"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Çocukluğum,
Maksim Gorki’nin benzerine rastlayamayacağınız türden, çağ ötesi bir başyapıt.
Sevgi, şevkat, merhamet gibi yüce duyguların yanında; acının, hüznün de evrensel olduğunu hatırlatıyor bizlere.. Ortak duyguları paylaştırıyor yüreklemize bir bir..
Belki de, çok şey bilip de susmanın ağırlığını yaşatan hislerimizin, kıyılarına vurarak
Hiçbir zaman kötü kitaplar çok az, ya da iyi kitaplar çok fazla okunmaz: Kötü kitaplar zihin için zehir mesabesindedir, aklı harap ederler. İyi olanı okumak için kötü olanı hiç bir zaman okumamayı insan kendisine düstur edinmeli:Çünkü hayat kısa hem zaman hem dinçlik insan için sınırlı…
İhsan Oktay Anar bence yaşayan en iyi Türk yazarlardan birisi. Edebi kalitesi çok iyi. Kendini de bir o kadar geliştirmiş bir isim. Ayrıca kendisini de çok geliştirmiş bir kalem. Yozgatlı. Toprağım olması sebebiyle ekstra seviyorum kendisini. Yalan mı söyleyeyim :)) Felsefe mezunu. Doktorasını bunun üzerine yapmış. Tarihi fantastik kurgu edebiyatını Türk
Öyle bir şehirdir ki aşk,
Alevden daha sıcak, nefesten daha yumuşak.
Öyle bir düştür ki aşk,
Yüzyıl uyanmak istemiyiz bu düşten, bir kere uyursak.
.
-Aşktan daha anlamlı bir şey yok,
Her şey aşktan, her şeye değer aşk.-
İnsanlar, “her şey geçer,” derler, fakat bu dehşet verici bayağılığın menzillini kaç kişi kavrar? Kaç kişi hayattan kaçar, hayat için şarkı söyler ya da ona ağlar? Hayatın beyhude olduğuu kanaatiyle kim dolmamıştır? Ama kim bunun sonuçlarıyla yüzleşmeye cesaret eder? Bir Hindu prensi'nin bir sakat, bir yaşlı ve bir ölü görmesi, her şeyi anlamasına yetmiştir; bunları gören bizler ise hiçbir şey anlamayız, ziraa hayatımızda hiçbir şey değişmez. Ne olursa olsun hiçbir şeyden vazgeçemeyiz; oysa beyhudeliiğin apaçık işaretleri erişebileceğimiz bir yerdedir. Ümitle malûlüzdür, hep bekleriz; hayat da cevher haline gelen bekleyiştir sadece. Ebediyen askıda kalmaktansa, tarafsız bir ilâh ya da kadavra durumuna indirgenmektense, her şeyi bekleriz, Hiçliği bile. Böylelikle, Tamiri İmkânsız’ı kendine düstur edinen yürek, bundan hâlâ sürprizler umar. İnsanlık, onu yadsıyan olayların içinde âşıkâne yaşar…
İnsanlar, “her şey geçer,” derler, fakat bu dehşet verici bayağılığın menzillini kaç kişi kavrar? Kaç kişi hayattan kaçar, hayat için şarkı söyler ya da ona ağlar? Hayatın beyhude olduğuu kanaatiyle kim dolmamıştır? Ama kim bunun sonuçlarıyla yüzleşmeye cesaret eder? Bir Hindu prensi'nin bir sakat, bir yaşlı ve bir ölü görmesi, her şeyi anlamasına yetmiştir; bunları gören bizler ise hiçbir şey anlamayız, ziraa hayatımızda hiçbir şey değişmez. Ne olursa olsun hiçbir şeyden vazgeçemeyiz; oysa beyhudeliiğin apaçık işaretleri erişebileceğimiz bir yerdedir. Ümitle malûlüzdür, hep bekleriz; hayat da cevher haline gelen bekleyiştir sadece. Ebediyen askıda kalmaktansa, tarafsız bir ilâh ya da kadavra durumuna indirgenmektense, her şeyi bekleriz, Hiçliği bile. Böylelikle, Tamiri İmkânsız’ı kendine düstur edinen yürek, bundan hâlâ sürprizler umar. İnsanlık, onu yadsıyan olayların içinde âşıkâne yaşar…
“Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz” (s.61).
Gerçekten de öyle mi? Biz kitap okurken
Arthur Schopenhauer’ın dediği gibi sadece yazarının zihin sürecini takip eden pasif süjeler miyiz? Eğer öyleyse “niçin okuyoruz ve okumak bize ne kazandırıyor?” Bir kitaptaki yazarın düşünceleri karşısında pasif
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Müthiş bir İskender Pala romanı,
Gerçekten bu aralar okuduğum en iyi kitaptı sanırım. Şöyle kısaca özetlemeye kalksam sayfalar dolusu bir inceleme çıkar, üslubuna, kurgusuna hayranlığımı dile getirsem öve öve bitiremem. Alıp elime saatlerce bırakamayışımı mı anlatsam, olaylardan bağımsız gibi görünen ancak kitaptan asıl lezzeti almamı sağlayan
"Zaman imanı kurtarmak zamanıdır"
"Birkaç adamın imanını kurtarmak için cehenneme girmeye hazirim." gibi müthiş bir fedakarlık ve "Bir adamın imanını kurtarmak, on adamı veli yapmaktan daha sevablı bir hizmettir" vecizelerini düstur edinip ömrünü iman hakikatleri için adayan Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin vefat sene-i devriyesinde rahmetle inşallah.
(Allah ondan ebeden razı olsun cenneti firdevsine kabul buyursun🤲)