Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Altın Orda’ya hükümet eden aristokrasi için savaş, en sıradan ve arzulanan dış politika normu idi.
Gelenek önemlidir; ne de olsa, ülkelerin tarihte hiçbir geçmişleri yokmuşçasına ve her eylem yolu önlerinde açıkmışçasına ilerlemeleri mümkün değildir. Önceki yörüngeden ancak sınırlı bir marj içerisinde sapabilirler. Büyük devlet adamları bu marjın dış sınırlarında hareket ederler. Bunda yetersiz kalırlarsa, toplum durgunluğa girer. O marjı aşarlarsa, gelecek kuşakları şekillendirme kapasitesini yitirirler.
Reklam
Döviz kurunu değerli tutan politikalar ithalatı ve dövizle borçlanmayı özendiriyor, ihracatçıları caydırıyor. İhracat heve­sinin kırıldığı bir ortamda, ekonomik oyuncular katma değeri yüksek yenilikler yapmaya ve dünya pazarlarında rekabete nasıl teşvik edilebilir? Kuru değerli tutmanın sürdürülebilir bir po­litika olmadığı krize girince anlaşılıyor: Artan cari açık baskısı devalüasyonla sonuçlanıyor ve enflasyon canavarı kapımıza da­yanmakta gecikmiyor. Bülent Eczacıbaşı - Dış Borçtan İhracata Dayalı Modele Neden Bir Sanayi Politikasına İhtiyacımız Var?
Sayfa 113
Türkiye'de sıradan bir gün
Dış dünyada olay üstüne olay vardı. Politika, kültür çağdaşları meşgul ediyordu.
Richelieu'nün kariyerinden üç sonuç çıkıyor. İlk olarak, başarılı bir dış politikanın birinci vazgeçilmez unsuru, konu ile ilgili unsurların dikkatli bir şekilde analiz edilmesine dayanan uzun vadeli stratejik bir görüştür. İkinci olarak, bir devlet adamı, muğlak ve sıklıkla birbirleriyle çelişen çeşitli baskıları analiz edip onları bütünleştirici ve amaca uygun yönde şekillendirerek, bu vizyonu biçimlendirmelidir. Bu stratejinin sonucunun nereye varacağını ve bu stratejinin neden tercih edildiğini bilmelidir. Üçüncü olaraksa, mümkün olan çerçeveyi zorlayacak şekilde hareket ederek, toplumunun deneyimleriyle arzuları arasındaki uçurumu daraltmalıdır. Alışılmış olanın yinelenmesi durgunlukla sonuçlanacağından, burada gereken cesaret hiç de azımsanmamalıdır.
274 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Burjuva Devrimi
Daha önce Voltaire ve aydınlanma, İslam çağımıza yanıt verebilir mi kitaplarını okuduğum değerli aydınımız Server tanilli hocamız bizi bu defa 15'inci Louis'in son dönemi ve 16'ıncı Louis'in yaşamından başlayarak saraydaki entrikalara götürüyor. Ardından Voltaire, Jean meslier ve Jean Jack Russou ile devam eden aydınlanma nihayet köylünün ödemeye tahammül edemediğii vergiler ve açlık dayanılmaz hale geliyor. Ve bu fırsatı bekleyen Burjuva önderliğinde bir halk devrimi başlıyor. 1804 yılına kadar pek çok düşünce insanı ve kral dahil zamansız yaşama veda ediyor. İlk akla gelen Danton ve Robespierr'in çabaları ve bir de gazeteci var şimdi adını unuttum, onunda gayretleri sayesişnde kesin olarak Cumhuriyet ilan ediliyor. Fakat halk burjuva tarafından aldatıldığını anladığında iş işten geçiyor. Kitap mısır'a sefere gönderilmesine rağmen donanması "40.000 asker" ingilizler tarafından yok edilince bir şekilde geri dönerek Fransa'yı yeniden monarşiyle yönetme gücünü ele geçiren Bonapart'ın hükünranlığoyla sona eriyor. Kalan kısımda Bertrand Russel ve diğer 1793/1806 yılında Fransa dış işlerinde görev alan devlet adamlarının uyarı mektuplarıyla sona eriyor. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik devrimin sloganı oluyor. Devrimle birlikte, soyluların ayrıcalıkları ve kilisenin hükmü ve mal varlığı sona eriyor. Laik bir yönetim anlayışı onca dökülen kan sonrası kabul ediliyor. Meraklılarına tavsiye ederim.
Dünyayı Değiştiren On Yıl
Dünyayı Değiştiren On YılServer Tanilli · Cem Yayınevi · 199350 okunma
Reklam
162 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
"Türk basınının yüz akı, Cumhuriyet gazetesinin kendisiyle özdeşleşmiş yazarı, “Aydınlanma Bilgesi”
İlhan Selçuk
İlhan Selçuk
tam olarak yarım asır önce, 19 Ekim 1972’de düzmece bir suçlamayla gözaltına alındı, 12 Mart rejiminin işkencelerinden geçti, onurlu duruşundan ödün vermedi, yargılandı aklandı… Tıpkı bu tarihten 36 yıl sonra, “Ergenekon” adı verilen
Ziverbey Köşkü
Ziverbey Köşküİlhan Selçuk · Cumhuriyet Kitapları · 2008131 okunma
Kudüs Tugayları’nın adı daha çok İran’ın sınırötesi operasyonlarında anılmaktadır. İran’ın sınırötesi bütün siyasi ve askeri çalışmalarının Kudüs Tugayları tarafından organize edilip yönetildiği kabul edilmektedir. Bu yüzden de esas olarak İran ordusunun bir alt birimi olmasına rağmen birçok kez terör örgütü olarak vasıflandırılmaktan kurtulamamıştır. Hal böyle olunca da bu birimin başındaki kişi olan Kasım Süleymani de dış dünyada İran’da tanındığından çok daha fazla tanınmış ve kendisine yönelik birçok iddia ortaya atılmıştır. İran dışındaki faaliyetlerin Süleymani’nin başında olduğu birim tarafından koordine edildiği dikkate alındığında bu iddialar çok da yersiz görünmüyor. Fakat dediğimiz gibi Süleymani ile ilgili o kadar çok iddia ortaya atılmıştır ki somut olaylar üzerinden dile getirilien iddiaların bazılarının doğruluğunu tespit etmek olanaksızdır. Lübnan Hizbullah’ının faaliyetlerinin Kudüs Tugayları tarafından koordine ediliyor oluşu Lübnan’daki bazı kritik olaylarda Süleymani’nin adının geçmesine neden olmuştur. Amerika’nın Irak’ı işgalinden sonra Kasım Süleymani’nin Irak’a gidip orada Şii güçleri organize ettiği bilinmektedir. Özellikle Şii emniyet güçleri ile Sadr grubu arasında meydana gelen anlaşmazlık ve çatışmaların sona erdirilmesi konusunda çok önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca Irak seçimlerinde İyad Allavi’ye karşı Nuri el Maliki’nin seçimleri kazanmasında onun çalışmalarının rolü büyüktür.
Sayfa 111 - Kasım SüleymaniKitabı okudu
1957 Necef doğumludur. Aslen İran’ın Kuzey Eyaletlerinden Mazenderan’a bağlı Larican şehrindendir. Babası ünlü din adamlarından Haşim Amuli’dir. Matematikte lisans, bilgisayar mühendisliğinde yüksek lisans yapan Laricani doktorasını batı felsefesi üzerine yapmış olup aynı zamanda Kant Felsefesi üzerine Tahran Üniversitesinde dersler vermiş, bu
Sayfa 84 - Ali Erdeşir LaricaniKitabı okudu
Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, 1956 yılında Germsar’da yoksul bir ailede doğmuştur. 1 yaşında iken ailesi Tahran’a taşınmıştır. İlk ve orta öğrenimden sonra üniversiteye yönelip Şehir Planlama Bölümü’nde okumuştur. Siyasi faaliyetlerinin başlangıcı bu döneme rastlamaktadır. İslam Devriminden sonra Müslüman Öğrenciler Birliği’nin kuruluşunda yer alan
Sayfa 82 - Mahmud AhmedinejadKitabı okudu
Reklam
Son Yirmi Yılda Yapılan İhaneti Yüz Yıl Geçse Unutamayız
Önce ülkenin tek bir kişiyle yönetilmesinin yolunu hukuksuz ve hilelerle dolu yöntemler ile açtılar. Sonra geçmişte yaptırdıkları suçların verdiği olanak ile yumuşak karnı gereği batı sömürge çetesinin her talebini yapar duruma geldiler. Yaşam pahalılığı küresel çetelerin ve yerli işbirlikçi çetelerin bu zihniyetle el birliği içinde dayattığı bir sonuçtur. Sebep özelleştirilmeler ile ülkenin üretim ve hizmet araçları ile tüm gücünü kodamanlara kaptırmalarıdır. Bunun sonradan bir tehdide dönüşeceğini öngörecek bir iradeye sahip olmadıklarını biliyor ve bunu isteyerek yapıyorlardı. Fetö terör örgütüne bilerek ve isteyerek aldandıkları gibi. Fetö terör örgütünü de zaten batı çetesi kullanıyordu. Bugün devlet yok şirketler var diyen tehdide sesi çıkamayan ve Türk ulusunu bu çetenin şirketlerine müşteri yaparak soyduruyorlar. Dış güçler palavrası bu işbirliğinin üzerine örtü çekmek ve nas ile kandırdığı kitlesini diri tutarak kendine olan desteği dini siyasete alet ederek başarıyor. Din siyasetine aldanan melez Türkler kendilerine müslüman dışında bir kimlik ile ifade edemez hale bu şekilde geldiler. Ortadoğu müslümanları ile aralarında bugün nerdeyse hiçbir fark kalmadı. Onlar petrolün batı çetesi ve onların yerli taşeronluğunu yapanlara kaynak olarak aktarılmasına nasıl göz yumuyor ise bugün ülkemizde bu melez müslümanlar yabancıya toprak, mülk, maden ruhsatlarının ve yurttaşlığın haraç mezat satışına da göz yumuyorlar. Zaten yirmi yıldır madenlerin çıkartılmasını Lozan'ın gizli maddeleri engel oluyor yalanına inanan kitleden yurttaş iradesi beklemek çok safça olur. Önder Karaçay
Birçok dış politika çalışmasının en ön planladaki söylemlerinden birini, Türkiye’nin 20.yüzyılın büyük bir bölümünde Ortadoğu coğrafyasını ihmal ettiği oluşturur.Bu söylemin hatalı olduğu, bu kitapta birkaç kez tekrar edildi.
Sayfa 276Kitabı okudu
384 syf.
8/10 puan verdi
Ahidnameler cansız birer varlıktır.Onlara hayat veren milletlerin güç ve iradeleridir. Prusya ile masaya oturan devlet büyüğü " Prusya dedikleri hangi devlettir?" Diye sormuş.. Kristof kolomb Osmanlıya da uğramış.. Kitap önce kısaca Osmanlıyı özetliyor..nedenler ve sonuçlar ilişkisi içinde.. Kırım savaşı döneminde o zamanki Avrupa Birliğine girebilmek için Kırım savaşına katıldığımız...ve dahası.... "Gerçekte batılılaşma bir tercih sorunu olmaktan çok,dünyada tek olan uygarlığın dışında kalıp kalmama sorunuydu.Dolayısıyla,çözüm onu reddetmek değil, onu asıl yörüngesine oturtabilmek, doğru olarak uygulayabilmekti..." Atatürk, uluslararası ilişkilerde düşmanlıkta aşırılıktan kaçındığı gibi, dostluklara da gereğinden fazla bel bağlamamıştır.... "yurtta sulh cihanda sulh" sözü boşa söylenmemiş sanırım.. Bunun dışında kitap bir akademisyenin tez kitabı gibi.. Konu daha etraflıca işlenebilirdi..
Atatürk'ün Dış Politika Stratejisi ve Avrupa Birliği
Atatürk'ün Dış Politika Stratejisi ve Avrupa BirliğiAtilla Sandıklı · Beta Yayınları · 20081 okunma
Mo-tu (Mete)'nun Tahta Çıkışı ve Hun Devleti'nin Yükselmesi
MÖ 209 yılında Mo-tu tahta çıktı. Onun tahta çıkışı kaynaklarda anekdotal bir biçimde abartılarak anlatılmıştır. Babasının en büyük oğlu olan Mo-tu tahtın en büyük varisiydi. Ancak, babası üvey annesinin de tahrikiyle başka bir oğlunu tahta geçirmek için onu Yüe-chih'lara rehin olarak yolladı. (devrin dış politika adetlerine göre) Arkasından kendisi Yüe-chih'lara saldırdı. Amacı Mo-tu'yu Yüe-chih'lara öldürtmekti. Böylece Mo-tu kolayca ortadan kaldırılacak kendi kamuoyuna hesap verebilecekti. Ne var ki, Yüe-chih'lar daha onu öldüremeden, onların en iyi atlarından birini çalarak kaçtı. Oğlunun ülkesine geri dönmesi üzerine onun bu olağanüstü hareketinden şaşıran babası on bin süvarilik bir okçu birliğin kumandanı tayin etti. Bundan sonra Mo-tu, kendisine verilen birliği sıkı disiplin içerisinde eğitime tabi tuttu. Öyle ki, kendisinin ıslık çalan okunu attığı her hedefe adamları da atacaklardı. Böyle yapmayanlar derhal orada öldürü­lüyorlardı. Mo-tu, önce en sevdiği atına, daha sonra en sevdiği karısına ok attığında, onun gibi yapmayanların hepsini öldürdü. Daha sonra babası­nın en sevdiği ata ok attığında herkes atmıştı. Neticede herkesin yani on bin kişinin kendi istediği gibi yetiştiğine kanaat getirdi. MÖ 209'daki bu olayla birlikte Türk tarihinde ilk defa disiplinli bir askeri birliği kuruluşu kabul edilmektedir. Ancak, yukarıda da bahsettiğimiz gibi MÖ 2255'lere gidebilen siyasi bir varlık söz konusudur. O siyasi varlığın bulunması aynı zamanda askeri varlığı da ispat ettirmektedir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.