ÜÇ SORU Yıldızlar uykudaydı. Ağaçlar , kuşlar, ırmaklar ve insanlar uykudaydı... Bir de uzaktan bakıldığında eski bir yapıyı andıran, saray olduğunu anlayabilmeniz için bahçesine kadar gidebilmeniz gereken o yerde gözleri uyku tutmayan bir adam vardı. Başı ellerinin arasında gözleri yaşlı bir adam. Beynini kemiren sorulara cevap bulmaya
2013 Eylül Düğün yemeği muhteşem geçiyor. Cinayet masasından Başkomiser Aylin Türkoğlu ve tüm ekibi; sonbaharın son ılık akşamlarından biri olan bugün, adli tıptan Doktor Zeynep ve narkotik ekibinin yardımcı komiseri İsmail’in düğün kokteylinde bir aradalar. İstanbul’un muhteşem boğaz manzarasına karşı verilen davette, tüm ekip günün yorgunluğunu atmaya çalışıyor. Yüzlerdeki tebessüm yoğun. Herkes genç çiftin ne kadar uyumlu olduğundan bahsediyor, mutluluklarına şahitlik ediyor. Aylin, yardımcısı Sinan’ın alkol almasına sitem ederek yavaşlaması konusunda onu uyarıyor. “Biraz yavaş… Şişede durduğu gibi durmuyor. Seni yarın alkol komasında ziyaret etmek istemiyorum! Ayrıca Pelin’in hamile olduğunu unutuyorsun, o burada yok diye benim de olmadığımı varsayma.” Sinan muzip muzip gülerek, “Bir şey olmaz, daha ikinci kadehteyim. Hem ne kadar uzun zaman oldu böyle güzel bir olaya tanıklık etmeyeli... Pelin için endişelenme, acil bir durum olursa arayacağı kişi sensin zaten.” Aylin, yardımcısına sözde hak vermese de doğru söylediğini biliyordu. Aylin’in içi ürperdi bir an. Sanki hava akımı eskilere gerilemişti.
Reklam
İyi şeyler düşünüp uyunmuyor. Geçer diye umut edip yatılabiliyor belki ama yatmak ve uyumak arasına biraz şefkat, bir kaç güzel söz ya da asgari bir tebessüm sıkışmazsa o ara açıldıkça açılıyor. O mesafe. Yatmak ve uyumak arasındaki mesafe..
Kader cellâdına Sessiz uzat boynunu; Acıma ne kendine, ne de gelecek günlerine Yalnız bir düşünceye yum gözlerini Son darbe inmeden evvel, en son anda Bir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol; Düşüncen kurtarsın seni senden, Bil! Biraz sonra Ebediyen senindir Senden uzak olan her şey...
Çocukluğumuzun ve ilk gençliğimizin değişmezlerindendir üç numara saçlar. Bir kuaförün önünde oturup da uzun uzun saçımızı nasıl kesmesi gerektiğini anlatmak gibi bir lüksümüz olmadı hiç. Tek bir cümle sarf ettik.Kısa ve basit bir cümlecik; ''üç numara olsun'' istenmeden, bilmeden söylenmiş, ağız ucuyla, kısın bir sesle, yarım yamalak
"Evet" diyor, "Nesilleri bu şekilde kurtarmak isteyen bir hizmet şekli bizim en büyük düşmanımızdı." Bu samimi itirafın üzerine, hayretle sunuyorum: "Niçin en büyük düşmanınız Nur hizmeti ve Bediüzzaman Said Nursi'ydi? Halbuki komünizme savaş açmış birçok teşkilat ve dernekler var. Bunlar her fırsatta 'Komünizmi biz durduruyoruz. Eğer bizler olmasaydık, bu vatana bolşevikler girerdi' gibi iddialarda bulunuyorlar. Ve bir kısmı da silâhla, size karşı mücadele ediyorlar. Halbuki Nur talebeleri, hiçbir şekilde kaba kuvvete başvurmuyorlar." Biraz önce sîmasına yayılan tebessüm, bir anda siliniyor ve yeniden ciddileşerek: "Hocam," diyor, tok sesiyle, "bana çok önemli bir soru sordunuz. Bunun cevabını kalbimde tam olarak hissetmeme rağmen, açık şekilde izah ediyorum. Yani Nur hizmeti hakkında bilgim yok demek istemiyorum. Ama şu eserleri bir defa okuyabilsem, eminim o zaman daha detaylı cevaplar verebilirim. "Şu anda hemen söyleyeyim: "Komünizm bir ülkeye girmek isteyince, bazı taktikler kullanır. Bunlar, fakirliği ve yoksulluğu istismar etmek, ekonomik politikiları beğenmemek ve daha iyi bir hayat vaad etmektedir. Bu arada işçilerin sömürüldüğü iddia edilir... Zenginler, çok kötü ve mutlak surette sömürücü gibi gösterilirler. Gençler, inkâr ve şehvet yoluyla aldatılmaya çalışılır. "Bütün bunlara tepki olarak da başta işçi, talebe ve yoksul vatandaşlar sokağa çekilir. Mevcut hükümet zor duruma sokularak bir karışıklık ve isyan hareketine zemin hazırlanır. İşte bu nokta da istenilen kıvam elde edilmiş olur.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.