Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

cantabile

cantabile
@cantabile
70 okur puanı
Temmuz 2017 tarihinde katıldı
''Umut, gerçeklerle; umutsuzluk ise hayatla bağını gevşetiyor insanın. Kaderime tebelleş, vicdanıma musallat olan hamakat, rezalet vaat ediyor.''
Reklam
''Tesadüf, talih ve bahtsızlık... hepsi kaderin şubeleridir. Mazideki kederleri hatırlamanın sağlayacağı koruma, unutmanın getireceği huzurun yanında bir hiçtir. Lakin aklın forsu hafızaya sökmez.''
''Fakat bir zaman asıl isteği Süreyya'nın eski sevdiğinin kendisine geri döndüğünü görmek olduğu halde arada kederli fakat eşsiz bir aşk hayatı geçirmiş olduğu için şimdi Süreyya'nın bu dönüşünde bir zaman umduğu cazibeyi bulamayarak istediği kadar sevgi ve bağlılık gördüğü halde de yine cazip bulmuyor, hayatını isteyerek

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
''Mehmet Efendi'nin mazi yahut istikballe işi yoktur. Aklını fikrini bugüne, hatta bugünün de kendi gözü önündekine, vazifesine veren bir adamdı. 'Kendisine Mehmet Efendi şunu yap!' dedikleri vakit, zihnini yorup nasıl ve ne yolda yapılıp yapılmayacağını düşünmez ve hemen iş başına koşar, çalışırdı. İş bilir olduğu için yapılacak bir iş ise bitirir, gelirdi. Değilse yapamadığını doğruca söylerdi. Herkes için 'Bizim Mehmet Efendi', yahut 'Koca Türk'tü. Hırs ve bencilliği, kendine ait düşünceleri yoktu. Bütün emeli işini görmek, vaktini hoş geçirmekti. Belki de kendisini dünyanın en bahtiyar adamı sayardı. Maaşça, rütbece kendisini mağdur etseler, hakkını başka bir hak etmeyene verseler, Mehmet Efendi yine üzüldüğünü belli etmezdi. İlk defa olarak haber alınca, 'Ya, öyle mi uygun görülmüş? Pekala!' der ve kendini yeniden vaziyete uydurarak işine devam ederdi.''
"Our great teacher, Elvin Semrad, actively discouraged us from reading psychiatry textbooks during our first year. (This intellectual starvation diet may account for the fact that most of us later became voracious readers and prolific writers.) Semrad did not want our perceptions of reality to become obscured by the pseudocertainties of psychiatric diagnoses. I remember asking him once: “What would you call this patient—schizophrenic or schizoaffective?” He paused and stroked his chin, apparently in deep thought. “I think I’d call him Michael McIntyre,” he replied."
Reklam
''Yeteneğimi kullanamayacak kadar, değerli dostum, mutluyum, her yönüyle huzurlu bir yaşam duygusu içindeyim. Şu sıralar resim yapmam mümkün değil, bir çizgi bile çizemiyorum, oysa ben hiç şu andakinden daha büyük bir ressam olmadım.''
''Travmanın kötülüğünden arınmak için sihirli bir dönüşüm istemek, hasta ve terapist açısından anlaşılır bir şeydir. Bununla birlikte psikoterapi, travmadan kurtarmaz. Travma hikayesinin yeniden anlatılmasının amacı entegrasyondur; şeytan çıkarma değil. Yeniden yapılandırma sürecinde travma hikayesi elbette bir dönüşüme uğrar fakat yalnızca daha fazla güncel ve daha fazla gerçek haline gelme anlamında. Psikoterapötik çalışmanın temel varsayımı, gerçeği anlatmanın onarıcı gücüne inançtır.''
''[52] Şüpheli bir konuda fikir beyan etmemek ve ruhu bezdirmemek mümkündür. Çünkü şeylerin yaradılışları gereği bizde bir yargı oluşturacak güçleri yoktur.''
''[51] Şan şöhret peşindeki birisi kendi iyiliğinin başkalarında, zevk düşkünü kendi duygularında, basiretli birisiyse kendi eylemlerinde olduğunu düşünür.''
''[49] İlk izlenimlerin bildirdiğinden daha fazla bir şey söyleme kendine. Birilerinin senin hakkında kötü konuştuğunu sana bildirmiş olabilirler. Fakat bundan zarar gördüğünü bildirmediler. Çocuğumun hasta olduğunu görüyorum, ama tehlikede olduğunu görmüyorum. Bu yüzden daima ilk izlenimlere bağlı kal ve onlara kendinden bir şey katma; böyle yaparsan başına hiçbir şey gelmez. Ya da ekle, yeryüzünde olup biten her şeyi bilen bir adamın ekleyebileceği kadarını.''
Reklam
''XLII Biri sana kötü davrandığında ya da senin hakkında kötü sözler söylediğinde, onun bir görev bildiği için böyle davrandığını ve konuştuğunu hatırla. Onun sana doğru görünen davranışı sergilemesi imkânsızdır, o sadece kendisine doğru görünen davranışı sergiler. Bu yüzden onun şeylerle ilgili yalnız bir düşünceyi benimsemesinin sıkıntısını aldattığı kişi yaşar. Biri doğru bir bileşik yargının yanlış olduğunu düşünüyorsa, bunun sıkıntısını o yargı değil, aldatılan yaşar. Dolayısıyla bu açıdan bakmaya başlarsan, sana hakaret eden kişiye acıyacaksın. Böylece her durumda, 'O böyle düşünüyor!' demelisin. XLVIII Cahil insanın durumu ve karakteri: Yararın ve zararın kaynağını kendinde değil, dışsal unsurlarda arar. Filozofun durumu ve karakteri: Yararın ve zararın kaynağını kendisinde arar. İlerlemenin işaretleri: Kimseyi kınamaz, kimseyi övmez, kimseyi suçlamaz, kimsede kabahat bulmaz, önemli biriymiş ya da her şeyi biliyormuş gibi kendisinden bahsetmez. Kendisine bir zorluk çıkarıldığında ya da engellendiğinde kendini sorumlu tutar. Kendisini övene tebessümle bakar, kınandığında kendisini savunmaz. Tam iyileşememiş bir hasta gibi hareket eder, tedavinin bir aşamasını sekteye uğratmamaya çalışır. Bütün arzularından kurtulmuş, kendine bağlı olup da doğaya aykırı olan şeylerden yüz çevirmiştir. Herhangi bir şeye dürtüyle yaklaşmaz. Aptal ya da cahil gibi görünmeyi umursamaz. Sözün özü, kendini tetikte bekleyen bir düşmana karşıymış gibi kendine karşı korur.''
''Bir eyleme girişmek istediğinde o eylemin doğasını hatırla. Yıkanmak için evden çıkacaksan, halka açık hamamda ne olduğunu, orada sana su sıçratanlar, seni itip kakanlar, kirletenler ve soyanlar olduğunu akla getir. Başta kendine şöyle dersen, daha güvenli bir eyleme girişmiş olacaksın: 'Hem yıkanmak hem de ahlak duyuşumu doğayla uyumlu kılmak istiyorum.' Her eyleminde bunu yap. Böylece yıkanırken seni engelleyecek bir şey olursa, şunu söylemeye hazır olacaksın: 'Tamam, bu benim istediğim bir şey değildi, ancak ahlak duyuşumu da doğayla uyumlu kılmak istiyordum, dolayısıyla bu benim canımı sıkarsa ahlak duyuşumu doğayla uyumlu kılmamış olurum.'''
''Bazı şeyler bize bağlıdır, bazı şeyler ise bize bağlı değildir. Bize bağlı olan şeyler varsayım, dürtü, arzu, kaçınma ve kısaca eylemlerimizle belirlenen her şeydir. Bize bağlı olmayan şeyler ise bedenimiz, mal varlığımız, ünümüz, makamımız ve kısaca eylemlimizle belirlenemeyen her şeydir. Dahası bize bağlı olan şeyler doğası gereği özgür, engellenmemiş ve durdurulmamış bir karakterdedir, bize bağlı olmayan şeyler ise zayıf, köleye özgü, engellenmeye müsait olan ve bize ait olmayan şeylerdir. O halde köleye özgü bir şeyin özgür birine ait olduğunu ve sanata ait olmayan bir şeyin de sana ait olduğunu düşündüğünde, önünün kesileceğini, kederleneceğini, telaşa kapılacağını, tanrıları ve insanları suçlayacağını hatırla.''
''Burjuvazi, zahmetli çalışmasında rahata ermek için, faydalı üretime ayrılmış olanda çok daha kalabalık bir insan kitlesini işçi sınıflarından çekip almış ve onları da üretimsizliğe ve aşırı tüketime mahrum etmiştir. Ama bir işe yaramayan bu doyurulacak boğazlar sürüsü, tüm tatmin edilmez açgözlülüğüne karşın, çalışma dogmasıyla aptala döndürülmüş işçilerin tüketmeyi düşünmeden, tüketecek insan bulunup bulunmadığını akıllarına bile getirmeden, manyak gibi ürettikleri tüm malları tüketmeye yetmez. Emekçilerin bu çifte çılgınlığı, yani aşırı çalışmayla kendini öldürmesi ve mahrumiyet içinde sürünmesi karşısında, kapitalist üretimin büyük sorunu artık üreticiler bulup onların güçlerini iki katına çıkarmak değil, yeni tüketiciler keşfedip iştahlarını uyandırmak ve yapay ihtiyaçlar yaratmaktır. Soğuktan ve açlıktan tir tir titreyen Avrupalı işçiler dokudukları kumaşları giymeyi, ürettikleri şarapları içmeyi reddettiklerine göre, zavallı sanayiciler bunları giyecek ve içecek kişileri bulmak üzere kıçlarına neft yağı sürülmüş gibi uzak diyarlara koşturmak zorunda kalırlar: Bu nedenle Avrupa her yıl dünyanın dört köşesine yüzlerce milyon ve milyarlık ihracat yapar, o halklara hiç ihtiyaç duymadıkları mallarını gönderirler.''
476 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.