Düşün kardeşim, insan yurdunu niye sever?
Üstünde ve altında, sevdiği yoksa eğer...
Onlarınkinden daha güzel miydi sevgilin?
Vatansızsa içine tüküreyim sevginin.
Bugün neler yaşadık
Ne kadar güldük eğlendik
Sabahı akşam ettik
Akşamı hüzüne boğduk
Geceyi bitirip sabah eder miyiz
Bu nasıl bir döngü
İçin hep mi hüzün dolu
Çıkalım bunun dışına
Yarın yok
Bugün neyimize yetmez
Mutluluk bize fazla gelmez
Mutlu birgün, mutsuz bin günden daha güzel
Sen yarını yok say
Bugünü yaşa
Yarın gelir mi aşk diye düşünme
Bugün varsın, mutluluğu dene
Yarın olacak mı deme
Bugün olmuş bahar
Kışın nesi var, kış gelince o zaman düşün
Bugün varsın yapma kendine hüzün
Yarın yok, bugün var...
Önce yürü bu vefasız ülkeden
Sonra uzan bir tenhaya, sessiz ol
Gelip geçsin üzerinden turnalar
Düşün, sesler neden bulur sesleri
Kelam kimin damarlarında kandır
Harflerini senden alan merhaba
Hangi demin ateşidir içimde
Söyle bana hindiba
Sana köyler için öğretmen yetiştiren Köy Enstitüleri'nin nasıl kapatıldığını anlatayım, dinle bak! Doğuda, Van ilinde, köyler sahibi Kinyas Kartal Ağa ile batıda, Aydın ilinde, çiftlikler sahibi Adnan Menderes Ağa vardı. Bunlar seçimlerden önce gizlice anlaşıp birbirine söz verdi. Ağalar oyları Menderes'e küreyecek, Menderes bu yoldan iktidara gelecek. Başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz Köy Enstitüleri'nin kapısına kara kilit asacak.
Politikanın gücünü anlamak kimi zaman zordur. Türkiye geniş. Düşün, sizin Yunanistan'ın kaç katı? Ama en doğudaki ile en batıdaki il birleşiyor bak. Arada kaç il, kaç ağa var; listesini yapsan, aklın şaşar. Hepsi el ele verdi; temsilcilerini Büyük Millet Meclisi'ne oturttular. Adnan Menderes Ağa, Kinyas Kartal Ağa'nın dediğini yaptı. Kaldırın kolları; kaldırdılar. İndirin kolları; indirdiler. Tamam, kapattılar enstitüleri.
Gerekçe olarak uyduruk birtakım nedenler her zaman bulunur. Kızlarla erkek çocuklar bir arada okuyor örneğin.
Sayfa 92 - Literatür Yayınları, 3. Basım, Nisan 2010.Kitabı okudu
Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
...
...Tespihi çekmeyi bıraktığında içindeki kuyuya binlerce el düşüyordu.Düşün eller onu sımsıkı kavrayıp bambaşka yerlere, hiç görmediği ,duymadığı karanlık izbe yerlere götürüyordu.