Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönülde yerleşip karar eden hayır ve şer, ne kadar varlık varsa onları yerinden kaldırıp belâ külhanında aşk ateşiyle yakıp yok etmek şarttır. Gönül gözünü ağyâra (başkalarına) bakmaktan, derd, belâ, mihnet ve gam perdesiyle örtmek gerektir ki, o gönül hânesi halvet olup temizlensin. Gönül, Hak’tan gayrı şeylerden arınınca onda, tecellîyat mumu parlar. Gönül hânesi temizlenip aydınlanınca, Cenab-ı Hakk’ın didârı bu gönülden müşâhede olunur. Bu gönüle her gün nice kere Hakk’ın nazarı değer. Rabbânî nazargâh bu gönüldür... Ancak bir gönül Hakk’ın gayrı ile kirlenirse, yani o gönülde zerre kadar varlıktan eser kalırsa, o gönül Hakk’a mahal olamaz... Bir gönül Hakk’ın gayrıya yönelirse, onda mâsivâ muhabbeti ziyâde olur.
Bizim gibi kendini geçindirmekten aciz olanların koca bir dergâhı çekip çevirmeye güçleri yeter mi? Üstelik bende söz kıt. Cenab-ı Hak'tan ne miktar nasip olmuş ise, büyüklerimizden, Efendimizin sohbetinden ne kadar kapmış isek onları ihvana nakleder olmuşum. Esasen edeb ve erkân için, yüzünü hakka döndürmek için, masivayı kalpten atmak için fazla söze hacet olmadığın ehl-i hâl olanlar bilir ve bizden ihvana geçecek olan himmetin kıymetini kalp gözü açık olan anlar ama...
Reklam
Tefekkürden Teşekküre…
Kul; bu yaratılış karşısında hem tefekkürünü arttıracak, hem de nimetler karşısında Cenab-ı Hakk’a teşekkür halinde olacak…
Sayfa 70
Efendimiz (sav) şöyle buyururlar:
"Eğer Cenab-ı Hakk’a layıkıyla tevekkül edebilseydiniz, sizi, sabah yuvasından ayrılıp, akşam tok olarak dönen kuşları beslediği gibi rızıklandırırdı."
Sayfa 127 - Hadis-i ŞerifKitabı okuyacak
Ne kahrı dest-i a’dâdan, ne lütfü âşinâdan bil, Umûrun Hakk’a tefvîz et, Cenâb-ı Kibriyâ’dan bil! “Ne kötülüğü düşman elinden ne de iyiliği dosttan bil, işlerini Allah’a havale et, hepsini Cenab-ı Hakk’tan bil.”
Sayfa 85
"Hünkarım! Şu haliniz Cenab-ı Hakka teveccüh edip Allah'la beraber olacak haldir!" Yavuz irkildi. Yatağa düştüğü andan beri ilk defa yavuzlaştı. Diri bir sesle, adeta kükredi: " Ya sen bizi bunca zamandır kiminle bilirdin Hasan Can? Cenabı Hakka teveccühümüzde kusur mu ettik ki böyle demektesin?"
Reklam
Halvetder encümen deyişi Tam da Burada yeni bir karşılık buldu Maksat hak ile Yaşamaksa şayet Pekala Halk içinde de hak ile yaşanabilirdi insanlardan kaçmaya dağa çıkmaya gerek yoktu Yalnız olmak için yalnız kalmak gerekmezdi Halk içinde olmalı halka hizmetin hakka hizmet olduğunu bilmeli Kemal yolculuğu topluluk içinde Hatta bazılarına göre topluca yapılmalıydı mesele böyle özetlenebilir Unutmamak gerekir ki her özet kötü bir özettir Oysa erbabı zaten uzlete çağırırken kimseyi fiilen insanlardan kaçmaya dağa çıkmaya teşvik etmemişti ki bu aslen ne mümkün ne de lüzumluydu çağrı meşguliyetin yönü ile alakalı idi uzlet insanın evinde kendisinde kendisiyle olmalıydı uzlete Yani bir kûşeye köşeye çekilmek kişinin kendisine kendi evine gönlüne doğru çekilmesi bakışlarını ağyardan taşra'dan kaçırıp kendisine yöneltmesiydi Hikmet tarihinin en önemli ve belki de en Asli Hatta en asil çağrısı kendini tanı idi İşte bu yüzden uzlet Hala kendini tanımanın kendi ile tanışmanın tek imkanı Peki tanışma yerimiz Neresi olsun tanımak tanışmak için kişinin davet edildiği yer onun yine kendi gönliydi insan kendini kendinde tanıyacak kendi ile kendi evinde tanışacaktı Yani uzlet Gönül istikametinde ve Gönül de olmalıydı bu bedeni maddi bir uzvet değil Zihni Akli kalbi manevi bir uzlet idi işte uzlet Tam da bu noktada Halvet anlamı kazanıyor orada insanın kendine kendini tanımaya yönelik yolculuğu uzlete kendi gönlüyle halletti olmazsa kendi ile halvete girmesi demektir
Eğer kâinata mana-yı ismiyle, yani esbab hesabına nazar edilirse hatadır. Binaenaleyh, her şeyde iki vecih vardır. Biri hakka, diğeri kevne bakar. Kevne bakan yüze teveccüh ise, yine mana-yı harfîyle olmalı.. ve hem Cenab-ı Hakk'a cihet-i nisbeti bulunan mana-yı ismîye bir ünvan olarak olmalıdır. Meselâ ni'meti, in'amın bir ayinesi olarak görmek; vesait ve esbabı da tasarruf-u kudretin perde ve ayineleri olarak bilmek lâzımdır. Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
İslam’dan uzaklaşıp, düşmanımıza benzeyip, Allah’ın yardımından mahrum bırakılarak zillete düşmemiz dolayısıyla zulümlere mâni olamayışımızın hesabını fert fert hepimize soracaklar! Ve biz o gün zalimlerden daha çetin bir suâl ve hesaba mâruz kalacağız! Düşmanın izini takip ederek acizleşmemizin, konfor ve makamlardan fedâkarlık edemeyişimizin, ümmetin ve insanlığın dertleriyle dertlenmeyişimizin, düşmanın silahıyla silahlanmayışımızın, her nev’i cihaddan geri duruşumuzun, boykot etmeyi bile beceremeyişimizin, çocuklarımızı gavur çocukları gibi yetiştirişimizin hesabı sorulduğunda ne diyeceğiz Cenâb-ı Hakk’a?
Sayfa 3 - kemal özer
Hatırlamalı ki, Mûsâ (a.s) Cenâb-ı Hakk’a ilticâ etmiş: "- Yâ Rabbî! Sen’i nerede arayayım?" diye sormuştu. Allah Teâlâ da ona: "- Ben’i kalbi kırıkların yanında ara!" buyurdu. (Ebû Nuaym, Hilye, II, 364)
Sayfa 35 - Kampanya KitaplarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.