Postmodernistler bize doğa diye bir şey olmadığını anlatırlar, yalnızca kendi yorumlarımızın dalgalandığı bir dünya vardır. İnsan doğası denen ne varsa dogmatik ve gerici diye hiçe sayılmıştır. Şu yapmacık mutlaklıkları bir yana bırakalım, diyen postmodernistler, dünya, ona ne anlam verirsek odur, görüşünü kabul ederler. Postmodernistler görecilik (izafiyet) anlayışlarını alçakgönüllülüğün üstün bir çeşidi olarak tanıtırlar - hakikate sahip olduğumuzu iddia edemeyiz diyen mütevazı kabullenme. Doğrusunu isterseniz, postmodernistlerin hakikati inkar etmesi kendini beğenmişliğin en kötüsüdür. Doğal dünyanın inançlarımızdan bağımsız olarak var olduğunu reddetmekle üstü kapalı da olsa insanların tutkularına sınır tanımamaktadırlar. İnsanların inançlarını gerçekliğin nihai hakemi kılmakla iddia ettikleri, insan bilincinde görünmeyen hiçbir şeyin var olmadığıdır. Hakikat diye bir şey yoktur fikri modaya uygun olabilir ama hiç de yeni sayılmaz. İki bin beş yüz yıl önce ilk Yunan sofistlerinden olan Protagoras, "İnsan her şeyin ölçüsüdür," diye belirtmişti. Bunu derken insan türünden değil, insan bireylerden söz ediyordu; ikisi de aynı kapıya çıkar aslında. Neyin gerçek olduğuna, neyin olmadığına insanlar karar verirler. Postmodernizm, insan-merkezcilikteki en son modadır.
Sayfa 56
Doğulu bilgeler, nesneleri açıklamak kaygısında değildirler. Onlar daha çok nesne birliğinin doğrudan ve zihin-dışı tecrübesine ilgi göstermektedirler. Bu, Buddha'nın da yaklaşımı idi. Buddha, hayatın anlamı, dünyanın orijini ve «nirvana»nın doğası ile ilgili bütün soruları, «asil bir suskunluk» ile cevaplamıştır. Bir şeyi anlatmaları için ricada bulunulan Zen öğretmenlerinin verdikleri anlam-dışı cevaplar da, aynı amaca hizmet etmektedirler. Çünkü onlar da, öğrencilerin, her şeyin diğerlerinin bir sonucu olduğunu anlamalarını istemektedirler. Onlar da doğayı «açıklamanın», doğanın birliğini göstermek ve izah etmek olduğunu belirtmektedirler. Ve yine, sonuçta açıklanabilecek hiçbir şeyin bulunmadığını göstermek arzusundadırlar. Bir miktar keteni tartmakta olan Tozan'a bir öğrenci, «Buddha nedir?» diye sorduğunda. Tozan ona, «Bu keten üç okka çekiyor» şeklinde bir cevap vermiştir. Bodhidharma'nın niçin Çin'e geldiği Joshu'ya sorulduğunda, Joshu bunu: «Bahçede bir meşe ağacı var» diyerek cevaplamıştır. İnsan aklını kelimelerden ve açıklamalardan kurtarmak, belki de Doğu mistisizminin en önde gelen amacıdır.
Sayfa 397
Reklam
Teist dinler tanrılara tapınmaya odaklanır (bu yüzden de adları Yunanca tanrı demek olan theos'tan gelen "Teist"tir). Hümanist dinlerse insanlığa, daha doğru bir ifadeyle Homo sapiens'e tapınırlar. Hümanizm Homo sapiens'in kendine özgü kutsal bir doğası olduğuna ve bu yüzden tüm diğer hayvanlardan ve varlıklardan temelde farklı olduğuna yönelik bir inançtır. Hümanistler Homo sapiens'in bu kendisine özgü doğasının dünyadaki en önemli şey olduğuna ve evrende olup biten her şeyin manasını belirlediğine inanırlar. Homo sapiens'in iyiliği her şeyin üzerindedir ve dünyanın geri kalanıyla tüm diğer canlılar insan türünün faydası için yaşarlar.
Sayfa 230Kitabı okudu
Ligeia
Ve o irade ki ölmez, içte kalır. İradenin, güçlü iradenin gizlerini kim bilebilir ki? Çünkü Tanrı da yönelimliliğinin doğası sayesinde her şeyin içinde bulunan büyük bir iradedir. İnsan kendisini meleklere ya da ölüme tam anlamıyla ancak güçsüz iradesinin zayıflığından teslim eder. JOSEPH GLANVILL. Leydi Ligeia ile nasıl, hattâ tam olarak nerede tanıştığımı kesinlikle hatırlayamıyorum. Aradan çok yıllar geçti ve çektiğim acılar hafızamı köreltti. Veya belki de şimdi bunları anımsayamamamın sebebi sevgilimin kişiliğinin, engin bilgisinin, eşsiz ama sakin güzelliğinin, kısık sesli, ahenkli konuşmasındaki heyecan verici ve büyüleyici fesahatin kalbime son derece düzenli ve gizli adımlarla, fark edilmeyecek ve bilinmeyecek şekilde girmiş olması. Yine de onunla ilk tanıştığım ve en sık görüştüğüm yerin Ren Nehri yakınındaki büyük, eski, çürüyen bir şehir olduğunu sanıyorum. Ailesinden -bahsettiğini kesinlikle işittim. Son derece köklü bir aileden geldiği şüphesiz. Ligeia! Ligeia! Her şeyden çok dış dünyanın izlenimlerini zayıflatmayı gerektiren çalışmalara gömülmüşken, sadece o tatlı sözcük -Ligeia- gözlerimin önüne onun artık yaşamayan görüntüsünü getirmeye yetiyor.
İthaki YayınlarıKitabı okuyacak
Ey adam! Biz sana ne hazır bir yüz ne de özgün, doğuştan gelen bir özellik verdik, ta ki kendi yerini, biçimini, yeteneklerini kendin seçesin, onları kendi yargın, kendi kararın ile edinebilesin. Bütün öteki yaratıkların doğası bizim koyduğumuz yasalarla belirlenip sınırlanmıştır. Oysa senin önünde böyle sınırlamalar yok, kendi yüzünün çizgilerini sana koruma görevini verdiğimiz özgür isteğinle çizebilirsin. Seni dünyanın tam ortasına koyduk, baktığın yerden dünyadaki her şeyi daha kolay görebilesin diye. Seni ne yersel ne göksel, ne olumlu ne olumsuz olarak yarattık; özgür, olağandışı bir yontucu gibi kendini, kendi seçiminle biçimleyebilesin diye. Aşağıya, yaşamın kaba biçimlerine inmek de tanrısal yaşam sürenlerin düzenine çıkmak da senin elinde.
Sayfa 17 - BiblosKitabı okudu
“İman, boş şeylerden biridir ve bu dünyanın doğası üzerine insanı aldatma sanatıdır”
Epub
Reklam
829 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.