Modern İran Edebiyatının babası modern öykücülüğün öncüsü, Doğunun Kafkası , hikâyeci, romancı, halkbilimci, oyun yazarı, denemeci, araştırmacı, çevirmen ve ressam olan Sâdık Hidayet
Farsçayı Çağdaş Edebiyat alanına sokan ilk isimdir.
Hem Doğu hem Batı etkisinde kalan Sâdık Hidâyet, eserlerini Farsça’ya çevirdiği Çehov Anton Pavloviç ve Franz
“Hayatta bazı yaralar vardır, ruhu inzivadayken cüzzam gibi yavaş yavaş kemirir. Bu acıları kimseye anlatamazsın. Çünkü insanlar, genelde inanılması zor olan bu tür acıları seyrek ve tuhaf olaylar olarak görmeye alışkındır. Şayet birileri bu durumdan bahseder veya bu acılar üzerine yazarsa, insanlar, yaygın inançlar ve kendi inandıkları şeyler
"Ve Ben Çiçeklerin Döllenmesini Düşünüyorum"
" … Bak tam karşımızda gecenin mumu
damla damla nasıl eriyor
nasıl doluyor agzına kadar uyku şarabıyla
gözlerimin simsiyah kadehi
senin ninnilerini dinlerken
ve bak
nasıl şiirlerimin beşiğine
sen doğuyorsun, güneş doguyor … "
"Kimden bu ? "
"Kimden olacak" dedi,
Kitabın boyutuna kanarak bir çırpıda okuyup tekrar rafa kaldıracağımı umarken iki gündür elimde gezdiriyorum. Sanırım şu ana kadar okuduğum en sıradışı roman.
Kitap normal zaman düzeninin dışında, şimdiki zamanla geçmiş zaman ; anı, rüya ve hayal olarak birbirleriyle harmanlanmış. Sebeble sonuç arasında bir nedensellik yok. Karakterler hayal mi gerçek mi anlamak zor. Kısacası bu romanda ne sıradan bir olay örgüsü var nede sıradan bir zaman örgüsü.
Tam romanın olay akışını çözdüm diyorsunuz yeni bir akışa geçiyor.
Bunun yanında romanda dikkatimi çeken iki temel unsur oldu.
Birincisi yazarın üst düzey karamsarlığı ki bu daha sonra yazarın intihar ettiğini öğrendiğimde daha anlamlı hale geldi.
Diğeri ise yazarın Allah'a ve Ahiret'e bakış açısı ve yüklediği anlam ki buda yazarın Hayyam'la ilişkisini öğrendikten sonra beni pek şaşırtmadı.
Kitabın sonunda Bozorg Alevi'ye ayırdıkları sonsöz en sevdiğim kısımlardan. Bu kısım kitapta anlam veremediğim veyahut kafama takılan sorulara cevap oldu.
Kitabı herkes okumalı diyemiyorum lakin Çağdaş İran Edebiyatı meraklılarına tavsiyemdir.
Son olarak acizane bir tavsiye daha ; Romanı puslu bir havada kendinizi vererek okumanız zira kitap kısa süreliğine de olsa sizi karamsar ve bunalımlı bir ruh haline sokabiliyor.
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,2bin okunma
DİPÇE :
İran edebiyatının çağdaş öykü yazarlarından biridir Celal Hosrovşahi.
Birçoğumuz yazarı, (bu kitabın çevirmeni de olan) Onat Kutlar'ın yazılarından tanımaktayız. Onat Kutlar,
C. Hosrovşahi ile uzun süren dostluklarından ve yazarın mütevazı kişiliğinden söz eder.
Edebiyat yönü içinse, Yaşar Kemal'in referansıyla :
Herkese merhaba ; Modern İran Edebiyatının babası modern öykücülüğün öncüsü, Doğunun Kafkası , hikâyeci, romancı, halkbilimci, oyun yazarı, denemeci, araştırmacı, çevirmen ve ressam olan Sâdık Hidâyet’in meşhur Kör Baykuş’ u ile geldim bugün.
Aslında kitaptan önce Sadık Hidayet’i tanımak ve tanıtmak,onu anlamak daha doğru olur.
Sadık Hidayet
Muhsin Kızılkaya’nın Çağdaş Kürt Edebiyatına ait seçtiği ve Türkçeye çevirdiği 14 öyküyü bir araya getiren bir kitap bu. İlk gördüğümde isminden dolayı pek ilgimi çekmemişti; zira genel olarak diaspora edebiyatının; ki buna Yahudi, Ermeni, Rum, Türkmen, vs… edebiyatı da dahil; fazla “acı” ve “şikayet” kokan eserlerine mesafeliyim. Tarihin acılı
Herkese merhaba ; Modern İran Edebiyatının babası modern öykücülüğün öncüsü, Doğunun Kafkası , hikâyeci, romancı, halkbilimci, oyun yazarı, denemeci, araştırmacı, çevirmen ve ressam olan Sâdık Hidâyet’in meşhur Kör Baykuş’ u ile geldim bugün.
Aslında kitaptan önce Sadık Hidayet’i tanımak ve tanıtmak,onu anlamak daha doğru olur.
Sadık Hidayet
İranda Türk hakimiyeti dönemi, çağdaş İranlı yazarlar tarafından dile getirildiği şekliyle bir tahribat dönemi olmayıp aksine İran edebiyatı için de bir gelişme devri olmuş, pek çok şair, edip ve tarihçi yetişmiştir.
Sadık Hidayet, 17 Şubat 1903’te Tahran’da doğdu. Soylu bir ailenin çocuğuydu. Orta öğrenimini Tahran’da tamamladıktan sonra mühendislik okumak için Belçika’ya gitti. Ancak edebiyata ilgi duyduğundan, 1927’de öğrenimini yarıda bırakarak Paris’e gitti. Orada Fransız dili ve edebiyatını yakından tanıma fırsatı bulan Hidayet, ilk öykülerini Paris’te