Etrafımda gülerek , sohbet ederek çalkalanan binlerce insanın arasında ben , içimdeki o yitik insanı arıyor , hatırlamanın o büyülü sürecinde geçmiş yılları gözden geçiriyordum.
İnsanın sevdiği şey, sadece refah değil, çektiği acılar da olabilir. İnsanın çektiği acıların, refahın sağladığı mutluluktan daha yararlı olması da mümkündür.
bir öğreti etkili olabilmek için anlaşılmaz fakat inanılır olmalıdır. İnsanlar ancak anlamadıkları şeylerden kesinlikle emin olurlar. Anlaşılır bir öğreti güçten yoksundur. Bir şeyi anladığımız zaman o bize kendi içimizden doğmuş gibi gelir. Kendi özünü inkâr ve feda etmesi istenilen bir kişi elbette ki kendi içinden doğmuş bir şeyde ebedi kesinlik göremez. Bu kişiler bir şeyi anladıkları zaman, o şeyin doğruluğu ve kesinliği onların gözünden düşer.
Sözün kısası,insanlık tarihine birçok şey , hasta bir hayal gücünün uydurabileceği her şey yakıştırılır da , ağırbaşlılık yakıştırılamaz. Daha söze bile başlamadan , lafınızı tıkarlar ağzınıza.
Sevgili okuyucularım , yemin ederim her şeyin tam anlamıyla farkında olmak bir hastalıktır ; hem de tümüyle gerçek bir hastalık. İnsan için , gündelik hayata dair daha yalınkat bir anlama gücü , şu ondokuzuncu yüzyıl aydınının payına düşen anlayışın yarısı , hatta dörtte biri bile yeterlidir.
Bu zihinsel sancılar ilk başlarda beni çok üzmüştü.Diğer insanların benim yaşadıklarımla hiç karşılaşmadıklarını düşündüğümden,bunları hep içimde sakladım. Utanıyordum.