Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Bizde yanlış olmaz. Olmuşsa da yanlışlıkla olmuştur.
"Ben asla hata yapmam" diye yanıtladım. "Ya haklıyımdır ya da öğreniyorumdur. Jaku niku kyo shoku."
Reklam
Niçin bizde yazı yazanlar bir meseleyi asıl can alacak yerine varmadan kesiyorlar? Sanki bir yerde duruveriyorlar... -Evvelâ, o kadarını biliyorlar... sonra da hürriyet meselesi. Hür değiliz de ondan. - Hürriyet ilân edildi!.. - Edildi, daha birkaç defa da ilân edilir, ama yine hür değiliz. Hele bu işlerde asla! Fikirler arkalarında kendi kalabalığını isterler. Onu bulamazsa konuşan hür olmaz.
Sayfa 55
Memlekette sadece edebiyat isteyenlere göre edebiyat beynelmilel bir estetik çerçeve içinde kabul edilen bir mefhumdur ve bu telâkki edebiyatta memleket arayanların isteklerine asla mani olmaz. Öyle bir asırdayız ki milli ve beynelmilel temayüller aynı nisbette inkişaf ediyorlar ve aralarındaki antagenizme rağmen birbirlerini bozmağa değil, tamamlamağa doğru gidiyorlar. Milletlerin milli ayrılıkları nisbetinde birbirlerine karşı artan alâkaları ve tecessüsleri, her memlekette tercümenin sahasını ve ehemmiyetini çoğalttı. Bugün bizim yazılarımızda isimlerinin sık sık geçmesinden şikâyet edilen ecnebî müellifleri, hemen her memlekette zikredilen beynelmilel kadroya girmiş imzalardır. Hatta bir Marcel Proust, bizde, sadece makale arası ismi geçen muharrir olduğu halde, en nasyonalist memleketlerde, meselâ Almanya ve İtalya'da ona dair kitaplar neşrediliyor. Proust için böyle olduğu gibi Valery ve daha pek çokları için de başka türlü değildir. Beynelmilel alâka ve münasebetlerin millî temayüllerle çaprazlaşarak arttığı bir devirde bizim dünya fikriyatıyla temasımızı kesmemize veya azaltmamıza neden lüzum olsun?
The Rational Male
THE RATİONAL MALE Kadınlar aktarılan bilgiden çok iletişimden keyif alırlar. Çözülmesi gereken bir sorun değil, iletişimdir. “Açık iletişim kadınları ne kadar sinirlendiriyorsa, gizli iletişim de bizi o kadar sinirlendiriyor. Dilimizin onlar için hiçbir sanatı yok, bu yüzden kadınlara en iyi ihtimalle aptal veya basit görünüyoruz Ruh eşi bir
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yetenek kendine özgüdür, genelde çeşit çeşittir ve bazen düpedüz çekilmez olur. İlkin, talent ollige - "yetenek kişiyi zorlar". Neye mi? Kimileyin en berbat konulara. Yanıtı zor bir soru çıkıyor ortaya: Yetenek mi kişiye egemen oluyor, yoksa kişi mi yeteneğe? Hayatta olan, olmayan yetenekleri ne kadar izlesem de, incelesem de
Sayfa 245 - 246, 247, 248 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Günümüzde Türkiye'deki Çeçen, İnguş ve Tuşların üçüne birden "Vaynah" adı veriliyor. Vaynah, aynı zamanda bu üç şivenin de genel adıdır. Kumuklar ise Çeçenler'i "Miçigiş" adıyla tanımlıyorlar. Kendilerine "Nahço" (Nakhço) diyen Çeçenler, "Halkımız, kavmimiz" anlamına gelen Vaynahlar'ın en
İrade-siz
"...demek oluyor ki fikirlerin fillere dönüşmesi ya son derece șiddetli ve süratli olur, arzularımıza ve zevklerimize o kadar uygun düşer ki yapılmasına hiçbir șey engel olamaz. Fena olduğunu bildiğimiz bir ihtirasın önünden kaçmamız mümkün olmaz. Akulmuhakememiz fillerimize asla hükmetmeyerek fenalktan sakınmaya ve iyiliğe yönelmeye güç yetiremez ve ihtiraslarımizın elinde bir esir gibi hareket ederiz (birinci grup). Veya fikirlerimiz o kadar yüzeysel ve bizdeki duygular mevcut psikolojik durumlarla o kadar uygunsuzdur ki beynimizde yerleşecek bir yer bulamamış gibi yabancı kalarak herhangi bir file dönüşmezler (üçüncü grup). İşte bu iki grupta da fikirlerimizin fiil haline geçmesine engel olamıyoruz veya fiile dönüşmesini istediğimiz düşüncelerimizin hakikaten fiil hâline gelebilmesini sağlayamıyoruz. Her iki şekilde de fikrimizde hakimiyet kalmıyor. Aklî dengemiz fiillerimize hükmedemiyor, akıl ve hikmet dairesinde hareket edemiyoruz. İşte düşüncemizin fiile düönüşme meylini veya meyilsizliğini engelleyememek, bizde iradeniz eksikliğini veya yokluğunu gösterir."
Sayfa 39 - Dr.Ethem BakarKitabı okuyor
131 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.