"Neyi yapmamamız gerekiyormuş?
Oyun oynamasını yasaklamanın bir işe
yaramayacağını söylüyor. Çünkü o durum
da ortaya başka sorunlar çıkabilirmiş.
"Peki, ne yapacağız?"
"Onu ikna edeceğiz ve oyun oynamayı
kendisi bırakacak." dedi Bahar Hanım .
O nasıl olacak?" diye sordu Kerem Bey.
Bilmiyorum." dedi Bahar Hanım . "Ama bir
yolunu bulmak zorundayız . "
Kerem Bey düşünceli bir hal almıştı. Biraz
düşündükten sonra sordu:
"Peki, Selin Hanım bize ne öneriyor?"
"Çocukla daha yakından ilgilenmemiz
gerektiğini söyledi."
Kerem Bey bir şey demedi. Öğretmenin
haklı olduğunu biliyordu, Bu konuda bir şey
yapması gereken varsa bu birisi Yiğit 'in öğretmeni değil, annesi ya da babası olmalıydı.
Kimsenin okumadığı ama herkesin bildiği kitaplar serisine hoş geldiniz...
Bugün sizler için misyonerlik görevi üstlenmeyeceğim ya da irşad yapmaya kalkışmayacağım. Papini'nin de dediği gibi: "En derin gerçeklik, her zaman geç ya da en son keşfedilendir." (#38937533) Bu yüzden de sizlere gerçeği anlatmak
> Bundan yıllar evvel, ben küçükken bulunduğumuz ilçeye haftanın belli günleri gelen gezici kütüphaneye üye olmaya karar verdikten sonra, okul öğretmenim Nevin hocamın da tavsiyesi ile dünya klasiklerinden birisi olan Moby Dick’i okumaya karar verdim. Devrimci Yunan filozof: Herakleitos, “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” sözüyle, bir nehrin
Azil, Hakan Günday'ın okuduğum 4.kitabı. Sanırım artık Hakan Günday yazmasa da bir metnin yazara ait olduğunu anlayabilirim. Bir Hakan Günday kitabında bulunan öğeleri sıralamak gerekirse;
-Karamsarlık ve bıkkınlık,çoğu zaman intihar fikri.
-Hayata ve insanlara,topluma karşı serzeniş,
-Genellikle toplumdan kendini soyutlamış,toplumda yaşayan
Osmanlı'da köylünün birisi oğluna sürekli "Oğlum sen adam olamazsın" dermiş. Oğlan büyümüş vezir olmuş, İstanbul'a yerleşmiş. Adam gönderip babasını İstanbul'a getirtmiş. Babası yanına geldiğinde bizim vezir, "Baba sen bana vezir olamazsın derdin, bak ben vezir oldum" demiş. Babası ise ona "Oğlum ben sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın dedim, eğer adam olsaydın yaşlı babanı ayağına çağırmazdın, sen kalkıp gelirdin" diye karşılık vermiş.
Dikkat spoiler içerir!
Halit Ziya Uşaklıgil'in önemli eserlerinden biri olan 'Mai ve Siyah' kitabı, genç bir şair olan Ahmet Cemil'in hayallerinin çöküş hikayesi anlatmakta.
Babasının ölümü üzerine ailenin geçimini sağlamak zorunda kalan Ahmet Cemil, bir matbaada işe girer. Bir yandan çalışır diğer yandan çocukluğundan beri istediği şöhret olma hayaline ulaşmak için şiirler yazar.
Çalıştığı matbaa sahibinin oğlu ile kız kardeşinin evlenmesi ilk başta geleceği için Ahmet Cemil'e güzel gözükür, ancak eniştesi ahlaksız biri çıkar ve kardeşinin ölümüne sebep olur. Aşık olduğu Lamia'nın da başka birisi ile evleneceğini, aşkının karşılıksız olduğunu öğrenincede tüm hayalleri alt üst olur, gerçeklerle yüzleşir. Bir zamanlar ne hayallerle yazdığı şiir defterini yakar ve herşeyi arkasında bırakarak annesiyle birlikte İstanbul'u terk eder.
Sonuç olarak; Ahmet Cemil, Mai bir gecede kurduğu hayallere siyah bir gecede veda eder.
Kitapta Ahmet Cemil'in herşey mahvolduktan sonra annesine sığınması beni çok etkiledi. Hüseyin Nazmi ile olan arkadaşlığı, hayat zıtlıkları ve vedalarına diyecek bişey yok, herkes aynı şartlara sahip olamıyor malesef...
Eleştirebileceğim yerler; kitap sanki yavaş ilerliyodu, cümleler uzunluk ve anlama açısından beni biraz yordu.
Herşeye rağmen bence keyifli bir kitaptı, okuyup okumamak size kalmış. Herkese keyifli okumalar. :)
.......
Mai bir gece ile siyah bir gece arasında geçen şu nasipsiz, talihsiz ömür! Bir elmas yağmuru altında açarak şimdi bir siyah inci yağmuru altında gömülen o emel çiçekleri!
........
Mai ve SiyahHalid Ziya Uşaklıgil · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202126,7bin okunma