Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşamdan daha sert olmalısın Firdevs. Yaşam çok sert. Ger­çekten yaşayanlar yalnızca ondan daha sert olanlardır.
(...) Yedi Uyurlar İnancının 9. yüzyılda toplumun alt sınıflarında başlayıp 10. yüzyıldan sonra iyice güçlenen etkisi bugüne kadar devam eden Sufi ya da Tasavvufi yaklaşımlarda çok özel bir yere sahip olduğu görülür. Sufi akımların benim­senmesi, dönemin toplumsal yaşamında, düşünce dünya­sında ve politik güç dengelerinde yaşanan büyük bir deği­şimle yakından ilişkilidir. Merkezi devletlerin güçlerinin azalıp yönetimin küçük bir elitin elinden orta sınıflara geçti­ği dönemlerde mistik yaklaşımların güçlendiği görülür. Ni­tekim mistik dini hareketler belirgin olarak ilk kez "eksen çağı" diye adlandırılan yeryüzündeki iktidarların kontro­lündeki putlar ve benzeri tanrı inançlarının gökyüzüne yük­selip, evrensel bir ahlakı temsil etmeye başladıkları dönem­de, MÖ 800-MÖ 200 arasında Yunanistan, Çin, Hindistan ve Orta Doğu' da eş zamanlı olarak ortaya çıkmıştır.
Sayfa 75
Reklam
Hiçbir merdivenin olmasa bile kendi başının üstüne çıkmayı başarmalısın, yoksa yukarıya nasıl çıkacaksın? Kendi kafanın üzerinden ve kendi kalbini atlayarak... Şimdi en yumuşak tarafın en sert cephen olmalı. Kendini çok korumuş olan, bu aşırı özen yüzünden hastalanır. İnsanı sertleştiren şeyi övelim! Yağ ve bal akan ülkeyi sevmem.
Sayfa 132 - OlympiaKitabı okuyor
Sert olmak çok abartılıyor. Duygusuz olmakla güçlü olmak aynı şey değildir.
(İnsanların kimi): "Onlar üç kişidir; dördüncüleride köpekleridir" diyecekler; yine: "Beş kişidir; altıncıları köpek­leridir' diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin yü­rütmektir. (Kimileride:) "Onlar yedi kişidir; sekizincisi kö­pekleridir" derler. De ki: Onların sayısını Rabbim daha iyi bi­lir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Öyle ise Ashab-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde bir münaka­şaya girişme ve onlar hakkında (konuşan) kimselerin hiçbirinden malumat isteme.
Sayfa 58 - Kehf Suresi - 22. Ayet
12-15. yüzyıllar arasında Konstantinopolis'te üretilmiş ve hacılar tarafından Rusya'ya götürülmüş çok sayıda taş ikon, Konstantin'in politikasında başarılı olduğunun da bi­rer kanıtıdır. Çoğunlukla Yedi Uyur imgesi, bakire meryem ve çocuk İsa ile Aziz Nikolas ve İsa ile ve nadiren de bilin­meyen azizler ve piskoposlarla beraber işlenmiştir. Bu taşla­rın bazılarının arkasında ise "kutsal mezar" vardır ki bu da taşların hac ile ilgili olduğunu gösteren işaretlerden birisidir. Hacılar için üretilen eserler taşınması kolay küçük işlevsel parçalardır. Küçük resimler hıristiyanlık inancına göre önemli sahneleri konu alırlar. Bu eserler hacıların hafızaları­nı tazelemeye ve anlatılan çeşitli dini temaları görselleştir­meye yararlar. Moskova Tarih Müzesi'nde bulunan 13. yüz­ yıla ait Konstantinopolis yapımı taş muska bunlardan birisi­dir. (*) Bu eserde Yedi Uyur'un imgesi Latince yazıtlar ile birlikte verilmiştir. Muskalar gerek küçük olmaları gerekse hacıların hafıza­larını tazelemeleri açısından bu küçük ikonalara benzeselerde olayların pek görselleştirilmediği kimi zaman çeşitli sem­boller ve yazılar ile anlahldığı eserlerdir. Fakat muskalar diğer küçük ikonalardan farklı olarak insanların hayatların­ da kendilerini güçsüz hissettikleri çeşitli konularda başvura­ bilecekleri değerli parçalardır. Jasper (yeşime benzer bir taş), gematite, kantaşı (üzerinde kırmızı lekeler olan bir çeşit yeşil kuvars) gibi değerli taşlardan yapılan muskalar Doğu Roma'da ve erken dönem Rusya'sında da yaygın olarak görü­lür.
Sayfa 45
Reklam
03 Haziran 1972: Türkçüler Derneği Kurultayı MHP ile İlişkiler Kopuyor Türkçüler Derneği ile MHP arasındaki ilişki, 03 Haziran 1972 Cumartesi günü yapılan Türkçüler Derneği Kurultayı'nda kopmuştur. Kurultayda Muzaffer Eriş başkan, Orhan Tuncer ikinci başkan, Abdülhalûk Çay genel yazman, Erdoğan Saruhanlıoğlu genel yazman seçilmişlerdir.
“Mutlu musun tatlım?” “Tahmin edemeyeceğin kadar.” Kollarında döndüm ve onu öptüm. Dudaklarımız birleşmişti ve Liam artık daha tutkulu öpmeye başlamıştı. Dili dilimle dans ediyordu. Ellerimi beline doladım. Bütün bu kargaşanın ortasında tek istedi­ ğim kişi oydu ve şu anda tamamen bana aitti. Dudaklarımızı ayırmadan bizi arkaya doğru
Sayfa 141
Rus halkı bugün bile çevresindeki sert ve açık gerçeğe rağmen eski zamanların sihirli masallarına inanmayı sever. Belki daha pek çok zaman bu inançtan kurtulamayacaklardır.
"Ama bildiğin gibi onun davranışları da çok katı. Pembe-beyaz yumuşak görüntüsüne rağmen granit kadar sert bir insan o. Duyduğum kadarıyla sen de her zaman sert bir insan olarak tanınıyorsun ama Ruth senden çok daha sert ve taş kalpli. Sen hiç değilse bir tek insanı kendinden daha çok seviyorsun. Ruth böyle bir şeyi asla yapmadı ve yapmayacak da."
Sayfa 37
Reklam
-Rahatla tatlım, söz veriyorum, çok yavaş gireceğim içine. Yağlanmış penisi kıç deliğimin ucundan azıcık içeri giriyor, ama girmeden önce kendine bir yer edinmeye çalışıyor, sonra yavaş yavaş ilerleyerek, her adımda benim bu kadar dar bir alanda böyle kalın bir şeye alışmamı sağlıyor. Her seferinde biraz daha ileri ve derine giriyor, yarattığı yoğunluğu azaltmadan benim içimdeki pozisyonunu koruyor. Hiç ara vermeden, sanki organı buraya sığmak için yapılmış gibi içimi doldurmaya devam ediyor ve ben bu sarhoşlukla bir nara atıyorum. Şimdiye dek arkamdan girdiğinde hiç bu kadar şehvet hissetmemiştim. Bana tamamen, bütünüyle sahip olması harika. Diğer eliyle klitorisime masaj yapıyor, gittikçe daha sert ve ısrarcı bir şekilde yapıyor bunu ve ben kendimi kaybetmeye başlıyorum.
Türkçüler Hazırlık İçinde: Türkeş ve Arkadaşları Ne Yapacak? Millî Yol'un ilk sayılarında Atsız'ın yazısının bulunmayışı, buna karşılık Orkun'un ilk sayısında bir yazısının yer alması, Altan Deliorman'ı "Acaba Atsız, Millî Yol'a biraz buruk mu?” diye düşündürtür. Deliorman, "Kendisine niçin yazmadığını sorduğum
Numan Esin'deki fikri dönüşüm:
Numan Esin, sosyalist gazetecilerden Müşerref Hekimoğlu ile ilişki kurmuş ve Madrid'de sürgünde iken, onun vasıtasıyla Yön'e yazı yazmıştı. Daha önce de onun sosyalistlerle ilişkilerini gözlemlemiş olan Türkçüler bu durum karşısında sessiz kalmamışlar ve gerekli uyarıyı yapmışlardı. İsmet Tümtürk'ün kaleme aldığı yazı, “14′ler, topyekûn, 14′ler pek çok kimsenin büyük ümitler bağladığı bir topluluktur." cümlesiyle başlıyor. Bu cümle Türkçülerin 14'lerden çok şey beklediğini gösterir. "14'lerin hepsi karakterce sağlam değildir... 14'ler arasında Türkeş'in karakteri sağlamdır.” ifadeleri, ümitlerin daha çok Türkeş'e bağlandığını göstermektedir. Numan Esin'in Yön'deki yazısını tahlil eden ve onun solcularla temaslarını anlatan yazı, "Bir fikir yolunda gitmek başka şey, şahsî dostluk ve ahbaplık başka şeydir. Türkçülük, karakteri icabı sert olmaya mecburdur. Gerekirse, Numan Esin'den bin kere daha mühim olan şahsiyetleri de fırlatıp atabilir... O artık bizim için mevcut değildir." cümleleriyle bitiyor (Millî Yol 22 Haziran 1962: 7-12). Bu yazıya rağmen Numan Esin 1965 seçimlerinde CKMP'den milletvekili adayı olacak ve 1967'ye kadar Türkeş'in Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütecektir. Daha sonra milliyetçilerle yollarını tamamen ayıracak ve 1974-1978 yılları arasında yönettiği Vatan gazetesinde sosyalist yayın yapacaktır.
Kafede oturan araba kullanan modern insanın Afrika’da zorlu bir süreç yaşayan avcı-toplayıcılardan daha üstün bir zekaya sahip olduğu yönündeki fikirlerimizden kurtulmamız gerek. Avcı-toplayıcılar bu günün kentli insanından çok daha fazla sayıda farklı iş yapmak zorundaydı ve günümüzde erkeklerin beyinlerinin buz devrindekilere oranla 10 da 1 oranında, kadınların beyinlerinin ise %14 oranında küçüldüğü tahmin ediliyor. Avusturalyalı biliminsanı Tim Flannery evcil hayvanların da atalarına göre daha küçük beyne sahip olduklarını söylemektedir ve şunu eklemektedir sonuç olarak karışık beslenen evcil türlerinin tümünün hayatı o kadar kolaylaştı ki beyinleri için daha az enerji kullanıyorlar. Eğer medeniyetin bizi ne kadar çaresiz ve bir şeylere bağımlı bir sürü haline getirdiğine dair bir şüpheniz varsa sadece etrafınızdaki dünyaya bir bakın bu sert bir düşünce olarak görünebilir fakat modern kibirimizi törpülememiz konusunda güzel bir uyarıdır.
Başkumandanlık Kanunu
Baskent Ankara tehdit altindaydi ve Eskişehir başta olmak üzere pek çok yer Yunanlar tarafından işgal edildi. Büyük bir moral bozuklugu oluşmuştu. İşte o sürecte Meclis'te sert tartışmalar yaşanıyor. Özellike muhalif milletvekilleri Mustafa Kemal Paşa'nin ordunun basina geçmesini istiyorlar. Bir sorumlu ariyorlar. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa başkumandanlık teklifini kabul etmiştir. Ancak bazi şartları oldugunu da söylemistir. Bunun üzerine Baskumandanlik Kanunu çikarilmis ve 5 Agustos 1921'de Mustafa Kemal Pasa'ya baskumandan yetkisi verilmistir.
Sayfa 196Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.