Yaşamak zorundayım değil mi? İşte, ben yaşamak zorunda olmaktan tiksiniyorum. Bize bir can verilmiş. Ona bütün gücümüzle yapışıyoruz. Eşeklik. Artık kendimi bıraktım.
Düsünce, enerji ve frekans..
“Sen cekil aradan tezahûr etsin Yaradan..” Herkesin hakikate uyanacagi bir esik vardir. Yasadigim her seyi kendi omzuma kendim koymus olmakla yüzlesmek kadar buyuk bir tokat yememistim. Yasadigim olumsuz tecrübeleri bilincaltima genetik miras gibi kodlamisim istemsizce.. ( Mesela kimseye güvenmemek ) ve evrenin de bunu duyarak bana yolladigi bütün insanlarin beni hakli cikartmak icin o güvensizligi durmadan yasatmasi. Inanilir gibi degil. Insan kendine bunu nasil yapar? Kendi icine, özüne bakmayarak yapar. Ve ben bu hakikate uyandim. Huu dedim kendime, huuuu!!
“Sevgili bilincaltim sana yükledigim bütün olumsuz, negatif kök ve inanclarimi iptal ediyorum ve ait olduklari yere gonderiyorum. Zihnim duru bir berrak gibi temiz. Hayatimda olan ve hayatima gelecek olan herkese güvenmeyi seciyorum.“
Lao tzu demis ki; Sakin bir zihne bütün evren teslim olur.Sakinligi secip kendi yap bozunun parcasini arayan herkese güzel bir uyanis dilerim.
Duru, beyaz, saf olmalı, makyaj yapmamalı, parfüm sürmemeliydi. Sessiz, kokusuz, hatta tatsız olmalıydı. Söz dinlemeli ve babasının seçimine boyun eğmeliydi.
Sayfa 68 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Hastalığın etkeni öğrendiğimize göre bir çeşit oynak ve bir virüs. Bu virüs genelde nezle yapan bir minik canlı. Yalnız bir özelliği var. Bu virüs belirli koşullar ve ortam içinde biçim değiştiriyor, direnç kazanıyor ve güçleniyor. En sonunda öldürücü olabiliyor. Bu viruse karşı yapılacak pek bir şey yok. En basiti elinizi yıkayacaksınız. Şu sıralarda bütün Çin halkı milyarlarca insan ellerini yıkıyor. Hastalığın patlak verdiği bölgeyi karantinaya alacaksınız, kalabalık yerlere girmeyeceksiniz, ağzınızı burnunuzu maskeyle örteceksiniz. Ayrıca hastayı yalıtmak gerekiyor.
"... hayır bunda bir düş yok!
Sen daha içeriye giriyordun, bir anda tanıdım,
Tüm dondum , tüm yalım yalım yandım
Ve usumdan dedim ki: işte bu o!
Değil mi öyle? senin sesindi algıladığım;
Benimle ıssızlıkta sen konuşuyordun,
Yardım ettiğim sıra ben yoksullara
Ya da bir yakarıyla dindirdiğim sıra
Kederini çalkanmakta olan ruhumun?
Ve tam da işte o anda belirmiş
Olan sen değil miydin tatlı görünüş,
içinde duru karanlığın kımıldayan,
Sessiz dikilen yatağımın başucunda?
Sen değil miydin hazla ve aşkla
U m ut sözlerini bana fısıldayan?
Kimsin sen, benim koruyucu meleğim mi,
Yoksa o hilekar baştan çıkarıcı mı:
Kuşkularımın benim sen yanıtını ver."
Sayfa 141 - Yapı Kredi Yayınları 1. Baskı: İstanbul, Haziran 2003 Çeviren: Azer YaranKitabı okudu
Seni sade, bir dost, bir sevgili, bir can parçam olduğun için değil; beni, bu garip ve tedirgin canı, yaşama tutkusuna umuttan, aşktan, ölümü unutturan güzelim sevdalardan yana o aziz duyulara, düşünlere sımsıkı bağlayan bir dünya olarak seviyorum. İncil gibi, Tevrat gibisin Leylim. Hilesiz, arık ve duru. Cihanda hiçbir kimse, dostunu, kardeşini, sevgilisini -acısını, ülküsünü, eğilimini, benim seni sevdiğim gibi sevememiştir. Sen aklıma gelende başım dönüyor. Hepsini, puştlukları, küçüklükleri, iğrenç bencillikleri unutuyor, boş veriyorum. Beynimi, kalbimi doyuruyorsun. Derimin altında ısıtan sensin beni. Sen düşüm de oldukça korkacağım, yenileceğim hiçbir zorbalık olamaz.