Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

cicoretti

Bence çoğalmanın mantıksızlığı üzerinde durmalıyız. Ürememeliyiz. Nefes aldırmalıyız doğaya.Kendimizi doğanın vahşiliğine bırakmalıyız. Yetmediğimiz yerde ölmeliyiz. Biz, hep öldürdük yetmediğimiz yerde. Hata buradaydı.
Reklam
Bir romana başlamak, sisli bir yörenin kapısını açmaktır; gerçi ilkin fazla bir şey göremezsiniz ama toprağın kokusunu alıp rüzgarın estiğini hissedebilirsiniz.
Sayfa 279Kitabı okudu
Olaylar yanımızdan işte bu kalabalıklar gibi akıp geçer ve her birinin çehresi ancak bir an görülür. Çok önemli olan şeyler sonsuza kadar değil, sadece geçici bir süre çok önemlidirler. Bütün uğraşlarla sevgiler, servet ve ün peşinde koşmalar, gerçeği aramalar, hepsi, tıpkı gerçeğin kendisi gibi akıp geçen ve hiçliğe dönüşen anlardan oluşmuştur. Gene de bizler bu hiçlikler dehlizinin içinden, geçmiş ve gelecekteki temelsiz barınaklarımızı yaratan o mucizeli yaşam gücüyle ilerler dururuz. Böylece yaşar gideriz, zamanın sürekli ölümüyle haşır neşir bir ruh, yitik anlamlarla, yeniden yakalanamayan anlarla, anımsanmayan yüzlerle haşır neşir, ta ki en son darbe bütün bu an'larımızı sona erdirinceye ve o ruhu, çıkıp geldiği boşluğa geri gönderinceye değin.
Sayfa 277Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ay'a ulaşmayı kim başaracaktı, 1920'li yıllarda çocukların düşlerine, oyunlarına yaptıkları uzay oyuncaklarıyla Ay'ı hedef gösteren mi, yoksa o yıllarda çocuklarına oyuncak olarak kaynana zırıltısı alan millet mi?.. Televizyında kadınlara yönelik sabah programlarında ''kaynana zırıltıları'' nı görünce, Mars'ın da bizden giderek uzaklaştığını düşünüyorum. Oyuncakları çocuklarına düşleri, hayalleri çoğalsın diye değil, oyalansın diye alan bir milleti oyalamak, ne kadar da kolay oluyor!...
Ucuz ve sanattan uzak bir roman okumak, gündüz hayal görmekten farklı değildir. Böyle bir kitap, okurda hiçbir üretici tepki doğurmaz. Tıpkı boş bir televizyon programı seyrederken, düşünülmeden atıştırılan çerezler gibi, bu roman da öylesine yutulur.
Reklam
Olayları oldukları gibi görmeye cesaret edelim. İnsan, insanüstüne yükselmiştir... ama insanüstü güce erişmenin gerektirdiği insanüstü akılcılığı gösteremememektedir. artık şu gerçeği itiraf etmenin zamanı gelmiştir sanırım: Üstün insan, gücünün artmasıyla birlikte, gerçekte zavallı ve acınacak insan haline gelmiştir... Uzun süredir anlamamız gereken bu gerçeği, şimdi lütfen kabul edelim. Üstün insan olmakla, gerçekte, insan dışı bir varlık olduk biz.
Albert Schweitzer' in Nobel konuşmasından alıntıdır.Kitabı okudu
Şeytanın en büyük silahı neydi? İnsanları olmadığına inandırmak. İnsanların en güçlü kalkanı neydi? Şeytanın olmadığına inanmak. Bu paradoksun içinde kaybolmamak mümkün müydü?
Kimileri muzafferce bir eda ile '' İnsanlar yemeselerdi yeryüzü hayvanla dolardı'' derler. Doğru konuşalım. Düşünelim bir kere. Yemeye alışkın olmadığımız hayvanlara müdahale ediyor muyuz? Tüm dünya bu hayvanlarla mı dolu?
Ateşi bulduktan sonra kendisi için yapay bir yaşam ortamı yaratabilmiş, açık hava,doğal spor ve doğal manzaranın güzelliği dururken kirli ve uydurma bir ortam seçmiş, dar ve karanlık odalara saklanıp, zehirli ve tozlu havayı soluyarak, temiz hava bulunmayan yerlerde çalışıp uyuyarak, ateş ve bin türlü ıvır zıvırla süslenmiş besinler alarak bozulmanın şartlarını hazırlamıştır.
Hayatı mümkün kılan şey sürekli, dayanılmaz belirsizliktir ; yani bir sonra ne olacaını bilememek.
Reklam
Çocukluğun anlamı bize kısa ömürlü bir masumiyet ve dünyanın baskılarından korunma fırsatı tanımasıdır. Çocuklarını çok fazla zorlayan ebeveynler bu küçücük özgürlük alanına müdahale etmiş oluyorlar.Tabi ki böylece, çocuklarına muazzam bir endişe yüklüyorlar.
Kendini yalnız, kara yazılı görenler, korkanlar için en iyi ilaç dışarı çıkıp göklerle, tabiatla, Tanrı ile baş başa kalmaktır. O zaman işte insan anlıyor ki her şey gerektiği gibidir....
Hem bir yerde üzüntü de yıpranıp aşınıyor.
Sayfa 57 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Geri111
178 öğeden 166 ile 178 arasındakiler gösteriliyor.