Fakat o anlatırken bir an bile korku hissetmedim, çünkü olan biteni öyle doğal, öyle bir tutkuyla anlatıyordu ki, yaptığı bir suçtan çok bir ateş nöbetinin, bir hastalığın raporunu dinliyormuşum gibi geliyordu bana. Üstelik benim gibi bir gece önce, bir çağlayan gibi hiç beklenmedik şeyler yaşamış bir insan için ‘imkânsız’ sözcüğünün anlamı kalmamıştı.
"Bak Bedia! Tabiat bize aşkı anlatıyor. Bu çağlayan sevinçten ağlamayı, şu çiçekler gülmeyi, şu dallar üzerindeki çift çitf kuşlar sevişmeyi, şu dallar üzerindeki söğüt dallarıyla yine kendi eteğini örter gibi bir vaziyette olan âşıkâne sevdayı bize öğretiyor..."
Sayfa 75 - SalkımsöğütKitabı okudu
Reklam
Günlerden 9 Temmuz galiba. Saat gecenin biri. Tüm duygularım tükendi mi, yoksa çok mu yoğun, adlandıramıyorum, çünkü hayatımda hiç ölümü beklememiştim şu ana kadar. Ölüm bana hiç gelmez sanırdım, onu tanıyana dek. Ama Azrail dadandı, gitmek bilmiyor. Birbiri ardına hızla gelip gidiyor yakınıma. Ama böylesi korkulu bir bekleyişim hiç olmamıştı. Eğer anneysen, bir an düşün, yavrunun başı üstünde dönüp dolaştığını, her saniye aldı mı canını diye nefesini yokladığını. Ağlamak ne güzelmiş meğer yasak olunca, anladım. Ağlamak bile yasak bana, gözlerimin dolması bile yasak. Tek istediğim, sel gibi, çağlayan gibi, hiç kontrol etmeden boşalması gözlerimden yaşların. Kuru kuru, için için ağlamak çok acı veriyor. Bazen kendimi ruhu alınmış mermer heykellere benzetiyorum, vursalar, kurşunlasalar işlemeyecek bir heykele.Hareketediyor,yaşamak için yiyor, konuşuyor, ama ruhu uzaktan kumandaya bağlı. lnsan ne kadar yalnız, yaşamak ne çaresiz ve ne zavallı, kaderin ne oyun oynayacağını boyun bükmüş bekliyoruz, zaman ne gösterecek diye. Keşke yukardan bakan heykelin ruhu da taş olsa ve acı çekmese, acı çekmenin sonu yok, bundan daha acısı yok. Korkuyorum, çok korkuyorum, dua bile edemiyorum kabul olmazsa diye. Bu kötü rüyadan kızımla beraber uyanmak istiyorum. Ayla Çerezcioğlu 9 Temmuz 1993
MAMA'NIN DUŞU
“Mama Andrilli mutfakta oturmuş öğle yemeğini hazırlıyordu. Güney pencerelerinden Sacramento Vadisi'nin sıcak ve beyaz güneşi doluyordu odaya -üzerinde Papa'nın kedileri Philomina ve Constanza'nın uyukladığı kırmızı muşamba kaplı döşemeye çağlayan gibi dökülüyordu ışık. Kedilerin ikisi de erkekti, ama Papa kedilerde tek bir cinsiyet tanıyordu.”
Bir acı düşünün. Kurşun yemek gibi değil,kurşun yemeye alışmak gibi.
Yazarın Önsözü TÜRK İLİ ZEYBEKLERİNE Bu kitabı sizi düşünerek, sizin için yazdım. Bela gecelerinde, yaşım sızarak, yüreğim sızlayarak yazdım. Ey Türk! Bu satırlarda mazinin destanlarını, halinin hicranlarını söylemek ve inlemek istedim. Bir keman gibi... Bu kemanı ana vatanın sinesinden yonttum. Tellerini kalbimin damarlarından
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.