"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Bir mum alevi gibi ömrüm
Her gün biraz daha eriyorum
Her gün biraz daha savruluyorum
Gözlerim hüzünlü bir şarkı gibi
Kimsenin dinlemeye yeltenmediği
Kendimi kaybediyorum bulamıyorum
Her vakit bir başa dönüş yaşamaktan
Yorgun düşmüş, umutsuzum
Aklımın inkarı,
Kalbimin yalansızlığını yenemiyor.
Beklemek korkutuyor artık beni
Nereye kadar
Bir ağacın altında oturmuş sessiz sessiz, senli uzaklara bakıyorum.
Önüm uçurum
Sağ tarafım dikili kayalıklarla dolu bir dağ
Hafif ve tatlı bir rüzgar saçlarımı dağıtıyor
Gözlerim buğulu, ıslak, yüreğim yangın yeri
Yalnızlık etrafımı sarmış
Yalnızlık senin gibi beni sarmış.
Bir dal parçası alıyorum yerden
Toprağa ismini
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Tüm varlığım benim karanlık bir ayettir
seni, kendinde tekrarlayarak
çiçeklenmenin ve yeşermenin
sonsuz seherine götürecek.
Ben bu ayette seni ah çektim, ah
ben bu ayette seni
ağaca ve suya ve ateşe aşıladım!
Cemal Süreya
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Şems-i Tebrizi
Düzenim bozulur,
Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
25 yılın üzerinde süregelmiş olan şiir ve edebiyat hikayesinde Gülten Akın, genel anlamda şiirleriyle hatırlanan bir yazar/şair'dir. Onu şiirleriyle hatırlamamızın ana nedeni de buğulu anlatımlardan açık anlatıma doğru bir yol çizerek alanında oldukça özgün olması yatmakta elbette. İkinci yeni akımının hakim olduğu bir dönemde özgün kalabilmiş, bu akımın dışında tutarak kendisini, toplumcu-gerçekçi bir kimlikte şiirlerini yazmış olması onu değerli kılan diğer faktörlerden. Deli kızın türküsü eserinde de bu izleri birer tarihi anekdot okuyormuşcasına hissetmek mümkün.
Şiirleri o kadar kendisini yansıtır ki özel hayatında yaşadığı sorunlar ve dertler şiir tarzına da yansımış, kimi zaman açık anlatımdan imgeci ve çok anlamlı şiir anlayışına geçtiğini de görmek mümkün Gülten Akın'ın.
Deli Kızın Türküsü eseriyle de aslında kendinden bahseden şair, kendinden yola çıkarak şiirlerini toplumsallaştırmıştır. Bu durumda pek de bireysel ve ben odaklı şiirleri olduğunu söylenemez. Keza Gülten Akın bu eseriyle, kadın unsurunu başat bir öge kabul ederek, kadının sesi olmuştur toplumsal anlamda... Ataerkinin kadına yüklediği edilgenlik halini, ötekileştirilmişliği ve bu soyutlanmaların kadında yarattığı ''yalnızlık'' hissini ele alıyor. Bunu yaparken post modern dünyanın insanı yalnızlaştırması, kültürel değerlerini yozlaştırması ve geçmişin sorgulanması olguları çerçevesinde şiirlerini oluşturmuştur. bir 'ben' öyle toplumsaldır ki Gülten Akın'da hayran olmamak elde değil....
Okuyunuz, okutunuz.
Tarih kesin sınırlar çizmekten kaçınır. Ne alçaklıkların döndüğü huzurlu dönemler, ne asaletten geçilmeyen karışık zamanlar vardır. Çöküş anlarında yiğitçe fikirler çoğalır; gücün doruğa çıktığı zamanlar ise entelektüel açıdan fakirdir. Her şey karışır, iç içe geçer ve kendi kafamızda tasarladığımızdan başka bir gerçeklik yoktur.
Çirkefe bulanmış
sürekli bir dalgınlıktır kuğu
buğulu bir gölde yalnızlık biriktiren
kederinden yolcuların boğulduğu
dağılan bir düşüncedir ağaç
yaprak yaprak sonbaharı getiren
soğuk karanlıklarda çıplak ve aç