur Schopenhauer’ın dediği gibi sadece yazarının zihin sürecini takip eden pasif süjeler miyiz? Eğer öyleyse “niçin okuyoruz ve okumak bize ne kazandırıyor?” Bir kitaptaki yazarın düşünceleri karşısında pasif
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Müthiş bir İskender Pala romanı,
Gerçekten bu aralar okuduğum en iyi kitaptı sanırım. Şöyle kısaca özetlemeye kalksam sayfalar dolusu bir inceleme çıkar, üslubuna, kurgusuna hayranlığımı dile getirsem öve öve bitiremem. Alıp elime saatlerce bırakamayışımı mı anlatsam, olaylardan bağımsız gibi görünen ancak kitaptan asıl lezzeti almamı sağlayan
"Zaman imanı kurtarmak zamanıdır"
"Birkaç adamın imanını kurtarmak için cehenneme girmeye hazirim." gibi müthiş bir fedakarlık ve "Bir adamın imanını kurtarmak, on adamı veli yapmaktan daha sevablı bir hizmettir" vecizelerini düstur edinip ömrünü iman hakikatleri için adayan Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin vefat sene-i devriyesinde rahmetle inşallah.
(Allah ondan ebeden razı olsun cenneti firdevsine kabul buyursun🤲)