Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Birey olarak tekrar doğabilmek için insan olarak dünyadan silinmelisin. Benliğin son ortak paydasından yukarıya yükselebilmek için kömürleşmeli ve mineralleşmelisin. Varlığının kökünden beslenebilmek için acıma duygusunu aşmalısın. “Olgulardan” yola çıkarak yeni bir cennet, yeni bir dünya yaratılamaz. “Olgular” yoktur - tek bir olgu vardır, o da her insanın, dünyanın her yerinde yaşayan herkesin kutsanmaya doğru yol aldığıdır. Kimi uzun yoldan gider, kimi kısa yoldan. Herkes kendi kaderini kendince çizer ve hiç kimse bu konuda bir şey yapamaz; müşfik, cömert ve sabırlı olmaktan başka.
"Doğru insanı arayıp durmuş herkes aşık olmak için..Kimse uğraşmamış doğru insan olmak için." - Ceyhun Yılmaz
Reklam
İnsan doğabilmek mi, insan kalabilmek mi? Oysa insan sayılabilmek için insan doğabilmek yetmez ki. İnsan olabilmek merhameti, vefayı, adaleti içinde barındırabilmekle mümkün. Kime sorsan herkes adil, herkes merhametli, herkes vefalı, herkes insan. Ta ki gerçekten adaletini, vefasını, merhametini göstereceği bir olay vuku bulana kadar. Sonra?
“bizim çağımızda romancıların başları beladadır. çünkü insanları en çok yalana, zulme, bütün kötülüklere karşı roman uyarır. bugün tüketim toplumu diye bir doyumsuzlar toplumu yaratılıyor. tüketimciler topluma bütün değerlerini aşındıran bir yapay kültür benimsetmeye çalışıyorlar, insanları birer obur canavar haline getirmek istiyorlar. roman bu
Her şey çarpılıyor, her şey saptırılıyor. Her şey yalan, eksik ve yetersiz. Herkes birinin yetersiz bilgisini önce destekliyor, sonrada kullanıyor. Bunu insan olgusunun bir özelliği ve uzantısı olarak, hepimiz zaman zaman yapıyoruz. Çünkü gerçekten açık dürüst ve doğru olmak mümkün değil. Bırakın başkalarını, kendimize bile rol yapıyor, kendimizi bile aldatıp,kandırmaya olduğumuzdan başka görünmeye çalışıyoruz. Bu yanlış. Ama bir de zayıflıkları kendi çıkarları doğrultusunda kullananlar (en başta politikacılar, reklamcılar, bütün satıcılar vb.) bulunuyor. İşte bu daha da yanlış. Bilemiyoruz uğrunda her şeyler verilen bu ‘’kişisel çıkar’’, bu ‘’kazanç’’ ve bu ‘’güç merakı’’ne oluyor? Nereye aktarılıyor bu güç ve kazançlar ve bu yararlar? Ne için biriktiriliyor? Sanıyoruz ki, hep yalnızız, kimse bizi görmüyor ve yapsak, yanımıza kar kalacak.
"Sokrates, insanın inandıklarının tersini yaparak mutlu olamayacağına inanıyordu. Ve nasıl mutlu olacağını bilen insan, mutlu olmaya çalışır. Dolayısıyla neyin doğru olduğunu bilen insan doğru davranmak zorundadır. Çünkü hiç kimse mutsuz olmayı istemez, değil mi?"
Reklam
Öğrencisi olduğum Küçükçekmece İlkokulu'nun bahçesinden atlayarak; haftada mütemadiyen bir kere anlatılan ''Küçükçekmece Tufanı ve Kaybolan Şehir'' efsanesine konu olan göle doğru yürüdük. Mete yine anlatmaya başlamıştı hurafeyi: Yıllar yıllar önce yaşlıca bir dede gölün altındaki şehre gelmiş, kapı kapı gezip bir tas su istemiş, kimse de
Jack Kerouac Kendini Anlatıyor Ben hayatım boyunca pranga mahkûmiyetlerinden kaçan köksüz bir ağaç oldum. Ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. Bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. Öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak… Benim öyküm de onlardan biri. Her zaman gizlice
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.