"Kendiminkinin ne tür bir günlük olmasını isterdim?
Seyrekçe dokunmuş ama derbeder olmayan, aklıma geliveren ağırbaşlı, belirsiz, güzel her şeyi kucaklayacak kadar esnek.Onun eski, ağır bir masaya benzemesini isterdim ya da insanın gözden geçirmeden içine her türlü ıvır zıvırı tıkacağı, her şeyi alacak kadar geniş bir yolculuk çantasına. Bir iki yıl sonra geri dönmeyi, birikimin kendini düzene soktuğunu, arıttığını, kaynaştırdığını görmeyi isterdim, tıpkı böylesi tortuların gizemli biçimde kalıba dökülüşü, hayatımızın ışığını yansıtacak kadar saydam oluşu, ama yine de sanat yapıtının uzaklığıyla durağan, dengeli bileşikler olarak kalışı gibi."
yazarın gezdiği her ülkeyi ben gezmişim gibi bir his var içimde,alıp içine çekti bu kitap beni.öylesine güzel öylesine güzel ki şimdiye kadar nasıl okumuş olmam diye kızıyorum kendime.
Paul Auster'in biyografisi tadında bir roman. Hayatı boyunca oradan oraya sürüklenişini (bence) tatsız bir dille anlatıyor. Yazar hakkında bilgi ediniyoruz belki diğer eserlerindeki bazı ayrıntıları daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor ama ben okurken yazarın diğer eserlerinden aldığım tadı alamadım.
Kış GünlüğüPaul Auster · Can Yayınları · 2012685 okunma
Kitap 4 farklı kapaktan oluşuyormuş. Güllü, ballı muzlu, çilekli ve sade sütlü. Bana çileklisi denk geldi yani kırmızı kapak. Kitapta farklı farklı konulardan 1er 2şer 3er sayfalık yazılar var. Kitap çok eğlenceli ve aynı zamanda öğretici. Hayata çok farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Bir de şu canlı yayın özelliğine bittim. Kitabın içinde yazarla canlı yayında video ile iletişime geçtik. Kısacası şiddetle tavsiye edilecek bir kitap. Kiramen katibin instagramda, Zebani ile selfie, şeytanın masasındaki son anket, yalnızlığın çaresini bulmuşlar, sevdiğim kız bana cami deyince, bir seccadenin günlüğü, ayfonla gezen çocuk gibi güzel yazılar var. Yazarın kalemine sağlık.
Ateş DüşürücüHasan Uzun · Kent Kitap · 201462 okunma
Kitapla ilgili araştırmalar yaptığımda yazarın tıpkı anlattığı gibi bir nişanlılik geçirdiği ve nisani bozduğunu dolayısıyla kitabın biraz otobiyografik özellikler taşıdığını gördüm. Aşk,bağlılık,nişan ve evlilik kurumları üzerine yapılan bir deneyin felsefi anlatımı olarak yorumlanabilir.
Ne diyeceğimi bilmiyorum ki, bu kitabın yazarı Jean Genet olmasaydı belki kitap hakkında düşüncelerim farklı olacaktı. O zaman yazarın hayal gücüne hayran olacaktım, bunları nasıl yazmış diyecektim. Yazarın kendi hayatı olunca kitaba yazdıkları için, içimde bir acı oluşuyor lakin belli bir noktadan sonra nefrette duyuyorum. Dediğim gibi ne diyeceğimi biliyorum. Okurken sıkıldım, birilerine tavsiye etmeyeceğim, ben yazarın yaşam öyküsünden etkilendiğim için almıştım. Yazarın dediği gibi "ihanet, hırsızlık ve eşcinsellik bu kitabın temel konuları" Belki de ilk sırada eşcinsellik geliyor...
Çok ama çok beğendim gerçekten. Tıpkı sevgili yazarın diğer tüm kitaplarını da okuduğum gibi bunu da büyük bir zevkle ve beğeniyle okudum. Yazarın roman konuları genellikle kadın üzerine kurgulanmış ve anlatım dili hiç sıkmayan aksine okuyucuyu daha ilk sayfalardan kendine bağlayan bir üslup ile yazılmış. Ve aslında anlatılan hikaye ve zaman gerçekte yaşanmış bir olay üzerine kurgulandığını da bilerek okumak doğrusu ayrı bir heyecan veriyor. Tarih okumayı pek sevmezdim , taa ki Naşide Gökbudak okuyana kadar. Şiddetle tavsiye edeceğim bir yazar.
Kitap çok güzeldi, ilk defa gezi okuduğum için müthiş hissettirdi. Sadece yazarın gezmeyi sevmeyen veya evlenen genel olarak kendi gibi olmayan insanları küçümsediğini düşünüyorum ve bazı yerlerde tekrara kaçmış gibi hissettim. Benim için güzel bir tecrübe oldu ve bana kattığı çok şeyler oldu :)
Sigara hakkında önemli olabilecek neredeyse her şeyin yer aldığı bir kitap. Farklı bir kitap. Dolayısıyla normal bir yorum da yapamıyorum. Sigara içenlere de içmeyenlere de hitap eden bir kitap. Kitap ve aldığım bir ilacın da etkisiyle 21 Eylül Dünya Barış Günü'nde vücudumla barış ilan ederek sigarayı bırakım. Belirli aralıklarla yorumumu düzenler
Sabahattin Ali'nin romanlarını ki zaten üç tane yazım sırasına göre okudum. İlk ikisindeki dram etkileyiciydi hatta bir solukta okunma hissi veriyordu, kitaplar okunduğunda da ne kadar kısa sürede okudum diye düşünmüştüm. Kürk Mantolu Madonna'da ise kitabı okuduğum süre içerisinde sanki başka bir evrende yaşadım ve bu süre yıllar sürmüştü,
Marslı, özellikle filminin çekilmesiyle birlikte çok popüler oldu.Eminim okumadıysanız da,izlemediyseniz de adını duymuşsunuzdur.Ben de kendimce,çok popüler olan bu kitabın incelemesini yapacağım.Şunu söylerek başlamalıyım, kitaplarda çok fazla rastlamadığımız bir üslupla yazmış Andy Weir kitabı.Bayağı samimi, esprili bir anlatımı
Kitabin adına bakıp da aldanmayın. Okuduğunuzda sizde hak vereceksiniz. Kızıl'ın ailesi, kendisi ile mücadelesi anlatıyor. Ah bir de tabiki de aşk. Olmazsa olmaz. Kitabın içinde aşk entrika her şey var. Yazarın gayet güzel bir anlatımı var. Sadece bana entrikalar biraz fazla geldi.