Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
( Nuh’un büyükbabası Enok ) _Meleklerin Düşüşü ve Masonluk_ _İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu. Melekler, göklerin çocukları onları görüp şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun.” Liderleri Semyaza onlara dedi ki: “büyük bir günahın cezasını
Pirahã'lar Amazon'un en eski halkları arasındadır. On sekizinci yüzyılın başlarında Portekizliler bölgeye gelince kabilelerin çoğu yabancıların dilini ve yaşam biçimlerini öğrendi ama Pirahã’lar karşı çıktı ve ormanın içlerine doğru çekildiler. 1950'lerde misyonerler geldiğinde bölgeye yayılmış toplam 350 Pirahã hayatta kalmıştı.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Diyojen için Sokrates'in delirmişi denir, biliyor muydunuz? Hatta bunu Platon demiştir. Sokrates'ten birkaç nesil sonra yaşamış, ama aslında büyük ölçüde onun hayat görüşünü benimsemiştir. Sokrates de küçücük bir kulübede yaşar, bir çift sandalet ve bir aba giyerdi. Diyojen elbette o sivri diliyle susacak değildi, Sokrates'e de dil uzatmadan duramamıştır. Ona göre Sokrates bile bir lüks içerisinde yaşamıştı. Ufacık evine, kanepesine ve sandaletlerine özen göstermişti. Diyojen'in gerçekten delirmiş mi olduğunu, yoksa insanları son raddeye kadar kışkırtarak, içlerindeki esas ruhu, hayvansılığı çıkartmaya mı çalıştığından hiçbir zaman emin olamayacağız, çünkü tarih onunla ilgili pek çok anekdotla doluyken kimi onu gerçek bir dåhi kimi ise deli yerine koyuyor. Ne olursa olsun, bildiğimiz bir şey var ki o da Diyojen'in her olayı bambaşka bir bakış açısından değerlendirdiği.
Sayfa 40 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Diyojen için Sokrates’in delirmişi denir, biliyor muydunuz? Hatta bunu Platon demiştir. Sokrates’ten birkaç nesil sonra yaşamış, ama aslında büyük ölçüde onun hayat görüşünü benimsemiştir. Sokrates de kü­çücük bir kulübede yaşar, bir çift sandalet ve bir aba giyerdi. Diyojen elbette o sivri diliyle susacak değildi, Sokratese de dil uzatmadan duramamıştır. Ona göre Sokrates bile bir lüks içerisinde yaşamıştı. Ufacık evine, kanepesine ve sandaletlerine özen göstermişti. Diyojenin gerçekten delirmiş mi olduğunu, yok­sa insanları son raddeye kadar kışkırtarak, içlerindeki esas ruhu, hayvansılığı çıkartmaya mı çalıştığından hiç­ bir zaman emin olamayacağız, çünkü tarih onunla ilgili pek çok anekdotla doluyken kimi onu gerçek bir dâhi kimi ise deli yerine koyuyor.
Eliezer Ben Yehuda
''Rusya'da Eliezer Ben Yehuda isimli bir Yahudi genci vardı. Bu genç, kendi halkının diğer milletlerden daha kötü bir halde olduğunu görüyordu. Yahudilerin ne vatanları ne de devletleri vardı; üstelik konuştukları dil bile kendilerinin değildi. Bu delikanlı kararını verdi; Yahudiler ataları İsrail'in toprağına dönüp kendi
...- Kız anam bu senin oğlan delirmiş mi ki Faik beğ gibi birinin kızını ister de, kalkar bir de gül gibi kızı beğenmez? -Beğenmemiş he mi Raziye Hanım? - He ya! Hem de elalemin içinde demiş bunu bir bir. - Ne demiş ne demiş? - Daha ne desinmiş nah bunun fısmırı oğluu? terzi Kemal'in evinde demiş. Babası orda. Nah anası olacak Deli Fado orda, bacıma diyem Terzi Kemal, karısı Miyese, hoca dayısı Abdulvahap Efendi, cümle cümbür cemaat ortasında tutturmuş senin deli İzzet: ''Benim alacağım kız erkeklerden kaçmalı.'' dememiş mii? ...- Kız anam Raziye hanım! Bu zamanda hemi? Hem de abugat avradı hemi? Hem de Faik beyin kızına hemi? Hem de gencecik kız hemi? - He yaa! Faik beğin kızı bu. Başkası olsaaa. Kız okumuş öğretmen olmuş. Heç mi bir akıl yok ki senin oğlanda Deli Fado; sana dedim. Erkeklerden kaçıracaksa gitsin köyden dil bilmez yol bilmezini alsın senin kafası çıtlak abugat oğlun. ...- Ne bilem kız anam?... Oğlanın bir acayip fikirleri işte... ''Oğlum ayıptır'' dedim, ''kız okumuş öğretmen olmuş. Bunlar nasıl bir şartlardır...''... - Peki çarşaf mı giydirecekmiş seninkisi? - Namazını da koymayacakmış suncağız gelin. - Vay başıma! Bunlar nasıl bir işler bu zamanda kağız? Hemi de beş vakıt mı Raziye hanım? - He ya beş vakıt aynen.
Reklam
"Vahşetin çağrısı "
Fırlattım bir kenara gömleğimi, kitabımı, ceketimi, hayatımı Bırakıverdim hepsini, bu anlamsız kabukları ve dökülmüş yaprakları Yiyeceklerin ve tatlı suların aktığı bir pınar arayışında Bir ağaç bulacağım on şişman adam kadar geniş Gri köklerinin arasından tertemiz sular akan Böğürtlenler bulacağım ve yaban elmaları ve fındıklar Evim diyeceğim oraya. Rüzgâra adımı söyleyeceğim ama başkası bilmeyecek. Ortalarına doğru ömrün, hayat denen bu ormanda Gerçek delilik bizi ya özgür bırakır ya ele geçirir. Özüm Suretim olacak bundan sonra. "Delirmiş olmalıyım, ayakkabılar ve evle birlikte mantığım da terk ediverdi beni, Bir de cüretkârım ki sorma. Yeşilliğin arasından köklerime döneceğim ve yaprak ve dikenler ve goncalar içinden geçerek... Ve ürpererek ara sıra. Orman uğruna terk edeceğim kelimelerin bilgisini. Ormana ait olacağım, güneşi kucaklayacak Ve dilimde yeni bir dil gibi sessizliğin tomurcuklandığını hissedeceğim.
Delirmiş dil
İsterseniz şöyle söyleyeyim: Bana öyle geliyor ki, en temel dü­zeyde, bizde konuşma imkânı ile deli olma imkânı eşzamanlıdır; bunlar, adeta ikizmiş gibi, özgürlüklerimizden en tehlikeli ama ay­nı zamanda en olağanüstü veya en ısrarcı olanın yolunu açar önü­müzde.
Sayfa 43 - Metis yayınları, 1. BaskıKitabı okudu
Delirmiş dil
ÖYLE SANIYORUM Ki hepimizin az çok aşina olduğu basit bir fikir var. Yani, delinin konuşmaya başlamadan önce deli olduğunu ve hezeyanına bağlı muğlak kelimeleri işte bu deliliğin, aslında dilsiz olan bu deliliğin derinlerinden çıkarıp kör sinekler misali etrafında fır fır döndürdüğünü düşünmek hoşumuza gider.
Sayfa 43 - Metis yayınları , 1. BaskıKitabı okudu
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.