Maalesef Fidel'in sizlerle görüşemeyeceğini bildirmeye geldim," demiş. "Son dakikada bir şey çıktı... Ancak konuşmak veya tartışmak isterseniz memnuniyetle size eşlik edebilirim. Adım, Guevera ama herkes bana 'Che' der..." Fidel'i göremeyecekleri için bozulmuşlar elbette ama Şili ve kendi hayatları, geleceğe yönelik arzuları gibi konular hakkında bir sürü soru soran bu tanınmamış yoldaşla oturup sohbet etmişler.
Sayfa 62 - Versus Kitap Mayıs 2010 / Victor
Dinin Mertebelri
Ömer b. Hattâb (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bir gün Allah Resûlü’nün yanında otururken yanımıza bir adam çıkageldi; elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı, uzak yoldan gelmişe benzemiyordu. Hiçbirimiz onu tanımıyorduk. Peygamber’in önüne kadar gelip oturdu ve dizlerini Peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini de uyluklarına koydu ve: –Ey Muhammed,
Reklam
Sarı ÇİÇEK
... sararmış otların arasında mini minnacık bir sarı nergis gözüme ilişti. Dalından kırılmış altın sarısı bir güzellik damlası. Muhtemelen bir tavşan yahut tekirin dişleriyle yaralanmıştı. Yaklaştım. Niyazabad'dan bu yana ellerimdeki şifayı hiç kullanmamıştım. Çok şükür buna ihtiyaç da olmamıştı. Nergisceğiz hayretle bakan bir gözü andırıyordu.
Yunus Emre: Sarı çiçek
Vakit ayırıp okuyan herkese teşekkürler :)
“Efendim sizinle çok konferansa gittik ve ben tüm bunları arka sıralardan dinledim, bu yüzden sizin şimdi­ki konferansta neler anlatacağınızı âdeta ezberledim diye­bilirim” der. Bunun üzerine Einstein gülümseyerek muzip teklifini yapar: “Öyleyse bu gideceğimiz yerde konuşmayı sen yap. İlk defa gittiğimizden beni tanıyan çıkmayacaktır. Bu kez ben senin konuşmanı arka sıralardan dinleyeyim, bakalım söylediklerin doğru mu?” Einstein şoförüyle birlikte planını uygulamaya koyar. Şoför gerçekten de başarılı bir konuşma yapar. Konferan­sın sonunda sorular sorulur ve şoför hepsini doğru şekilde yanıtlar. Tam yerine oturacağı esnada son soru gelir. Bugü­ne dek konferanslarda sorulmayan bir sorudur bu. Ancak şoför kıvrak zekâsını kullanarak “Bu konferansın ardından bu derece basit bir soru sormanızı yadırgadım” der, “An­cak her sorunun yine de cevaplanması gerekir”. Bu sözle­rin sonrasında arka sırada bulunan Einstein’ı işaret ederek “Şimdi size sorunun basitliğini de ispatlayacağım, soru o kadar basit ki buna şoförüm bile yanıt verebilir” der.
SinHa, Bilge'ye Gönül'ü göstererek: "Bu kim?" "Gönül!" “Hayır onu sormuyorum. Senin açından kim?” "Benim karım!” "Ya bu?" dedi Sin Ha, Bilge'ye elini göstererek: "Benim elim." “Şimdi bunu bütün uzuv ve duyuların için tekrarla!" "Benim başım, benim vücudum, benim bedenim, benim gözlerim,
Sayfa 172Kitabı okudu
15 öykülük kitabım olan Münzevi'nin ilk öyküsü.
Kalamış Münir Nurettin Selçuk’un aziz hatırasına… Kalbim ömrünü nihayete vardıracak kadar huzursuz bir halde atarken ve ay göz alıcı parlaklığıyla karanlık ruhları aydınlatırken taşlı sokakta yürüdüm. Topuklardan gelen tıkırtılar, cırcır böceklerinin sesleriyle raks ediyordu. Perdesi örtük evlerden yayılan sarı sıcak renkler, kurumaya yüz
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.