Siz dokuz taş oynamayı bilir misiniz? Biraz anlatayım isterseniz. İki kişi arasında oynanan oyun bir levhaya iç içe çizilen üç karenin kenar ortalarından birbirine düz bağlanarak oluşturulan çizim üzerinde, dokuzar taşla oynanan bir zeka oyunudur. Geçen gün kızıma oyuncak alırken gördüm modern halini, dijital levha üzerinde renkler yaldır yaldır,
Bacak aramda bir güvercin ölüsü var Anne, şimdi bütün gökyüzü benim olsa ne olur ? Sıtmalı akşamlardan biriydi, yürüyordum sabıkalı kaldırımlarda, İlkin arkamda gürültülü adımlar duydum. Korkacaktım vaktim olsaydı.. evimi kim bu kadar uzağa koymuştu Ya da ben neden bu kadar uzaklardaydım ?
Yağmur çiseliyordu, aylardan Temmuz'du günü sorma bana
Hayat neden bu kadar acı... Gerçekler neden bu kadar can yakar...
Harikaydı...
Ben ömrümde böyle bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Gözlerimde yaşlarla yazıyorum bu satırları. Bilmiyorum tabiki yaşananların gerçekliği mi beni ağlatan, yoksa aşık olduğum bir yazarın, bir kitabının daha ellerimden kayıp gitmesi mi...
Nasıl bu kadar gerçek
İpek ve Bakır'ı okurken aklımda bilmediğim bi' melodi döndü durdu. Kim bilir bunu ya ben uydurdum, ya da bi' şeylerin anısı bu öykü kitabıyla bağdaştırdı beni.
Bu kitap Tomris Uyar'ın 1965-70 yılları arasında yazdığı on yedi kısa öyküden oluşuyor. Ben meraklı biriyim, kitabın ta en arkasındaki sonu Tomris Uyar'la biten, italik "Sonsöz
Murat Kaya Beşiroğlu'nun verdiği cesaretle Kaan Güler ile birlikte yazdığı hayran kurgu romanlarının bir kaç bölüm öyküsüyle temasına göre Kayıp Rıhtım aylık öykü seçkilerinde yer aldım. Kayıp Rıhtım'ın bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum. Bu öykü seçkisi, 15 yıllık Kayıp Rıhtım'ın geç gelen öykü seçkisi oldu. Bu öykü seçkisinde dört
Annem yatalaktı. Beni uykudan uyandırdı. Yanına vardım. Babam kendisine somya gibi bir taht yapmıştı. Benden su istedi. Testi büyük olduğundan zapt edemedim, yuvarlandı, ama yine de yarım bardak kadar su aldım, anama verdim. Lamba yanıyor, lambanın ışığında bütün dikkatiyle bana baktığını gördüm... 'Gel öpeyim.' dedi, öptü...
'He