Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bize gereken güçlü, doğru sözlü, kesin ve hiçbir zaman anlaşılmayacak sanat yapıtlarıdır. Mantık bir karmaşadır. Mantık her zaman düzmecedir. Kavramların ve sözlerin yüzeysel akışını, aldatıcı sonuçlara, merkezlere çeker. Zincirleri öldürücüdür, bağımsızlığı boğan dev bir çokbacaklıdır.
"Mantıksız-mânâlı" ve "mantıksız-mânâsız" arasındaki farkın anlaşılmamasını istismar eden şarlatanların san'atkârlar arasına karışması yeni san'atların anarşisini doğurmuştur. Bu farkın yalnız halk tarafından anlaşılması değil, münekkid tarafından tâyini bile zor oluyor. Çünkü "mantık" doğru ile yanlışı ayıran umumî bir düşünce kanunudur, onun kaideleri herkes arasında müşterektir; fakat "mânâ" çok defa şahsîdir. Mizaçla, hususi intibalarla ve hiç kimsede aynı olmayan fikir tedaileriyle karışır. Bir şeyin hoşa gidip gitmemesi ona verdiğimiz hususî mânâya bağlıdır ve "gönül kimi severse güzel odur."
Reklam
Estetik bir bedendeki birinin ahlakı yoksa, sanatta söz konusu değildir yani?
Mendelsohn'a göre sanat, belli belirsiz bir duygu olarak algılanan güzeli, gerçeğe ve iyiye doğru götürme, yüceltme işidir. Sanatın amacı ahlaksal mükemmelliktir. Bu düşünceye bağlı estetikçiler için, güzel bir bedendeki güzel bir ruh, ideal güzelliği oluşturur.
DADA. Bazı bilgiç gazeteciler onu çocuklar için bir sanat olarak görüyorlar. Günümüzün küçükçocuklarıçağıranİsaları azizler ise duygusuz ve gürültülü, gürültülü ve tekdüze bir ilkelliğe geri dönüş olarak. Tek bir sözcük üzerinde bir duyarlık oluşturulamaz. Her tür yapı, sıkıcı bir mükemmelliğe, yaldızlı bir bataklığın durgun düşüncesine, görece bir insan ürününe doğru yönelir.
Mendelsohn 'a göre sanat
Belli belirsiz bir duygu olarak algılanan güzeli, gerçeğe ve iyiye doğru götürme ,yüceltme işidir. Sanatın amacı ahlaksal mükemelliktir.
Sürece güven , en iyisi henüz gelmedi. 🪷 Nazik ol, sana güzellik katacaktır. 🌼 Doğru gözlerde, bir sanat eserisin.🥰 Daha az yargıla, daha çok sev.🦋 Su gibi ol.💧
Reklam
Özüne dönmek
Ey estetik! Ey sanat! Ey edebiyat ve şiir! Seni doğuran ana öze, yani dine, neden en kısa zamanda, yoz katkıların, yabancı duygu ve düşüncelerin, yanlışların pencerelerini açıyorsun? Gerekli bir özgürlüğü sömürmüş olmuyor musun? Din ve medeniyetin bu dar kapıdan geçmesi gerekli diyeceksin. Evet doğru, fakat bir an önce dönmek üzere. Kendi özüne, samimiliğine dönmek üzere. Edebiyat sarhoşluğundan ve aldanışından Havva ve Âdem tövbesine ve inanç özüne, dönmek şartıyla.
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Delinin defteri
Öncelikle kitap, neva bulvarı, burun, portre, palto, bir delinin anı defteri ve fayton adlı altı eserden oluşmaktadır. Neva bulvarı adlı bölümün genelinde yüksek sosyete mensuplarının tabiriyle hiyerarşinin kol gezdiği alt-üst sınıflarının yoğun olarak hissedildiği, günümüz ölçütünde bağdat caddesi, Şanzelize caddesi olsun, tamamıyla lükse karşı
Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve Fayton
Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve FaytonNikolay Gogol · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201955,3bin okunma
ALİ Meryem Teyze. MERYEM Ne işin var senin oğlum burada? ALİ Medine'yi soracaktım. MERYEM Medine seninle değil mi? Siz birlikte kaçmadı­ nız mı? ALİ Kaçacaktık. Ama gelmedi Medine. Yalvarırım söyle, başına bir şey mi geldi Medine'nin? MERYEM Aah, Ali, oğlum, ben de seninle kaçtı sandım. Ne bileyim? Nerede bu kız? ALİ Gülşen'le mektup gönderdim. Sen iki haftadır salma­ yınca, hasretine dayanamadım, kaçalım dedim. O da istiyordu. Kararlaştırdık. Saatlerce bekledim, gelmedi. Doğru söyle Meryem Teyze, Medine içerde, iyi değil mi? Söz, kaçırmayacağım. Bir göreyim yüzünü, iyi ol­ duğunu, ha, sonra giderim. Bırakırım peşini. MERYEM Medine yok oğlum. Seninle kaçtı diye . . . Ze ynep Kaçar hammet de peşinden gitti. Bulamadım diye döndü sa­ baha karşı. Medine diye bir kızımız yok arhk dedi. Vurdu, uyudu. Ben de oh dedim içimden, kaçh kurtul­du Medine. Büyük şehre gider, evlenir Ali'yle. Nerede bu kız oğlum? Başına bir şey geldi yavrumun.
Sayfa 89 - Mitos Boyut yayınları 2011Kitabı okudu
Deniz Sarıtop Hayatı
Deniz Sarıtop, gerçek adıyla Deniz Sarıtop, Kürd filozof, şair ve yazardır. 5 Mart 1982 tarihinde Türkiye’nin Diyarbakır iline bağlı Kulp (Pasur) ilçesi Karabulak köyünde doğdu. Şiirleri felsefe bağlamında uyanış, bilinç ve aydınlanmanın bir karışımını yansıtır. Deniz Sarıtop’un şiirleri sadece kelimelerin birikimi değil, ifade edilmek istenen düşüncenin bütünlüğünü temsil eder. Bir cümlede şöyle der: “Şiir sadece kelimelerin toplamı değil, ifade edilmek istenen düşüncenin arkasındaki tutarlılıktır.” Ayrıca, “Şiirim bütün dünyayı kapsar” ifadesini kullanır. Şiirleri sıkça “Bilim-Felsefe” teması etrafında döner ve bilimsel ve felsefi kavramları hikayelerine ustalıkla entegre eder. Doğru sonuçlara ulaşmayı amaçlayan eğitmenlere bilgelik aktaran bir üniversite rolünü etkili bir şekilde üstlenir. Erken dönem şiirleri Esmer, Kaldıraç, Doğu Edebiyatı, EkinSanat, DüşünBil, Havuz, Herşeye Karşın, Güney, Afrodisyas Sanat, Ay Dili, Hâr, Mahsusmahal, Ozan Ağacı ve Anafilya gibi çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı. Bazı şiirleri ve alıntıları yabancı dillere çevrildi ve uluslararası edebiyat antolojilerinde yer aldı . Deniz Sarıtop’un şiir kimliği sınırları aşar, okuyucuları gerçekliğin özüne bakmaya, karanlıkla yüzleşmeye ve kendi bakış açılarını tanımlamaya davet eder. Eserleri okuyucularla rezonansa girer, gerçekliğin özünü gösterir ve özgürlüğün kapısını aralar.
Reklam
Deniiz Sarıtop Kimdir
Deniz Sarıtop, gerçek adıyla Deniz Sarıtop, Kürd filozof, şair ve yazardır. 5 Mart 1982 tarihinde Türkiye’nin Diyarbakır iline bağlı Kulp (Pasur) ilçesi Karabulak köyünde doğdu. Şiirleri felsefe bağlamında uyanış, bilinç ve aydınlanmanın bir karışımını yansıtır. Deniz Sarıtop’un şiirleri sadece kelimelerin birikimi değil, ifade edilmek istenen düşüncenin bütünlüğünü temsil eder. Bir cümlede şöyle der: “Şiir sadece kelimelerin toplamı değil, ifade edilmek istenen düşüncenin arkasındaki tutarlılıktır.” Ayrıca, “Şiirim bütün dünyayı kapsar” ifadesini kullanır. Şiirleri sıkça “Bilim-Felsefe” teması etrafında döner ve bilimsel ve felsefi kavramları hikayelerine ustalıkla entegre eder. Doğru sonuçlara ulaşmayı amaçlayan eğitmenlere bilgelik aktaran bir üniversite rolünü etkili bir şekilde üstlenir. Erken dönem şiirleri Esmer, Kaldıraç, Doğu Edebiyatı, Ekin Sanat, DüşünBil, Havuz, Herşeye Karşın, Güney, Afrodisyas Sanat, Ay Dili, Hâr, Mahsusmahal, Ozan Ağacı ve Anafilya gibi çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı. Bazı şiirleri ve alıntıları yabancı dillere çevrildi ve uluslararası edebiyat antolojilerinde yer aldı . Deniz Sarıtop’un şiir kimliği sınırları aşar, okuyucuları gerçekliğin özüne bakmaya, karanlıkla yüzleşmeye ve kendi bakış açılarını tanımlamaya davet eder. Eserleri okuyucularla rezonansa girer, gerçekliğin özünü gösterir ve özgürlüğün kapısını aralar.
güzel- iyi ayrımı * Tolstoy
Yani ,iyi kavramı güzeli içerir , ama bunun tersi doğru değildir : Güzel, iyiyi içine alabilecek kapsamda değildir. Dış görünüşüne belli bir değer yüklediğimiz bir nesne için 'iyi' dediğimizde , bununla nesnenin aynı zamanda güzel olduğunu da söylemiş oluruz; ama bir şey için 'güzel ' diyorsak , bu asla o şeyin aynı zamanda iyi de olduğu anlamına gelmez.
Bugün, Edebiyat-ı Cedîdenin kibar sınıf romanının tepkisi olarak memleket bütünü istikametinden dışarı kayan ve romanı yine tek sınıf hayatına bağlamağa çalışan bir köy romanı lehinde propagandalar vardır. Bu propagandanın kimler tarafından yapıldığını ve hangi gafillerin bu tesirlere kapıldığını bazı gazetelerimizde ve dergilerimizde görmek, hakikî zekâ sahipleri için zahmetli değildir. Bu köy romanlarının hep köylüyü mazlum, kaymakamı ve ağayı zalim gösteren sistemli telkinlerine dikkat edilirse sosyal gerçekle alâkaları olmadığı ve gizli bir maksadın tesirinde veya emrinde olduğu anlaşılır. Her köylü melek olmadığı gibi her kaymakam da şeytan değildir. İnsan ruhunu ve karakterlerini bu kadar kaba şemalar içinde donduran bir cemiyet ve dünya anlayışının gerçekle ve roman san'atıyla alâkası pek azdır. Bu telkin propaganda edebiyatına girer ve hedefi edebî değil, siyasîdir. Memleket, hattâ dünya bütününü içine almağa doğru gitmesi lazım gelen edebiyatımızın dün İstanbul'un kibar sınıfına inhisar etmesi gibi, bugün de köylü sınıfına inhisar ettirilmek istenmesi, herkesin sosyal görüşü ne olursa olsun, edebiyata ve onun bütün insanı içine alan evrensellik prensibine, aykırıdır. Tek görüşlü sınıf edebiyatını devam ettirir.
Memlekette sadece edebiyat isteyenlere göre edebiyat beynelmilel bir estetik çerçeve içinde kabul edilen bir mefhumdur ve bu telâkki edebiyatta memleket arayanların isteklerine asla mani olmaz. Öyle bir asırdayız ki milli ve beynelmilel temayüller aynı nisbette inkişaf ediyorlar ve aralarındaki antagenizme rağmen birbirlerini bozmağa değil, tamamlamağa doğru gidiyorlar. Milletlerin milli ayrılıkları nisbetinde birbirlerine karşı artan alâkaları ve tecessüsleri, her memlekette tercümenin sahasını ve ehemmiyetini çoğalttı. Bugün bizim yazılarımızda isimlerinin sık sık geçmesinden şikâyet edilen ecnebî müellifleri, hemen her memlekette zikredilen beynelmilel kadroya girmiş imzalardır. Hatta bir Marcel Proust, bizde, sadece makale arası ismi geçen muharrir olduğu halde, en nasyonalist memleketlerde, meselâ Almanya ve İtalya'da ona dair kitaplar neşrediliyor. Proust için böyle olduğu gibi Valery ve daha pek çokları için de başka türlü değildir. Beynelmilel alâka ve münasebetlerin millî temayüllerle çaprazlaşarak arttığı bir devirde bizim dünya fikriyatıyla temasımızı kesmemize veya azaltmamıza neden lüzum olsun?
Boğaz bana daima zevkimizin, duygumuzun büyük düğümlerinden biri gibi gelmiştir. Öyle ki, onun bizde külçelenmiş mânasını çözdüğümüz zaman büyük hakikatlerimizden birini bulacağız sanmışımdır. Bu bir hayal olabilir. Birçok güzellikler insana kâinatın eşi veya eşiti oldukları vehmini verirler. Onlarla karşılaştığımız zaman bizde büyük, kendi
Sayfa 176Kitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.