Fahrenheit 451 Kitap sosyal medyada çok ses getirmiş olsa da beni o kadar heyecanlandırmadı. Distopik bir eser olmasına rağmen ben de öyle bir etki yaratmadı. Çünkü ben bir kitabı okurken sürükleyici olmasına ve hikayenin içinde yaşıyormuş gibi hissettirmesine bakarım. Bu eserde böyle bir izlenim olmadı. Eserin başkahramanı olan itfaiyeci Montag, bilinen itfaiyecilerin aksine yangını söndürmek yerine yangın çıkarmakla görevlendirilmiştir. Kitabın ismi de itfaiyecilere sorulan “Kitabın kâğıtlarının tutuşup yanma sıcaklığı nedir?” Sorusuna verilen cevaptan ötürü olmuştur.
Canım Aliye, Ruhum Filiz Sabahattin Ali’nin ailesine olan sevgisini ve sanimiyetini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak hissettiriyor. O kadar içten mektuplar yazmış ki Aliye’sine ve kızı Filiz’e. Dile getirdiği sözler kulaklarında çınlıyor insanın.
İçimizdeki Şeytan Okumadan önce çok merakla başlayıp baş kısmında sıkıldığım ama sonrasında açıldıkça açılan bir kitap ve anlatımıyla seni içindeymişsin gibi yaşatan bir kitap. Romanın kahramanı Macide’yi hayatı boyunca görüp görebileceği en nadide varlık olarak kabul eden Ömer, heveslerinin aşkından üstün gelmesi, ulaşılmazı elde etmenin tutkusu bittiğinde de insanın içinde var olan heyecan ve hırs sonucunda bize değer veren insanları nasıl kaybettiğimizi yansıtıyor.
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019171,9bin okunma
Değirmen İçinde 16 tane kısa öyküden oluşan ve kitabın genelinde genel olarak yıkılan Osmanlı Devleti sonrasında Cumhuriyet ve modernleşme süreci içinde kentleşen köylü halkın yaşadığı aksaklıklardan bahsedilmektedir. Kitaba adını veren “Değirmen” isimli öyküde ise göçebe hayatı yaşayan çingenelerle köylüler arasındaki ilişkiden bahsedilmiştir.
DeğirmenSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202144,8bin okunma
Sırça Köşk İçerisinde toplamda 13 öykü ve 4 masal bulunmaktadır. Romanlarıyla ön plana çıkan Sabahattin Ali, bu kitabında öykü yazarlığını da sade ve akıcı dille ön plana çıkarmıştır. Tabi bu kitabı romanları kadar sürükleyici bulmadım örneğin romanlarında her sayfayı okudukça ilerisini merak ederken bunda bu öykü bitse de diğerine geçsem modundaydım. Kitapta anlatılan hikayelerin çoğu Anadolu topraklarında yaşanması mümkün olaylardır. Çünkü bu topraklarda ne kadar iyi insan yaşadıysa bir o kadar da kötü insan yaşamıştır. Para hırsı, cahillik, liyakatsizlik, acımasızlık vs. …Sabahattin Ali tüm bunları dile getiriyor ve okuyucuyu düşüncelere daldırıyor.
Sırça KöşkSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202056,5bin okunma
Kürk Mantolu Madonna Trajedik bir aşk romanıdır. İnsanların ötekileştirdikleri Raif Efendi, kimseye aldırış etmeden kendi dünyasına devam ediyordu. İnsanlar onun sessiz sakin kaldığını düşünseler de aslında O, hepsinden çok konuşuyordu içten içe. Yaşadıklarını bie kişiye bile anlatsa içi rahatlayacaktı fakat o insanların anlatacaklarını anlamayacaklarını düşündüğü için insanlara anlatamadıklarını defterinde toplamıştı. O defterinde toplamıştı bütün anılarını özellikle de Berlin’de geçen ve Kürk Mantolu Madonna’yı keşfettiği zamanları ve anılarını…Sabahattin Ali’nin romanlarında kitabı okurken kendinizi ortaymışçasına hissettiğiniz betimlemeleri bu kitabında da bizi yalnız bırakmıyor. Çok severek elimden bırakmayarak devamını sürekli merak ettiğim bir roman oldu.
Gece Yarısı Kütüphanesi Kadın karakter olan Nora Seed, hayatından nefret ediyor. Tüm yaşamı pişmanlıklarla dolu. Yapmadığı, son anda vazgeçtiği birçok karar yüzünden yalnız kaldığını, kimsenin ona ihtiyacı olmadığını hatta onsuz daha iyi olacaklarını düşünüyor. Aynı gece intihar ediyor ve ölmek yerine kendini gece yarısı kütüphanesi diye tuhaf bir yerde buluyor.
Nora, yaşam ve ölüm arasında bir arafta kalmışken tüm hayatını emen pişmanlıklarını yeniden yaşama şansı buluyor.
Kitap genel olarak anlatımı basit ve birçok mesaj veren, sizi düşünmeye iten, hayatınızda pişmanlıkların yerine hayatı değerlendirmenin önemini vurguluyor.
Yılın en çok okunan ve birçok dile çevrilen roman olması benim açımdan o kadar da abartılmamalı olduğunu düşünüyorum çünkü anlatımı sürükleyici olsa da anlatımında mesajlar verse de elimden bırakmaya çok müsait bir kitaptı. Elimden bırakmak istemileyecek bir kitap değildi benim için. Bu puanım da o yüzden kırdım.
Hayvan Çiftliği Her medeniyetin muhakkak tanıştığı ve bir yönetiliş biçimine atıfta bulunulan bir kitap olarak günümüze kadar gelmiştir. Bazı rivayetlere göre bu kitap Mussoilini’ye yazılmıştır.
Hayvanlar üzerinden gönderme yapma sanatı işk olarak La Fontaine tarafından bizlere aktarılsa da bu sanatı siyasal hâle sokan yazar bu kitapta da günümüzde tanıdık olduğumuz bir yönetim biçimine sahip bir hayvan çiftliğinden bahsediyor.
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020246,9bin okunma
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü Kitap uzunca bir önsözle başlıyor. Sıkıcı gibi gözükse de okumanızı tavsiye ederim. Çünkü dönemin adalet sisteminden ve siyasi hayatından birçok bilgi vermekte ve kitabı anlamanıza, konusuna hakim olmanıza yardımcı olmaktadır. Yazar idama mahkum olan bir gencin neler hissedebileceğine dair ne kadar duygu varsa kaleme almış, bir nevi mahkumun iç sesi olmuştur. Bir insanın ölüme giden yolda neler hissettiğini muhteşem anlatmış anı yaşar gibi her şey gözünüzde canlanıyor.
Dönemin adalet sisteminde idam olduğu, belli suçların cezasının ölümle sonuçlandığı, yazarın da bu sistemi insani bulmadığı için bu kitabı protesto niteliğinde yazdığı anlaşılmaktadır.
Satranç Zweig’in psikolojik birikimini bütünüyle devreye soktuğu bir öyküdür ve bu öykünün baş kişileri, tamamen yazarın biyografilerinde ele aldığı kişileri işleyiş biçimiyle sergilenmiştir. Goethe’nin “klasik öykü kuramı”na bağlı kalan ve bu kuramın temel koşulu olan “duyulmadık bir olayın sanatsal düzlemde işlenmesi” ilkesi doğrultusunda bir anlatı mimarisi oluşturan yazar, olay yeri olarak da New York’tan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi, yani dünya statanç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, Dr.B.,öyküdeki “duyulmadık olaylar”ın aktörleridir. Öykünün şaşırtıcı sonuna kadarki süreç, aynı zamanda faşizmin insan ruhu üzerindeki baskısının ne korkunç sonuçlar verebileceğinin ve bireyin böyle bir baskı altında ne ölçüde parçalanabileceğinin anlatımını içerir.
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020237,5bin okunma
Dönüşüm Sembolizmin ve soyut düşüncenin öne çıktığı bir hikâye. Fiziki bir değişiklikten yola çıkılarak duygu dünyamızda yer alan değişiklikleri doğal karşıladığımızı gösterir. Hayatta her insanın hikâyenin karakteri olan Gregor Samsa’nın hissettiği gibi hissettiği günler olmuştur. Sistemin çarklarından biri olursan yaşarsın. Ama özgürlüğümüzü belirli sınırlar dahilinde yaşamak zorundayız. Eğer çarktan ayrılmayı seçersek asıl özgürlüğü o zaman yakalamış oluruz. Fakat bu kez de toplum tarafından dışlanmış oluruz. İnsanlar onlara yük olduğunuzu size hissettirmekten kaçınmazlar. Psikolojin dağılır, yalnızlaşırsın… Bu hikâyede bir insanın bir gün kalktığında kendini böceğe dönüşmüş olarak bulmasıyla birlikte yaşadığı zorluklar anlatılmakta. Anlatım çok akıcı bir solukta okunabilecek bir kitap fakat ben biraz sıkıcı buldum. Konusu itibariyle çok uzatılmış durumlar vardı. Çıkarılabilecek dersler de vardı tabiki onları görebildiysek kitabı anlamışız demektir.
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,1bin okunma
Altıncı Koğuş Kitaba başladığımda sıkıcı gelse de kapağını kapattığımda düşündüğüm şey bu kısa hikâyeden çıkarılması gereken dersin önemli olduğuydu. Hikâye zamanın ötesinde anlamlar içermekte. Altıncı Koğuş’ta kalan beş hastadan biri olan Ivan Dmitriç ve hastanenin doktoru Andrey Yefimıç arasındaki diyaloglar ve doktorun yaşamı arasında geçen hikâyede diğer oda arkadaşlarına göre bir asil olan ve zamanında iyi bir eğitim almış Ivan Dmitriç’i anksiyete hastası ve kuruntuları bu hastaneye getiriyor. Hastanenin doktoru Andrey Yefimıç, eğitimli insan olmamasından yakındığı sıralarda akıllı bir deli olduğunu düşündüğü Ivan Dmitriç’i keşfediyor. Aralarında geçen konuşmalara şahit olan hastane çalışanları doktorum emekli olması için zorlamışlardır. Doktor bir pansiyona yerleşmiş ve çevresindekilerin etkisiyle Altıncı Koğuş’a yerleşmiştir. Eskiden bu düzenin içinde olup biteni bilse de içeride olduğunda ses çıkaramamıştır ve sonunda ölüm gerçekleşmiştir…
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202270bin okunma
İnci Meb 100 temel eser kategorisinde olsa bile benim pek sevebildiğim bir kitap olmadı malesef. Aslında sürükleyici bir hikaye ama ben okurken çok sıkıldım. Basit bir kurgu üzerine kurulmuş olsa da verdiği mesajlar dikkat çekiciydi orası ayrı.
%100 Kendine Güven Özgüvenini kaybetmiş insanlara iyi gelebilecek bir kişisel gelişim romanı hem dili çok sade ve anlaşılır hem de okurken kendinize ait bir şeyler bulabileceğiniz bir kitap. Fakat sürekli aynı şeylerden bahsetmesi ve biraz abartılı anlatım tarzı bana sıkıcı geldi. Yoksa kendi değerinizi gerçekte olduğundan daha aşağıda görüyorsanız bu kitap ile onu yukarıya talıyacaksınız. Hayatınıza çok katkı sağlayacak bir kitap. Okumanızı tavsiye ederim.
Madalyonun İçi Gülseren Budayıcıoğlu’nun ilk okuduğum kitabı olmasına rağmen “Kırmızı Oda” programıyla adını çokca duyduğum kitaplarını mutlaka okumalıyım diyerek okumaya karar verdim ama ancak program bittikten sonra kısmet oldu okumak. Kitapta psikiyatrik vakalara ait hayat hikayeleri yer almakta ve anlatılan her bir durumdan kendine ait bir şeyler bulunmaktadır. Herkesin hayatında zorlukların olduğu ve çocuklukta yaşanmış olan bir sorunun ileride daha büyük vakalara yol açacağını kanıtlarıyla gösteren, gerçek hayatı hikayeleştirerek insanlara sunan bir kitap. Bu kitabın içinde bir yerlerde mutlaka kendinizden bir şeyler bulacak, kendinizle yüzleşeceksiniz.
Kuyucaklı Yusuf Sabahattin Ali’nin 1937’de basılan ilk romanı “Kuyucaklı Yusuf”, döneme ayna tutan, dönemi yansıtan ve betimlemeleriyle romanın içine sürükleyen bir eser hâline gelmiştir.
Aydın’ın Nazilli ilçesinin Kuyucak köyünde başlayıp Balıkesir’in Edremit ilçesinde biten hayatları sevinçleriyle ve üzüntüleriyle dile getirmiştir. Yusuf’un annesinin ve babasının eşkıyalar tarafından öldürülmesiyle başlayan ve dönemin kaymakamının Yusuf’u evlat edinmesiyle devam eden bir roman. Yusuf, kaymakamın kızı Muazzez’e aşık olur ve küçük bir kasabada başlarına ne denli büyük dertler geleceğinden habersiz yaşamaktadırlar.
Ölümler, ayrılıklar, yalnızlıklar, çaresizlikler…
Eserdeki fazla betimlemelerden dolayı yer yer kopukluklar yaşansa da yer yer seni o dönemin içindeymiş gibi hissettirdi. Fakat sonunu böyle bir son beklemiyordum ona çok şaşırdım. Devamı olacakmış hissi veriyor insanı.
Kitabı bitirdikten sonra öğrendim ki Sabahattin Ali, öldürülmeseymiş “Kuyucaklı Yusuf” a devam niteliğinde bir cilt yazacakmış.
Belki o zaman Yusuf’un başına gelenleri hayatına nasıl devam ettiğini öğrenebilirdik…
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021174,5bin okunma
Küçük Prens Asıl mesleği pilot olan yazarımızın kitabında kahramanımız pilot ile bize iç dünyasının kapılarını açıyor. Aslında pilotun karşılaştığı “küçük kişi” hepimizin içinde saklı duran çocuk belki de yetişkinliğin verdiği ağırlıkta ihtiyaç duyduğumuz özümüzdür. Küçük kahramanımızın kendi gezegenini hatta gülünü bırakarak tek tek diğer gezegenleri dolaşmaya başlamasıyla devam ediyor. Küçük prens gittiği gezegenlerde yeni insanlarla tanışıyor ve yolculukları esnasında vurgulamak istediği tek şey ise'büyümek'tir. İlk okuduğumda bir anlam verememiştim ama ikinci kez okuduğumda ise daha dikkatli ve her cümlesine anlam vererek okuyunca her insanın içinde bişeyler bulabileceği bir kitap. Ve kitabın da başında söylenildiği gibi “Her yetişkin bir zamanlar çocuktu.”.
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Panama Yayıncılık · 2017235,3bin okunma