"Şöyle bir ispanyol atasözü var Çok fazla güneşli gün çölle sonuçlanır. Dürüst olmak gerekirse, ilk başta parlak ve güzel halinden etkilendim. Çünkü o zamanlar çok bitkin ve üzgündüm. Ama zaman geçtikçe acını ve saklamak istediğin şeyleri öğrendim. Onlar sayesinde seni daha iyi tanıdım. Ve sana daha çok aşık oldum. Bu yüzden, umarım içinde bulunduğun fırtınadan çok fazla nefret etmez ya da gücenmezsin. Tüm fırtınalar dinmeye mahkumdur. Herkesin kendi fırtınası vardır. Ama fırtınayı yaşarken, yanında birinin olması daha güvende hissettirmez mi?"
“Şöyle bir ispanyol atasözü var ‘Çok fazla güneşli gün çölle sonuçlanır.’ Dürüst olmak gerekirse, ilk başta parlak ve güzel halinden etkilendim. Çünkü o zamanlar çok bitkin ve üzgündüm. Ama zaman geçtikçe acını ve saklamak istediğin şeyleri öğrendim. Onlar sayesinde seni daha iyi tanıdım. Ve sana daha çok aşık oldum. Bu yüzden, umarım içinde bulunduğun fırtınadan çok fazla nefret etmez ya da gücenmezsin. Tüm fırtınalar dinmeye mahkumdur. Herkesin kendi fırtınası vardır. Ama fırtınayı yaşarken, yanında birinin olması daha güvende hissettirmez mi?”
Dizi:Forecasting love and weather
- Beni anlayamıyorsan şunu söyleyeyim sana: Bence bir kadına parmağının ucunu kaptıracağına git kaldırım taşı kır, daha iyi. Hepsi... (Bazarov pek sevdiği "romantizm" sözcüğünü kullanacaktı burada, ama tuttu kendini, şöyle dedi.) saçmalık! Artık bana inanmazsın ya, gene de söyleyeceğim: Seninle ben kadınların arasına düştük ve hoşlandık bundan; ancak, bu çeşit bir ortamdan çıkmak sıcak yaz günü soğuk duş almak gibi bir şeydir. Erkeklerin bu tür şeylerle ilgilenmemesi gerekir. Bir İspanyol atasözü erkeklerin acımasız olmaları gerektiğini söyler.
Sadece ikna yoluyla, yaygın ve kalıcı bir örgütlenme kuran bir kitle hareketi hemen hemen hiç yoktur. Koyu bir Hristiyan olan tarihçi profesör K. S. Latourette şu durumu kabul etmek zorunda kalmıştır: "Her ne kadar İsa'nın ruhu ve silahlı kuvvetler birbiriyle hiç bağdaşmayan zıt şeylerse de ve bu gerçeği kabul etmek her ne kadar kadar
"Arthur Schopenhauer 1860 yılında yalnız öldü. Hiç evlenmedi. Belki de böylesi en iyisiydi. Bekar olmaktan mutsuzsa da, evlendiği takdirde daha mutsuz olacağını düşünüyordu.
Doyuma ulaşıldıktan sonra (tüm evlilikler) mutluluktan çok mutsuzluk getirir. Çünkü evliliğin gerektirdikleri çoğu kez kişinin kendi mutluluğu için istedikleriyle çelişir (çocuk sahibi olduktan sonra aşk), yiter ve geriye hayat boyu birbirinden nefret edecek bir çift kalır. Bir İspanyol atasözü:
'Aşk için evlenenler keder içinde yaşamak zorundadır' der."
Herhangi bir özelliğiyle övünen (akıl, zenginlik, bilgi, kökeni vb. ) insan hakkında İspanyol bur atasözü şunu söylüyor : " Takırdayan nalda bir çivi eksiktir."