Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
- Kamil, bu kadar mıydı senin derdin? - Niye n’oldu ki? - Dün gece seni aradım cepten. - Eee? - Telefonu annen açtı "Kamil uyuyor" dedi. - Ee ne var bunda. - Annesinden önce uyuyanların derdine inanmıyorum.
"Osmanoğlu ile Nemçelü'nün ortasında kalmışız. Karasulu Ayvaz değil Araf ashabıyız. Osmanoğlu, Nemçelü, yolkesenoğlu, cinsikenoğlu, cer softası, gezginci dervişi, manastır keşişi, daha bilmem kimi gelip nicesini diler. Neler ödedi bu tenler, önce cizye sonra çük derisi, azıcık öşür, avarızı cepten aşır, sövgü akçası, dövgü akçası, karı aldın gerdek akçası... Allah verdi de bir cehennemlik kâfir çıktı, hepsine küsküyü koydu. Ne Osman'ın akça sorucusu girebilir köye ne Nemçe'nin kıron alıcısı. Onun da ne zaman kafası bozulur bize kamış atar Hak bile."
Sayfa 89 - İletişim Yayınları, 1. basımKitabı okudu
Reklam
Şeker satacaktım, akide şekeri.
'' Haydi şeker, parayı cepten çeker, parası olmayan burnunu çeker.''
sivaslıyız dedik ya gardaş :)
Bizim ahalinin öyle bir karşıdan karşıya geçişi vardır ki, sanırsın Victoria Screet meleğidir de podyumda yürüyor. Elleri ceplerinde öyle rahat, öyle yavaş, öyle telaşsız geçer Sivasli. Hiç incitmez kendini. Hani ezkaza araç çarpacak olsa da, havalanıp kafa üstü çakılsa o el o cepten çıkmaz. Pekmezi aksa bile o kemik gibi dik duruşta en ufak bir bozulma olmaz. Aynı rahatlık ve telaşsızlıkla gider öbür dünyaya. Ben araba kendine çarptıktan sonra ayağa kalkıp "Masrafın neyse ödeyek gardaş!" diyen yayaya şahit oldum şerefsizim. Ha, olur da korna yapılırsa bir Kenan İmirzalıoğlu bakışı atar, gözleriyle sürücüyü öyle bir keserler ki, lastikler kendiliğinden yön değiştirir. Yaya böyle olunca sürücü de hiç umursamaz valla. Allah ne verdiyse yapıştırır, Michael Schumacher gibi süratli gelir. Şoför ayağını gazdan çekmez, yaya yürüyüşünden taviz vermez; böyle birbirlerini teğet geçip dururlar gün boyu.
Servet birikimi olduğu yerde durur. Para hareket eder. Bir cepten diğerine yolculuk yapar. Servet birikimi bir yığındır; para ise servetin bir ölçüsüdür.
Sayfa 33 - Scala YayıncılıkKitabı okudu
"kâmil, bu kadar mıydı senin derdin?" "niye, n'oldu ki?" "dün gece seni aradım cepten." "ee?" "telefonunu annen açtı, 'kâmil uyuyor' dedi." "ee, ne var bunda?" "annesinden önce uyuyanların derdine inanmıyorum ben."
Reklam
“Haydi şeker, parayı cepten çeker, parası olmayan burnunu çeker.”:::!!!
"Ruhumun bir mendilin cepten çekilişi gibi benden çekildiğini hissettim."
Sayfa 9 - BilgiKitabı okudu
Ne olursa olsun direneceksin, yaşayacaksın. Ama nasıl, nereden güç alarak, kimden yardım isteyerek! Bunu da yapacaksın yerine göre. Hemen her seferinde, karşılığında neyin gittiğini hesaplayarak... Satılmadan, köpekleşmeden, altta kalmadan, ileride bir yerine beş vererek... Cepten, yürekten, emekten mutlaka ödeyerek...
Sayfa 44 - 7. Basım - Ocak 2018Kitabı okudu
Cepten hüzünler yiyorum uzun süredir. Ağlamaklı bir iç borca bile girdim. Karşılığında devrik cümlelerime dinlemeye alındı ve kelimelerimin şifresi çözüldü.
Reklam
Ders çalışmak için masa başına geçmişimdir;
"Ruhumun bir mendilin cepten çekilişi gibi benden çekildiğini hissettim."
Sayfa 104 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
"Kâmil, bu kadar mıydı senin derdin?" "Niye, n'oldu ki?" "Dün gece seni aradım cepten." "Telefonunu annen açtı, ‘Kâmil uyuyor' dedi." "Ee, ne var bunda?" "Annesinden önce uyuyanların derdine inanmıyorum ben.”
Sayfa 31 - DKKitabı okudu
Mustafa Kemal Atatürk tarafından…
Yaşam modelimiz bize sunulmuştu, kendimiz yaratmadık ve günümüze gelene dek o modeli mirasyedi misali kullanarak sürekli cepten yedik. Demokrasiyi iyi kötü uygulayabilen ülkelerde, hakların halklara sunulmadığını, bunların bazı mücadeleler verilerek alındığını görmezden gelerek. Demokrasinin temel ilkelerinden birinin, seçenin seçileni denetlemesi olduğunu, seçtiklerimizin mutlak kaderimiz olamayacağını kavrayamadan. Hal böyle olunca, boş bırakılan meydanı zamanla fırsatçı güçlerin işgal etmesinin de şaşılacak yanı yok.
Sayfa 146 - Metis Yayınları - 4. BasımKitabı okudu
Güler misin, Ağlar mısın?
Cep telefonu mesaj atma sayısında Avrupa şampiyonu olmuştuk. Pek sevmiştik mesajlaşmayı... Ancak teknolojiyle aramız pek iyi olmadığı için Mesaj faciaları yaşanmaya başlamıştı. Ankara da bir koca babaevine kaçan eşine cepten mesaj gönderdi. "Sıkışınca konuyu değiştiriyorsun" yazdı. Yazdı ama.. Telefonu çakma telefondu.Türkçe karakter olmadığı için 'ı' harfleri 'i' olarak çıkmıştı. Mesajı yanlış anlayan kadın babasına gösterdi. Babası "benim kızım fahişe mi ulan" dedi damadın evini bastı. O karambolde damat gelini bıçakladı öldürdü. Damadı hapse attılar, içerdr canına kıydı, iyi mi.. Bir düğün bir mesaj iki cenazeydi.
Sayfa 141 - undefined
Sürekli geçmişi romantize etmek, bugünü ve yarını cepten yemek.
Marx, farklı tarihsel dönemlerden her birinin hâkim düşünceleri, kendisini karakterize eden egemen fikirleri olduğunu söyler. Bu hâkim fikirleri, ilgili dönemlerde yaşayan insanlar hukuk, din ve ahlak benzeri alanlarda formüle ederler. İşte bu fikirler söz konusu olduğunda, Marx’ın kendisinden pek çok noktada ilham aldığı Hegel, insanların bir ve aynı evrensel Tinin veya Ideanın faaliyetinin üzerlerindeki etkisinden dolayı, dinlerinde, hukuki ve ahlaki düşüncelerinde neredeyse külliyen uyuşma içinde olduklarını öne sürmüştü. Oysa Marx bunun tam tersine, düşüncelerin maddi koşulları yansıttığı, farkli maddi koşullar içinde insanların farklı fikirlere sahip oldukları kabulüyle, her çağın egemen fikirlerinin söz konusu çağ ya da tarihsel dönemin mevcut maddi koşullarından doğduğunu öne sürer. Onun bakış açısından, düşünce sonra gelir; fikirler, maddi koşullar insanların zihinlerini şekillendirdikten sonra ortaya çıkmak durumundadır. Demek ki, düşüncelerin kaynağı maddi düzende bulunur. Adalet, iyilik, hatta dini kurtuluş düşünceleri, sadece mevcut düzeni rasyonalize etmenin veya meşrulaştırmanın alternatif yolları olarak ortaya çıkar.
Sayfa 876 - Say Yayınları.
208 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.