Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlkeler, değerler değildir. Bir hirsız çetesi bazı değerleri paylaşabilir, ama sözünü ettiğimiz temel ikelere aykırı davranır. İlkeler arazi, değerler ise haritalardır. Doğru ilkelere değer verdiğimiz zaman hakikate ulaşıriz; yani, her şeyi olduğu gibi görmemizi sağlayan bilgiyi ediniriz.
Hayal insanlara has bir yaratıcı kuvvettir. yalnız yiyip içmeyi ve zevki düşünen hayvanlar elbette hayalden yoksundur.
Reklam
Biz Türküz. Tarihimize ve en yakın mazimize dayanarak Türküz der ve bundan haklı bir iftihar duyarız.
Yurdumuz Adalar Denizinden Altayların ötesine kadar büyük ve müebbed bir ülkedir.
“Meşrutiyet’i savunma görevini üstlenen ulema ve münevverler aslında modern siyasi düşünceye ve uygulamalara İslami bir şekil kazandırma uğraşı vermişler, meşruti idareyi İslami kavramlar, değerler ve tarihi gelenekler çerçevesinde yorumlamışlardır. Onlar, modern siyasal sistemler üzerine detaylı açıklamalara girmedikleri gibi parlamenter sistemler üzerine Batı’da tartışılan konulara da el atmamışlardır. Bunun yerine genellikle meşrutiyet idaresini mutlakiyet idaresi ile karşılaştırarak halkın da yönetime katıldığı meşruti idarenin gerekliliğini, daha çok da İslamiliğini kanıtlamaya çalışmışlardır. Ayrıca Batı’nın siyasal yöntemlerini ve İttihadçıların bayraklaştırdığı hürriyet, müsavat ve uhuvvet kavramlarını İslami potada eritme çabası sergilemişlerdir.”
Değerler Kültürü ile yönetilen ortamda, "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" sözünü duyamazsınız. Biri böyle bir şey söylerse, karşısındaki gülümseyerek şu cevabı verir; "Evet, biliyorum, siz de benim gibi hayatında anlam arayan bir insansınız!"
Sayfa 119
Reklam
199 syf.
·
Puan vermedi
“İki insan birbirlerinin farkına varınca iletişim başlar..” der Doğan Cüceloğlu. Ona göre insan muhteşem bir potansiyeldir. Bu potansiyel “korku kültürüne” maruz kalmışsa zamanla zayıflar ve ve yok olur, “değerler kültürü” ortamında büyürse gelişir ve birey kendisini gerçekleştirir. Birey olayları algıladığı zemine göre anlamlandırır(fenomen). İnsan hem bağımlı ait olmak ister hem de bağımsız birey olmak ister. Bu ikisi arasındaki dengeyi koruyabilen ve varoluşun beş boyutuna(kaale alınmak,kabul edilmek,değerli görülmek,yeterli görülmek,sevilmek) ulaşan birey sağlıklı bireydir. Aynı zamanda “sosyal yüz” ile “can” arasındaki farkın da az olması gerekir. Ailelere,anne baba adaylarına ve eğitimcilere kendilerini sorgulatan şahane kitaplardan… Okuyacak olanlara keyifli okumalar şimdiden..
İletişim Donanımları
İletişim DonanımlarıDoğan Cüceloğlu · Remzi Kitabevi · 20146,5bin okunma
Benim dinim benim aklımı, mantığımı ve vicdanımı yok sayan tekliflerde bulunmuyor. " İnanmak için gözlerini kapat, kafanı boşalt, aklını tatile gönder, vicdanını hapse at." demiyor. Tersine " Bak, gör, oku, anla, tahlil et, sorgula, çıkarım yap. Sonra elde ettiğin bu doğru bilgi ve sağlam ahlaki değerler temelinde adil bir dünya inşa et." diyor.
Sayfa 146 - İnsan YayınlarıKitabı okuyor
Batılı dinin kesin kabulüyle bizim kültürel değerlerimiz de mahvoldu.
Getirdikleri yeni dinle insanların kafalarını karıştıranlar, misyonerlerdi. Cehennem hikâyeleriyle halkımızı korkuttular. Tanrı'larını kendisine ibadet edilmesini bekleyen, aksi takdirde "başınıza şunlar şunlar gelir" diyen talepkâr bir Tanrı olarak resmettiler. İnsanlar bu yeni dinde kabul görmek için giysilerini ve âdetlerini terk etmek zorundaydılar. Afrikalı insanların ne kadar dindar olduklarını bilen misyonerler, sonsuza dek yanma, saçların yolunması ve acıdan dişlerin gıcırdaması gibi ayıntılı hikâyelerle insanların duyguları üzerinde terör kampanyalarını bir adım ileriye taşıdılar. Kimi tuhaf ve çarpık mantıklarla kendi dinlerinin bilimsel bir din, bizimkinin ise bir hurafe olduğunu iddia ettiler -kendi dinlerinin temelinde bariz biyolojik çelişkiler olduğu halde. Bu soğuk ve gaddar din yerli halka yabancaydı ve yeni dine geçenler ile "paganlar" arasında yaygın bir çatışmaya yol açtı çünkü beyaz toplumdan yanlış değerler kapan din değiştirenlere, kendi yerli dinlerinin hakikatini savunanları alaya almaları ve küçümsemeleri öğretilmişti. Batılı dinin kesin kabulüyle bizim kültürel değerlerimiz de mahvoldu.
Değerlerden söz ettiğimizde, yaşamın esinlemesiyle, yaşamın bakış açısıyla konuşuyoruz; yaşamın kendisi zorluyor bizi, değerler koymaya, yaşam bizim aracılığımızla değerleniyor, değerleri koyduğumuz zaman...
Reklam
Biz eylemlerimizle var oluruz. Biz inandığımız değerleri eylemlerimizle ortaya koyduğumuz zaman varoluşumuzu gerçekleştiriyoruz. Bizim varoluşumuz kültürle gerçekleşir. O değerler, eyleme geçilmek için ortaya kondu, aksi hâlde kütüphane rafında dururdu. Medeniyet tasavvuru bir kültür oluşturmak için var.
Sayfa 163Kitabı okudu
Kültür olduğumuz şeydir medeniyete sahip olduğumuz şeydir. Nasıl olduğumuz kim olduğumuz kültürdür.Ama asıl değerler ise medeniyettir.
Sayfa 163Kitabı okudu
İslam medeniyet tasavvuru. Çünkü biz zihnimizde bir kurgu yapıyoruz. Bazı esasları baz alarak eylemde bulunuyor bir şey kurguluyoruz. Tasavvur da buradan ortaya çıkıyor. Resulullah Medine'yi teşrif ettiğinde ilk önce ezan okunuyor akabinde oraya bir mescit inşa ediliyor. Bu motivasyon bizim bütün tarihimizde mevcuttur. Yani biz kendi kültürümüzü oluşturan eylemlerimizi iç dünyamızdaki değerlere göre kurguluyoruz. Fakat bu kurgu evvela zihinde gerçekleşiyor, önce kurgu geliyor. Zihnimizde bir tasarım, bir kurgu var, zihnimizdeki ideal tasarımla reel dünya hiçbir zaman bire bir uyuşmaz mutlaka bir taviz vardir. Hiçbir zaman düşündüğümüzü aynen yapamayız, bir şeyler eksik kalır. Bizim iç dünyamızın iki önemli kısmı var, biri zihnimiz, diğeri de duygu dünyamız. Değerler sistemi insanın zihnen bildiği ve kalben sevip inandığı şeylerdir; çünkü zihnimiz sevmez, sadece bilir ve bilmekten bir haz duyar. Kalp ise sever, bilir; ama bu bilgi zihnin bilgisi gibi değildir. Onun için değerler sistemini bize öğretirler; ama bu öğreti kitabî değildir, yaşayarak öğretilir. Mesela bir öğrenci hocanın sadece sözüne bakmaz, haline, tavrına, yürüyüşüne, oturuşuna, kullandığı eşyaya bakar.
Sayfa 163Kitabı okudu
Yılmaz Hoca'ya göre medeniyet zihinde insanın iç dünyasında var olan bir realite bir değerler sistemi ve bütünü idi. Bizler de bu değerler sistemini doğuştan itibaren öğreniriz. Bize bunu içinde yaşadığımız çevre ve insanları öğretir. Bu bu medeniyeti bir değerler sistemi oluşturuyor ve biz bu değerler sistemine göre davrandığımızda kültür meydana geliyor. Böylece yerellikten ve zamandan bağımsız bir teori ortaya çıkıyor.
Sayfa 162Kitabı okudu
İç dünyamızın iki önemli kısmı var, biri zihnimiz, diğeri de duygu dünyamız. Değerler sistemi insanin zihnen bildiği ve kalben sevip inandığı şeylerdir; çünkü zihnimiz sevmez, sadece bilir ve bilmekten bir haz duyar. Kalp ise sever, bilir; ama bu bilgi zihnin bilgisi gibi değildir. Onun için değerler sistemini bize öğretirler; ama bu öğreti kitabi değildir, yaşayarak öğretilir. Mesela bir öğrenci hocanın sadece sözüne bakmaz, hâline, tavrına, yürüyüşüne, oturuşuna, kullandığı eşyaya bakar.
Sayfa 161Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.