Otur ki sandalye hatırlasın
Sandalye olduğunu.
Masa da unutur masalığını,
Elini komasan üstüne.
Bakışlarını ayırmağa gelmez,
Sürahi boşalır sonra suyundan.
Kadehim kadehim dediğin şey,
Dudağını değdirmedikçe kadeh değildir.
Mezeler de bilmez renklerini, lezzetlerini,
Çatalını dokundurmazsan.
Fakat farkında mısın ki?..
"Senin o çeneni ayağımda sallıyım de öyle uyutıyım Erdal Abi. Bi' rahat ver artık. Sokaktayız ya sokak burası, sokak.
Sokağı da mı sahiplendin?"
"Benim bakkalımın önünde çilingir sofrası kurmuşsunuz İsmail. Bak hep sakızları da çiğneyip çiğneyip atmışlar yere.
Rakının döndüğü masaya neden çilingir sofrası denir sanıyorsunuz; o masada kilitli hiçbir şey kalmaz, muhabbetin dili ,ruhun kapıları, hayatın sandığı açılır.
Kastamonu'da Lise: Komünistlerle İlk Mücadele
Kastamonu'da lisedeyken pul merakım vardı, İstanbul'dan pul getirtmeye başladım, arkadaşım vasıtasıyla ve iyi paraya Kastamonu'da esnafa satmaya başladım. O paradan annemin "Oğlum babana şuradan acele para ver" deyip de para verdirttiğini hatırlıyorum. "Sonra alırsın
Kastamonu'da Lise: Komünistlerle İlk Mücadele
Kastamonu'da lisedeyken pul merakım vardı, İstanbul'dan pul getirtmeye başladım, arkadaşım vasıtasıyla ve iyi paraya Kastamonu'da esnafa satmaya başladım. O paradan annemin "Oğlum babana şuradan acele para ver" deyip de para verdirttiğini hatırlıyorum. "Sonra alırsın
Bilindiği gibi, “Çilingir Sofrası” tabiri “Çeşnigir Sofrası”dan geliyor. Bunu biraz daha açmak istiyorum. Bir rivayete göre, çilingir sofralarımızın küçük tabaklarla hazırlanması ve bu sofraların çeşnigir, bir başka deyişle çeşnicibaşımızın sofrasına benzemesinden dolayı önceleri çeşnigir sofrası olarak anılmaya başlanmış, zaman içinde de çilingir sofrası tabirine dönüşmüş.
Çilingir sofrası, neşe ve coşku kadar, keder ve hüznün de paylaşıldığı, büyük sevinçler ile tutkulu aşkların beraber yaşandığı yerdir. Bu yüzden şiirimize, edebiyatımıza, müziğimize, giderek en genel anlamıyla kültürümüze anason kokusu sinmiştir...
Otur ki sandalye hatırlasın
Sandalye olduğunu.
Masa da unutur masalığını,
Elini komasan üstüne.
Bakışlarını ayırmağa gelmez,
Sürahi boşalır sonra suyundan.
Kadehim kadehim dediğin şey,
Dudağını değdirmedikçe kadeh değildir.
Mezeler de bilmez renklerini, lezzetlerini,
Çatalını dokundurmazsan.
Fakat farkında mısın ki?
“Rakının döndüğü masaya neden ‘Çilingir Sofrası’ denir sanıyorsunuz; o masada kilitli hiçbir şey kalmaz- muhabbetin dili, ruhun kapıları, hayatın arandığı açılır. Ayrıca o masaya gelen hesap önemli değil, önemli olan hak ettiğimiz keyfin hesabını vermek…”
Çöp poşetinde kemikler havanda parçalanan tek taş bir yüzük rakı kadehinde balık memeden zorla ayrılan süt kuzusu musalla taşında çilingir sofrası ve hayatı anlamaya insanoğlunun varoluşsal tutarsızlığını çözmeye çalışan insanlar...