"Senin gibiyim, ey Gece! Karanlık ve çıplak; gündüz-düş- lerimin ötesinde ateşten yolda yürürüm ve ayağımın yere bastığı yerde, dev bir meşe ağacı görünür."
"Hayır, benim gibi değilsin, ey Meczup! Kumda bıraktı- ğın ayak izinin ne kadar büyük olduğunu görmek için arka- na bakmaya devam ediyorsun."
"Senin gibiyim, ey
Gücün 48 yasası
1-Sizin üstünüzde bulunanların kendilerini üstün hissetmelerini sağlayın. Onları memnun etme ve etkileme arzunuzla yeteneklerinizi göstermede çok fazla ileri gitmeyin, yoksa tam tersine neden olursunuz, yani korku ve güvensizlik uyandırırsınız. Ustanızın olduğundan daha parlak görünmesini sağlayın ve gücün doruklarına
Bindiğin düş atı yorulmuş oysa
Üstündeki binici çoktan değişti sana sormadan
Kendine uygun bir ayna bile bulamadan
Kalakalırsın baktığın boşlukta
Bakarsın baktığın kadarsın
Avrat yürekli Memed! Bak şu kadar köylü, bak şu kadar insan senin gözüyün içine bakıyor. Teslim mi olacaksın? Abdiyi gene başımıza mı getirteceksin? Güzel Dönemin kemikleri sızlar mezarda. Güzel Hatçemin kemikleri...
Memed sapsarı olmuş titriyor, toprağa bakıyordu.
Hürü yakasını hızla bıraktı:
Git de teslim ol avrat yürekli herif, dedi. Af çıkmış. Bu sırada, Koca Osman doludizgin kalabalığa girdi. İnce Memed, şahinim, dedi. Kalabalığı yararak, Memedin yanına geldi boynuna atıldı:
Şahinim, dedi. Evin yapıldı bitti. Tarlanı da ektirdim. Bu atı da köylü senin için aldı. Öteki eşkıyalar gibi değil. Vayvay köyü şahinimi davul zurnayla karşılayacak. Çatlasın Ali Safa, Abdi Ağa... Bin ata, yürü!
Alandaki kalabalık tepeden tırnağa homurdandı. Ortalık homurtuya kesti:
Körolası ihtiyar. Körolası... Körolası...
Memed Koca Osmanın elinden atın dizginini aldı. Üstüne atladı. Kalabalığın öteki ucunda Topal Ali duruyordu, ona doğru sürdü. Bütün başlar o tarafa doğru çevrildi. Memed Topala başıyla, düş önüme diye bir işaret yaptı. Topal yürüdü. Memed atı doldurdu, bir top toz içinde köyden çıkt
Niçin karga? Çünkü karga toplumsal kodlarda “işe yaramaz bir şey olarak algılanır. Tam da işe yaramaz olarak addedilen görünür hale getirilerek bu algılamaya meydan okunur. İşe anmaz denilen karga çizilerek, işe yarar kavramının pratik fay- da temelinde işlemesine karşı çıkılır. Karganın eti yenmez. Eti jenmeyen canlıya bakışla eti yenen canlıya
Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) bu sözü anlamlıdır. Zira, Sahabe-i
Kiram efendilerimiz (radiyallahu anhum) kafirlerle cihaddan (savaş-
tan) döndüklerinde "Küçük cihaddan büyük cihada döndük" derler-
di. Nefis, şeytan ve sonu gelmez arzularla yapılan mücadeleye "büyük
cihad" denmesi, kafirlerle yapılan cihadın aksine, sürekli ve devamlı
olmasıdır. Kafirlerle karşı ise belli zaman cihad edilir.
Ayrıca gaziler, düşmanı gözle görür, fakat şeytanı asla göremez.
Gözle görülen bir düşmanla cihad etmek, görünmeyen düşmanla
mücadele etmekten elbette daha kolaydır.
Bunun yanında, şeytanla mücadele ederken nefsin arzuları ona
destek çıkar. Halbuki kafirlerle mücadele ederken kafirlerin bu tür
bir destekçisi yoktur. Dolayısıyla şeytanla mücadele daha zordur.
Bir de, kafirlerle cihad ederken onu öldürdüğünde zafer ve gani-
met kazanırsın; kafir seni öldürürse şehadet şerbetini içer cennetle
şereflenirsin. Fakat şeytanı öldürmeye kudretin yoktur. Şeytan seni öldürürse (haramlara düşürürse) Rahman olan Allah'ın azabına du-
çar olursun. Nitekim denir ki:
"Savaşta atı kaçan düşmana esir düşer. İmanı elinden giden
Cebbar'ın (Allah'ın) öfkesine düşer" Allah bizi böyle bir duruma düş-
mekten korusun.
Öte yandan, Kafirlere esir düşenin elleri boynuna bağlanmaz,
ayağına prangalar vurulmaz, karnı aç, sırtı çıplak kalmaz. Cebbar
olan Allah'ın gazabına maruz kalanın ise yüzü kapkara olur, elleri
boynuna bağlanır, ayakları ateşten prangalara vurulur. Bu kişinin
yiyeceği de, içeceği de, giyeceği de ateştir.