Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''İnsan görecektir ki, eşyaya ve başka insanlara karşı düşüncelerini değiştirdikçe eşyalar ve başka insanlar da kendisine karşı hallerini değiştirirler. İnsan düşüncelerin köklü bir surette değiştirirse hayatın maddi şartlarında da nasıl çabuk bir değişiklik yaptığını görerek şaşırır. Geleceğimize şekil veren güç kendi içimizdedir. Kendi benliğimizde. İnsan ancak düşüncelerini yükseltmekle yükselir, galip olur, başarıya ulaşır. Ancak düşüncelerini yükseltmekle istemezse zayıf, düşkün ve sefil kalır.''
"İlerlemeyi, bizi şikayet edenlere borçluyuz. Memnun insanlar hiçbir değişiklik istemezler."
Reklam
365 syf.
7/10 puan verdi
Diğer tüm Connelly romanları kadar çok kaliteli olan ama Bosch'un ağzından direk dinlediğimiz için belki de bizi içine daha da çok çeken harika bir romandı Kaybolan Işık. Bosch'un LAPD'den emekli olmasından sonra klasik Bosch romanlarından daha farklı gelişmesi hem değişiklik olarak hem de heyecan olarak bu iki durum bana göre okuru kitaba daha çok bağlıyor diye düşünüyorum. Roman boyunca Connelly rahatlıkla okuru 3 kere ters köşeye yatırabildiği için Connelly'e hayranlığım dahada arttı. Mükemmel ilerleyen konusu,duygusal bir şekilde sonlanan çifte finalide harika hatta kusursuz bir şekilde harika idi.Connelly okumak gerçekten bir ayrıcalık.
Kaybolan Işık
Kaybolan IşıkMichael Connelly · Altın Kitaplar · 200651 okunma
248 syf.
·
Puan vermedi
Hikayelerin belirli başlı bir anlamları yok, sonunu bir yere getiremediğiniz çok fazla duygu sömürüsünden oluşuyor. Sonu iyi biten türk filmi tadında .. Tüm serilerini bir değişiklik bulabilir miyim diye okumuştum.. Ama diğer serileri de aynı...
Tavuk Suyuna Çorba - Kadınların Yüreğini Isıtacak Öyküler
Tavuk Suyuna Çorba - Kadınların Yüreğini Isıtacak ÖykülerJack Canfield · HYB Yayıncılık · 1998149 okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Baskan Yayınları bilim kurgu serisinin beşinci kitabı. Son zamanlarda okuduğum en güzel roman. Philippe adında bir tarihçi Mars'a araştırma için giden ekiptedir ve araştırma sırasında bir kaktüs üzerinden iki tomurcuk fırlayıp suratında patlar. En başta herhangi bir değişiklik yoktur ancak Fransa'ya döndüğünde işler değişir. Eski sevgilisi Gilda ile buluşan Philippe'i Gilda'nın kocası kurşunlar. Bu sırada Philippe Gilda'yı öpmektedir. Ölürler ancak iki gün sonra yeninden dirilirler. Sonradan o iki tomurcuğun iki adet marslı canlı olduğu ortaya çıkar. Çiftimizde düşünce okuma, teleportasyon, telepati gibi güçler oluşur. Ancak normal insanlara göre onlar artık mutanttır ve öldürülmesi gereken insanlardır. Mars'a giden ekipteki herkesin ve Philippe ile Gilda'nın yakalanması için bütün devletler işbirliği yapar. Acaba kurtulabilecekler midir? Mutlaka okunması gerekenlerden.
Mars’tan Gelen Ölüm
Mars’tan Gelen ÖlümPeter Randa · Baskan Yayınları · 198332 okunma
"Bilimde, bilim adamlarının sıkça 'biliyor musunuz, bu iyi bir argûman; benim fikrim sanırım yanlış' dediğini duyarsınız. Ve sonra fikirlerini değiştirirler ve onlardan artık eski bakış açısını bir daha duymazsınız. Bunu gerçekten yaparlar. Olması gerektiği kadar sık yapmazlar, çünkü bilim adamları da insandır ve değişiklik çoğu kez zordur. Fakat bilimde her gün olur bu tür bir şey. Politika'da veya din'de işe böyle bir şeyin en son ne zaman olduğunu hatırlamıyorum bile."
Reklam
Bu derin değişiklik, başkalarını dinlemek için kendi içinden gelen sesleri susturabilmekle başlamıştı.
Sayfa 50
"Sokaklarda ne idüğü belirsiz bir yığın gürültü sürüp gidiyor. Öyleyse şu son haftalar içinde bir değişiklik ortaya çıktı. Ama nerede? Hiçbir şeye bağlanılmayan soyut bir değişme bu. Değişen ben miyim? Ben değilsem, şu oda, şu kent, şu doğa; seçmek gerek."
Tahta sırada susarak oturduk. Birbirimizle içimizden konuştuk. Ben onunla içimden konuşuyordum. Birbirimize bakmadan denize baktık. İstanbul'du. "Sensin" dedim. Değişiklik olsun, kendimizden çıkalım, başka bir kişiliği deneyerek o konuşamamayı dağıtmak için. Bir şey söylemedi. Ben de nasıl devam edeceğimi bilemedim.
"Biz ayrılmıştık. Hem de onu ben terk etmiştim. Kötünün iyisi olsun diye. Kendimi yatağın üstüne bırakmış MENA Otel'in 438 numaralı odasının tavanını izlerken kendime ayrılığımızı ve nedenini hatırlatma ihtiyacı duyuyordum. Çünkü... Hiçbir şey yapmasa da yatağın diğer tarafındaki ağırlığı beni heyecanlandırmaya yetiyordu. "Biz ayrıldık." diye mırıldandım kendi kendime. Meriç "Eee?"dediğinde kendi yüzleşmeme onun da dahil olduğunu kabul ettim. "Hatırlatıyorum." "Hım. Sıra bende."dediğinde başımı yan çevirip onun kahverengi gözlerine, küçük yuvarlak burnuna ve bir kalbi andıran dudaklarına sırasıyla baktım. Dudağımdan tanımadığım seste bir soru döküldü. "Ne için?" Meriç Tuna parıldayan kahverengi mucizeleriyle bana bakarken kim olduğumu unutturuyordu. "Siyah benim rengim Kayla. Çiçekli elbiselerine ne oldu?" "Değişiklik yaptım." Meriç içini çektikten sonra başını yastığa doğru biraz daha bastırdı. "Ayrıldık demiştin değil mi?" Ses çıkarmadan ona bakmaya devam ettim. Meriç bir kez daha içini çekti. "Ne saçmalıyoruz biz?"dedikten yarım saniye sonra üstümdeydi. Bu ani yer değiştirmesiyle bedenim ona doğru kıvrıldı. Derin bir nefes alıp onu bekledim. Konuşmadan önce diliyle dudağını ıslattığında göğüs kafesimin altında bir sarsıntı yaşanıyordu. O'nun sarsıntısı. "Hatırlatayım. Sen benimsin, baş belası."
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.