Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sabret kardeşim, duaların henüz kabul olmamışsa, İmtihanın devam ediyordur.
Kardeşim, ben de senin fikrindeyim ki, Nur hizmeti için kader-i İlâhî seni gezdiriyor. En muhtaç yerlere sevk eder.
Reklam
Aziz, sıddık, muhlis, halis kardeşim,
Evvelâ: Sizin bayramınızı ve nurlarla ciddî iştigalinizi ve daima birinciliği Nur dersinde ve sadakatinde muhafaza etmenizi, bütün ruh u canımla tebrik ederim.
Bundan on beş sene evvel Rusya’nın şimâlinde esir olduğum zaman doksan esir zabitlerimizle beraber büyük bir fabrika koğuşunda bulunuyorduk. Sıkıntı ve ruh darlığından çok münakaşalar, gürültüler oluyordu. Umumun bana karşı ziyade hürmetleri olduğundan teskin ediyordum. Sonra, sükûneti muhafaza için dört-beş zabiti tâyin ettim. Ve dedim; “Hangi köşede bir gürültü işittiniz, hemen yetişiniz. Hangi taraf haksız ise ona yardım ediniz.” Hakikaten bu tedbir ile gürültünün önü alındı. Benden soruldu: “Ne için haksıza yardım ediniz, diyorsun?” Cevaben, o zaman demiştim ki: “Haksız insafsızdır. Bir dirhem menfaatını kırk dirhem istirahat-ı umumiye için bırakmaz. Haklı adam ise insaflı olur. Bir dirhem hakkını, sükûnet-i umumiyedeki kırk dirhem arkadaşının menfaatına fedâ eder, bırakır. Gürültü kalkar, sükûnet iade edilir. Bu koğuştaki doksan zât istirâhat eder. Eğer, haklıya muâvenet edilse, gürültü daha ziyadeleşecek. Bu nevi hayat-ı içtimâiyede, menfaat-ı umumiyenin ehemmiyeti nazara alınır.” İşte ey kardeşlerim! Bu hayatın, bu içtimaımızda, “Bu kardeşim bana haksızlık etti” diye “küstüm” demeyiniz. Bu pek hatâdır. O arkadaşın sana bir dirhem zarar vermiş ise, sen küsmekle kırk dirhem bizlere zarar veriyorsun. Belki kırk lira Risâle-i Nur’a zarar vermek muhtemeldir. Fakat lillâhilhamd pek haklı ve kuvvetli müdâfaatımız, arkadaşların mükerrer isticvâba gitmelerinin önünü aldığından, fesâdın önü alındı. Yoksa, birbirinden küsmüş kardeşler, bir sinek kanadı kadar küçük bir çöpün göze girmesi gibi veyahut bir kıvılcımın baruta düşmesi gibi, az bir garazla büyük bir zarar verebilirdi.
Resûlüllah (s.a.v.) buyurdu: "Ölü kabrinde boğulurken yardım isteyen bir adam gibidir. Ölü, babasından veya kar- deşinden veya herhangi bir dostundan gelen duâyı bekler. Bu da ona geldi mi, bu duâ onun için dünyâ ve dünyanın içindeki nesnelerden daha sevimli olur. Muhakkak ki, ölü ler için dirilerin hediyeleri dua ve istiğfardır." 122 Seleften biri buyurdu: "Bir kardeşim öldü. Onu rüyada gördüm ve sordum: Kabrine konulduğun an hâlin nasıl oldu? Dedi ki: Bana, birisi, ateşten bir kıvılcımla geldi. Eğer bir duacı bana duâ etmeseydi, zannederdim ki, o ateşle bana vuracaktı!"
Enes (r)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s) şöyle buyurdu "Din kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et." Bir adam: -Ya Resulallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım ederim. Ama zalimse ona nasıl yardım ederim, söyler misiniz? dedi. Peygamberimiz: -"Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. İşte bu da ona yardım etmektir" buyurdu.
Sayfa 136 - Buhari, Mezalim 4; Ikrah 6. Tirmizi, Fiten 68Kitabı okuyor
Reklam
Uhud Savaşı
Peygamber'in (s.a.a) öldürüldüğü söylentisi yayılınca, Müslümanların çoğu geri dönüp kaçmaya başlamış, ama Hazret'in hayatta ve sağ olduğu öğrenilince, İslâm ordusu tekrar moral kazanarak savaş meydanına geri dönmüştü. Bu sırada birçoğu ağır yaralanmıştı. Bu yaralıların olup bitenlerden haberi yoktu. Bu yaralılardan biri de Sa'd b. Rabi'di; on iki yerinden ağır yara almıştı. Kanlar içinde yerde yatan Sa'd'i gören bir Müslüman ona yaklaşıp: "Peygamber ölmüş diyorlar." dedi. Sa'd'in cevabı pek ilginçtir: "Peygamber ölebilir, ama onu gönderen Allah da mı öldü ki sizler böyle kaçıyorsunuz? Muhammed'in dini ölmedi ki! Ne bekliyorsun sen? Dinini neden müdafaa etmiyorsun kardeşim?!"
Sayfa 76 - Kevser YayınlarıKitabı okudu
Mümin kardeşim! Eğer sen hanımının doğru, güzel huylu ve ahlâklı olmasını istiyorsan, kendin yüce Allah’a karşı doğru olmaya bak. İmam Şa’rânî (k.s)
Ey dünya zevkini düşünüp hastalıktan ızdırap çeken kardeşim! Bu dünya eğer daimî olsa idi ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak ve zevalin rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı istikbalde manevî kış mevsimleri olmasaydı; ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Fakat madem dünya bir gün bize haydi dışarı diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak, o bizi dışarı kovmadan biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız. Evet, hastalık bu manayı bize ihtar edip der ki: "Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsait muhtelif maddelerden terkip edilmiştir. Gururu bırak, aczini anla, mâlikini tanı, vazifeni bil, dünyaya ne için geldiğini öğren!" kalbin kulağına gizli ihtar ediyor. Lemalar
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.