Kitabı okumaya yurt dışındayken başladım, tam bir kitap kıtlığı içindeydim ve bitmesin diye gıdım gıdım okumam gerekti. Dönüşüme yakın kitabı daha çok okuma imkanı bulabildiğimden şunu söyleyebilirim ki akıcı bir kitap. Cümleleri sade ve anlamlı... Werther, bir ressam olmasına rağmen sadece kitabın ortasında 1 kere ve başlarında buna değiniliyor ve genelinde bir yazar edasıyla Wilhem'e mektuplarını yazıyor. Buna rağmen Werther'ın sanatçı ruhunu ve hassaslığını kitabın tamamında hissemek mümkün.
Başlarda kendini doğada bulan, çevreyi, nehirleri, ağaçları hissetmeyi seven bir sanatçının zamanla umutsuz bir aşka kapılıp yaşamdan elini eteğini çekmesini konu alan oldukça duygusal bir kitap. Hatta bu duygusallığın, Werther'ın taşkın hareketleri ve sürekli Lotte'nin elini tutup önünde diz çökerek ağlamalarıyla bazen aşırıya kaçtığını düşündüğüm de oldu. Yine de Werther'ın çevreye ve olaylara duyarlı, sanatçı kişiliğini düşününce bu bölümlerin Werther'ın ruhundaki duygusal fırtınaları başarılı bir şekilde ortaya çıkardığını düşünüyorum.
Lotte'ye aşık olmadan önce Wilhem'e insanların birilerine umutsuzca aşık olup kendilerini mutsuz ettiğini halbuki doğanın ve hayatın ne kadar güzel olduğunu söyleyen Werther'ın, Lotte'ye aşık olduktan sonra nasıl da o yakındığı kişilere dönüştüğünü görüyoruz ve bu, hayatta her şeyin başımıza gelebileceğinin oldukça güzel bir örneği.