Doğuştan Gelen Mutluluk/Mutsuzluk
İnsanların mutluluk sistemleri de kişiden kişiye değişmektedir. 1'den 10'a kadar bir ölçekte düşünürsek, bazı insanlar şanslı bir biyokimya sistemiyle doğmuştur ve mutlulukları 6'yla 10 arasında, zamanla 8'e sabitlenecek şekilde değişmektedir. Böyle birisi yabancılaşmanın hüküm sürdüğü büyük bir şehirde yaşasa, borsa çöküp tüm parasını kaybetse veya diyabet teşhisi de konsa mutlu olacaktır. Bazı insanlarsa 3'le 7 arasında değişen ve 5'te sabitlenen daha parçalı bulutlu bir biyokimyaya sahiptir. Böyle birisi sıkı ve sıcak ilişkilere sahip bir toplulukta olsa, lotodan milyonlar kazansa veya Olimpik bir atlet kadar sağlıklı olsa da, depresif kalır.
Sayfa 380Kitabı okudu
Hala evrime inanan kaldı mı?
Evrim teorisi, cansız varlıkların nasıl canlandığını, hayatın nasıl meydana geldiğini açıklayamaz. Almanya Gutenberg Üniversitesi Biyokimya Enstitüsü Başkanı Prof. Klaus Dose, hayatın kökeni araştırmalarının başarısız olduğunu ifade eder.
“Hayatın kökenine cevap bulmak için kimyasal ve moleküler evrim sahasında 30 yıldır yapılan çalışmalar başarısızlıkla sonuçlandı. Çalışmalar problemin ne kadar büyük olduğunu ortaya koydu. Bu konudaki bütün teoriler ve deneyler ya bir çıkmaz sokakta bitiyor ya da bilgi elde edilemediğinin itirafıyla sonuçlanıyor.” (Dose, K. The Origin of Life: İnterdisciplinary Science Reviews, 13/4, s.348, 1988)
Ya Rabbi Şükür!
Edebiyatçılar, Ahd-i Atik'ten beri gök kubbenin altında hiçbir şeyin değişmediğini bildikleri halde nasıl yazmaya devam ediyorlarsa, ben de aynı prensipten hareket ederek, bin altı yüz bilmem kaç yılında -yani sittin sene kadar evvel- Rene Descartes'in, beşeriyetten çirkinliğinin intikamını almak arzusuyla yarattığı ve o günden beri tıpkı büyük Sezar'ın-Rus-Çar- doğumundan beri karnıyarık doğum metodlarına sezaryen denilmesi gibi, kartezyen adı verilen ve herkesin bildiği koordinat sistemini, günümüzün icaplarına uydurmak ve pozitif bir bilim olduğu halde münekkitlerce biyokimya meselelerine gayrı kabil-i tatbik bulunduğu asırlar boyunca iddia edilegelmiş, fakat nihayet ben,sen ve Kenan tarafından layık olduğu mevkie getirilmiş olan Matematik, nami diğer riyaziye ilmini üniversel karakterine kavuşturmak hedef ve gayesiyle uykusuz geçen geceler ve ayakta durarak geçirdiğim gündüzler pahasına "Hayatın Koordinatları" yahut kısaca "Bir insanın nerede, ne zaman ve nasıl olursa olsun, ne yaptığının analitik geometri esaslarına göre açıklanmasına giriş" adını verdiği sistemi buldum.
Tek bir anlamlı tarihsel gelişme vardir. Bugün nihayet mutluluğun sırrının biyokimya sistemimizde olduğunu anladığımıza göre, zamanımızı politika ve sosyal reformlarla, siyasi mücadele ve ideolojilerle ilgilenmekle geçirmeyi bırakıp bizi gerçekten mutlu eden tek șeye odaklanabiliriz: biyokimyamızı manipüle etmek. Eğer beyin kimyamızı anlamak ve uygun tedavileri geliştirmek için milyarlar harcarsak, insanların her zamankinden daha mutlu olmasını sağlayabiliriz, böylelikle devrimlere de ihtiyacımız kalmaz.
Glikozaminoglikanlar lizozomal asit hidrolazlar tarafından yıkılırlar.Önce oligosakkaritlere bölünürler.Sonra bu zincirlerin indirgeyici olmayan uçlarından başlayarak sırasıyla yıkım olur.Hidrolazların birinin eksikliği sonucunda mukopolisakkaridozis meydana gelir.Bunlar,GAG'ların dokularda biriktiği kalıtsal bozukluklardır.İskelet ve ekstrasellüler matriks kusurları ve zeka geriliği gibi semptomlara yol açarlar.Bu genetik hastalıklara örnek olarak,Hunter (X-bağlı) ve Hurler sendromları verilebilir.
Sayfa 170
Yaşam, düzenli olarak birbirini izleyen akışlarla karakterize olan devinimdir. Ama biz bu yaşamı oluşumu ve akışı içinde kavrama yetimizi kaybetmiş durumdayız. Çok şey biliyoruz, ama Otto Hahn'ın söylediği gibi hiçbir şeyi kavramıyoruz. Zaman duygumuzu yitirmiş gibiyiz. Gerçi zamanı ölçmek için saat kullanıyoruz, ama geçmişimizi değerlendiremiyoruz sanki. Biyokimya ve genetik biliminin sunduğu nedensellik ve etkisellik, insan olma yoluna girişin ve insan oluşun çok çeşitli yaşantılarına pek de uygun gibi görünmeyen bir düşünce kalıbına zorluyor bizi.
Sayfa 226 - Çitlembik Yayınları Türkçesi: İlknur İgan Üçüncü Basım 2012
İdeal koşullarda denatürasyon tersinir ola bilir ,bu durum da ortamdaki denatüre edici ajan uzaklaştırılınca protein kendi orjinal , doğal katlanmış formuna geri döner. Fakat proteinlerin çoğu ne yazık ki bir kez denatüre olduktan sonra sonsuza kadar denatüre halde kalırlar. Denatüre proteinler çoğunlukla çözünür durumda değildirler ,bu nedenle de çözeltilerde çökelirler
Özlemek mi zor yoksa özlediğini bilemeyecek olması mı?
-Klinik biyokimya çalışmak zor canım 🥲
Ağ oluşturan kollajenlerden tip 4 bu işlevi görür.
Bazal membran komşu hücreler için mekanik destek sağlayan ince kılıf benzeri bir yapıdır ve akciğer,böbrek gibi organlarda makromoleküller için yarı geçirgen filtrasyon bariyeri olarak fonksiyon görür.