Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
• His, fikir olmaya, fikir de his olmaya doğru kıvrımlaşmaya başlayıncadır ki, kıvrımlar arası halkaların içinde, sanat, karargâhını kurar.
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Aptalı Tanımak İncelemesi
Celal Sengör' ün Cumhuriyet Bilim Teknik yayınında yayımlanmış yazılarının derlemesinden oluşan bir kitap. Bilmlimsel, siyasi, kültürel ve sosyal birçok konuda görüş ve fikirler yer alıyor. Aklınızdaki gelişmiş toplum için bilimden uzaklaşmamak gerektiğini ve kültür-sanat ile beslenmeyen bir toplumun ne derece çürüyen bir yapıya doğru evrildiğini anlamaya yardımcı oluyor. Celal Hoca aslında bilinen gerçekleri yazıyor.
Aptalı Tanımak
Aptalı TanımakCelal Şengör · İnkılap Yayınevi · 20181,855 okunma
Reklam
Dünya yalnız senin değil insan. Dünya yalnız sana ait değil.
yani ne insan hukuku buldu, anladı, analiz etti, doğru uyguladı ne de sanat insanı buldu, yazdı, çizdi, boyadı, söyledi, besteledi demek istiyor diye yorumladım. ve gerçekten de öyle ve öyle de oldu. öyle yaşayıp gitti yani ; hukuk, insan, insanoğlu ve sanat. ve insanlığın sorunu kesinlikle adaletsizlik. net. nefret ediyorum adalet duygusundan yoksun ve adil davranmayan insan müsvettelerinden.
Gönderi kullanım dışı
hakikat doğru olamadan güzel sanat olamaz..
•Kitap Oku - Arthur SchopenhauerKitabı okudu
Bütün bunlardan vazgeçelim, acaba yaşıyor muyuz? Bugünkü yaşayışımız bir insan yaşayışı mıdır? Buna gerçek anlamda bir hayat demek doğru mudur? Böyle zevk adına, yalnız hayvaniyete ilgi duyanlarla yetinmek için bir insan ne kadar ilkel olmalıdır? Yalnız ye, iç, uyu ... Ne bir sanat endişesi, ne yepyeni bir heyecan ... Ne bir ilerleme ve gelişme emeli... Yalnız horultulu bir uyku ...
Akıl, içgüdünün emrine girerse insan ‘gizli bir şeytan’ olur. Halbuki akıl, içgüdünün üzerinde büyük bir nimettir. Mal’a, madde’ye zebun olmak; İslam’ın ‘Halifetullah’ dediği insana hiç yakışır mı ? Tabii ki yaşamak için pek çok ihtiyaçlarımız var ama unutmayalım ki yaşamak için birinci öncelik, bilgidir… Bu da akılla elde ediliyor. Tüketerek elde edilmiyor. Birazcık meraklıysanız, Bilgi’den sonra, insan olmanın esrarına doğru ‘hikmet’ gelir. ‘Felsefe’ gelir. Daha da merak ederseniz sonrasında duygu dünyanıza hitap eden ‘sanat’ gelir. Kendinizi biraz daha yoklamaya başlayarak “Ben kimim?” derseniz… Mistik düşünce, yani “yoklukta var olmak” düşüncesi gelir. Bunun bizdeki karşılığı “İslam Tasavvufudur.”
Sayfa 144Kitabı okudu
Reklam
“Ruth’un sanat, doğru davranış, Fransız Devrimi ve herkese eşit oy hakkı konusundaki farklı ve birbirine uymayan fikirlerinin aşkla ne ilgisi vardı? Bunlar zihinsel süreçlerdi. Oysa aşk, aklın ötesinde, üstündeydi.
Sayfa 222Kitabı okudu
hayat, hayatın dile getirilmesine engel olur. büyük bir aşk yaşasam asla anlatamazdım. bu dolambaçlı sayfalarda size karşı sergilediğim ben gerçekten var mı, yoksa kendi uydurduğum sahte ve estetik bir kavram mı, bunu kendim de bilemiyorum. doğru bildiniz, estetik olarak bir başkasında kendimi yaşıyorum. Kendi hayatımı, varlığıma yabancı bir
Asayı Musa'dan Alıntılar - 65
Bir zaman iki adam, bir havuzda yıkandılar. Fevkalâde bir tesir altında kendilerinden geçtiler. Gözlerini açtıkları vakit gördüler ki acib bir âleme götürülmüşler. Öyle bir âlem ki kemal-i intizamından bir memleket hükmünde, belki bir şehir hükmünde, belki bir saray hükmündedir. Kemal-i hayretlerinden etraflarına baktılar. Gördüler ki bir cihette
Türkiye'ye Milliyetcilik Ne Zaman Girdi?
"Türkiye'ye milliyetçilik ne zaman girdi?" de­nildiği vakit derhal: "Nâmık Kemal'le... Abdül Azîz devrinde..." demeğe meylediyoruz. Dâimâ diğer unsurları unutuyoruz. Bize de­mek başka, Türkiye'ye demek yine başkadır. Türkiye'de milliyetperverlik, gaalibâ evvelâ Sırplara uğradı. Daha sonra Ermenilere geçti. Biz hayli zaman sonra uyandık. Bir defâ daha görülüyor ki bir fikrin bir memlekete uğraması, o memlekette her unsura sirâyet etmesi bambaşka bir keyfiyettir. Meselâ: 1680'e doğru İstanbul'da en büyük Türk beste­ kârı olan Itrî yaşarken Garb mûsikîsinde kullanı­lan nota usûlü Beyoğlu'nda vardı. Beyoğlu kilise­ lerinde tegannî eden Firenk çocukları bile, nota­ya bakarak, kilise duâlarını tegannî ederlerdi. Allah bilir! Lâkin Itrî belki de nota mevcûd olduğunu bilirdi ve aynı târihde Saray'da terbiye gören Kantemiroğlu ndan işitmiş olabilirdi. Lâ­kin biz notayı Itrî’ den ancak bir buçuk (asır) son­ra öğrendik ve edindik ve onun sâyesinde mûsikî eserlerimizi kurtarabildik. Şâyet Itrî zamânında alsaydık, onun, ikibin olduğu tahmîn edilen parçalarından başka (elde) bulunan diğer bestekârların, onlardan öncekilerin ne kadar eserini zaptetmiş bulunurduk. Heyhât ki iş böyle değil. Milletler, hayatlarında mukadder bir saat çalmadan önce temeddünün muayyen birşeyini kabûl edemiyorlar.
Sayfa 129 - Bilgi Yayınları Birinci Basım Ekim 1992Kitabı okudu
Reklam
Türk Destanının Tasnifi
– I – Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
HK
Mesele şu Yaratilmanin Somut tanimlanmasi da Soyut tanimlanmasi da Kisiyi muvaffak kilmaz Mesele
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.