Yine saplantılara gömülüyorum. Gizliden gizliye aşık olduğum erkek bana az önce çok romantik bir konuşma - ve muhtemelen hayatımda duyduğum , duyacağım ilk ve son konuşmayı , yaptı ve ben dinlemiyordum? Bu kadar gerzek olduğum için kendimi kurşuna dizmek istiyorum. Şu anda da bir cevap vermemi bekliyor. Ne yapacağım? Bana az önce kalbini açtı. '' Kusura bakma ya , başka bir şey düşünüyordum , '' diyemem ki. '' Imm... '' Zaman kazanmak için saçımı arkaya atıyorum. '' Eh... düşünmesi büyük bir şey bu. '' '' Evet de , aynı fikirde misin? '' Neyle aynı fikirde miyim? Hırsızlar için idam cezası konusunda mı? Üçlü yapmak konusunda mı? Tamam , bu Nathaniel. Her neyse , aynı fikirde olduğuma eminim. '' Evet. '' Ona elimden gelen en içten bakışla bakıyorum. '' Evet , katılıyorum. Tüm kalbimle. Hatta... ben de kendi kendime hep aynı şeyi düşünürdüm. '' Nathaniel beni inceleyince yüzünden tuhaf bir muziplik geçiyor. '' Katılıyorsun , '' diyor emin olmak istercesine. '' Her şeye? '' '' Eee... evet! '' Hafif gerildiğimi hissediyorum. Neye katılıyorum acaba? '' Şempanzeler konusun da mı? '' '' Şempanzeler mi? '' Nathaniel'ın ağzının yana kaydığını görüyorum. Beni kandırdı. '' Söylediklerimin tek kelimesini bile dinlemedin , değil mi? '' diyor gerçekçi bir sesle. '' Önemli bir şey söylediğini fark etmedim! '' diye yakarıyorum başımı öne eğip. '' Beni uyarmalıydın! '' Nathaniel bana inanamayarak bakıyor. '' Bunları söylemek cesaret istedi , biliyor musun? '' '' Tekrar söyle! '' diye yalvarıyorum. '' Hepsini bir daha söyle! Dinleyeceğim! '' '' Hı hı. '' Başını iki yana sallayarak kahkaha atıyor. '' Belki bir gün söylerim. ''
Kâmran bir gün bana: - Biliyor musun Feride, beni bedbaht ediyorsun dedi. Kendimi tutamadım: - Şimdiden mi? dedim. Bu suali, o kadar komik bir hayretle sormuştum ki ikimiz de gülmeye başladık. - Müjgân'a söylediğini bir kere de senin ağzından işitmek istiyorum. Zannederim ki, bu benim hakkım. Müjgân'a ne söylediğimi hatırlamıyormuşum
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
"Biliyorum, doğru dürüst giyinmedim, ancak birisine rastlayacağımı ve inceleneceğimi bilmiyordum. Bakım evine yapacağım ziyaret için üstümdeki elbise yeterliydi. Eğer bilseydim, daha güzel giyinirdim ya da aslında, bu doğru değil. Doğruyu söylemem gerekirse, elbise alacak param yok, ne yapayım, yok işte, en azından her şeyi birden alacak kadar param yok. Bir gün oluyor, bir ayakkabı alıyorum, bu arada başımdaki şapka eskimiş oluyor, şapka alıyorum, daha sonra ceket yıpranmış oluyor, o zaman da yeni bir ceket alıyorum, bazen onu, bazen bunu alıyorum, fakat hepsine birden yetişemiyorum. Bunun suçlusu ben miyim, değil miyim, bu beni hiç ilgilendirmiyor. İşte şimdi neden kötü giyindiğimi öğrenmiş oldunuz."
Sayfa 200 - CanKitabı okudu
“Bunu ancak bir alçak, bir namussuz yapabilirdi! İşte o alçak da o namussuz da benim!” diye yüksek sesle konuşmaya başladı tekrar. “Evet, gerçekten de,” diye birden durdu, “gerçekten de alçağın biri miyim ben? Ben alçak değilsem kim peki?” diye kendi sorusunu yanıtladı. “Yalnız bu kadar mı?” diyerek suçlarını saymaya devam etti. “Marya Vasilyevna ve kocasına karşı davranışın alçaklık değil de nedir? Ya mülkiyet konusundaki tavrın? Paranın annenden kaldığını bahane ederek, yasadışı saydığın zenginlikten faydalanıyorsun. Ya sürdürdüğün bütün bu boş ve iğrenç hayata ne demeli? Ve bütün bunların üstüne tüy diken, Katyuşa’ya karşı davranışın. Alçak, namussuz! İnsanlar hakkımda ne isterlerse düşünsünler, onları aldatabilirim ama kendimi aldatmayacağım.”
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / E-pubKitabı okudu
Gene de cehennemin hangi zulasında olsan, bana bir el, bir cık! edersin diye umutlandım. Hattâ umudum gurura kadar varır ara sıra. Senin olmak, böyle korkunç-güzel ve kendi kendine yeter bir iştir. Budala mıyım, de bana. Yüzünü, sesini bir özledim ki sorma. En çok da burnunu. Şaka değil. Nezleysen bir kâğıda silin de gönder ben de olayım. Hasretim soğuklara, belâlarına... Bak hele, elin hanımına, âlemin aile kadınına neler yazıyorum! Duyan, zırdeli diycek, öyledir. Delinim. Hemi bütün belalar, hemi de bütün sevdalar, bilir. (Galiba mısrâ düşürdüm!) Delin, divânenim işte. Ulan madara herif, ulan hergele, madem halin bu, çek gel! dersin belki. Yakın, o boku da yiycem... Yokum. Varsam, sensin ya da... Hiçbir kararım yok. Düşünlerim, duyularım önünde bir barikatsın ki, hiç âmân vermez. Ne olucaksam seninle ya da senden sonra olucam, anlatabildim mi ki? Örneğin boğazımdaki lokmada, yudumladığım suda, arşınladığım kaldırımdasın.
Ahmet Kabaklı, “Tercüman”, 8 Ocak 1958
Bu hırpalayıcı, insani dram karışığı mizahın ne demek olduğunu daha iyi belirtmek için, kitaptan bir olay seçiyorum: (Bursa’da, otel ücreti veremeyecek, ısınamayacak, ekmek parası bulamayacak kadar perişan, sefil düşen Aziz Nesin, gazetelerde iş aramaya karar vermiştir. Gözüne kestirdiği gazete, o zamanki Demokrat Parti muhalefetini temsil
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
947 öğeden 831 ile 840 arasındakiler gösteriliyor.