. . .
SÖZLERİN BÜYÜKLERİ, BÜYÜKLERİN SÖZLERİ
*******
(Allah dostlarının sözleri ve güzel halleri, birer manevî askerdir. Allah onlarla zayıf kalpleri kuvvetlendirir, maneviyatı bozuk olanları düzeltir. Mümin, onlarla destek
Bir sebeb dahi oldur ki Şeyh Ebû Ali ed-Dekkak -kaddesallâhu sırrahu’l-azîz- hazretlerinden sordular ki:
“Hiç erenler sözünü işitmekten fayda var mıdır kim işitiriz de ol söz ile amel etmeyiz”
Buyurdu ki:
“Evliyanın sözünü işitmekten iki fayda vardır: Biri odur ki eğer tâlib olursa ol söz ona kavî himmet eder ve istediğini bulur, murâdına nâil olur. İkinci fayda odur ki işitenin gönlü rûşen olur ve şeytan vesvesesini, dünya hırsını ve mâsivâ sevgisini onun içinden çıkarır. Eğer kör değilse sâdık ve kâzibi fark eder.”
*İhlâs, yaptığı işte halkın takdirini beklemekten sakınmaktır.
*Doğruluk ve dürüstlük (sıdk) ise yaptığı işe bakarak kendini beğenmemektir.
İhlâs sahibinde riyâ yoktur.
Doğru (sâdık) olan kimsede ise
kendini beğenme hastalığı bulunmaz.”
"Hüzün bir yere girdiğinde kendisinden başka sultan tanımaz."
İlave ediyor Ebu Ali Ed-Dekkâk, "Hüznünü kaybedenin birkaç senede katedemediği mesafeyi hüzün sahibi bir ayda kateder."
Hüzünden daha hızlı koşan at mı var cennette!
"Ebu Ali ed-Dekkak anlatıyor: Hasta olan salih bir dostumu ziyaret etmeye vardım, büyük bir şeyh idi, etrafını talebeleri çevirmişti, ağlıyordu, iyice yaşlanmıştı. "Ey Şeyh. neye ağlıyorsun, yoksa dünyaya mı?' diye sordum. 'Asla! Kaçırdığım namazlara ağlıyorum' diye cevap verdi. 'Nasıl olur sen namazını kaçırmazdın' dedim. Bana şu cevabı verdi: 'Şu günüme kadar geldim, ne gafletsiz secdeye vardığım oldu, ne gafletsiz secdeden başımı kaldırdığım var. İşte şimdi de gaflet içinde ölüyorum.'
Arkasından derin bir nefes alarak şu şiiri söyledi: 'Mezarımdan doğrulacağım günü ve mahşere varacağımı düşündüm. Dört köşelik çukurumdaki ikamet süremi. Yapayalnız ve tek başıma, nice izzet ve mevkiden sonra, günahımın ve toprağımın tutuklusu olarak onunla başbaşa hesaplaşman üzerinde eni boyu düşündüm. Ve amel defterim verildiği andaki halimin perişanlığını. Fakat ümidim sendedir, Rabb'im yaratıcım! Umarım ki, ey Allah'ım sen bağışlarsın günahkârı!"
Ebu Ali ed-Dekkak diyor ki
"Hakk'a giden yol gayet açıktır,ama nefsânî arzular insanı rezil ediyor. İbadetlerin tadını almak nefsin isteklerine mani olmaya bağlıdır."
Eğer kulun zihni ve kalbi dünyevi düşüncelerle dolu ise vakti dunya, ahiret ise vakti ahiret, neşeli isevakti neşe, hüzünlü ise vakti hüzünlüdür. Kul, vakti ve hali neyi gerejtiriyorsa ona rıza ve teslimiyet gostermelidir.
Ebu Ali ed Dekkak
"Gündüzler hakkında hüsnü zanda bulundun. Zira günler sana güzel göründü. Kaderin getireceklerinden korkmuyorsun! Geceler seninle barıştılar, onlara aldandın. Oysa gecelerin durulduğu bir anda üzüntü çıka gelir!" Ebu Ali ed-Dekkak
Yaşasın hüzün, fakat ölüyor!
Hüzünlenemediği için hüzünlenenler var bir de. Ağlayamadığı için ağlayanlar. Hüzün bir yağmur gibi iniyor sahralarına. Bir rüzgâr gibi savuruyor günahlarını. "Padişah" diyor ona Bişr b. Hâris, "Bir yere girdiğinde kendisinden başka sultan tanımaz." İlave ediyor Ebu Ali ed-Dekkâk, "Hüznünü kaybedenin birkaç se nede katedemediği mesafeyi hüzün sahibi bir ayda kateder." Hüzünden daha hızlı koşan at mı var cennete! Bir kabile onlar dünyaya yüz vermeyen. "Harap olur bir ev oturulmazsa içinde," diyerek kalplerini sultanlarına veren. Onlardan İbn Halil. Sevincin çılgınlığını hüzünle dizginliyor. Dünyadaki hüzün kadar sürüyor sevinç öte dünyada.
Ebu Ali ed-Dekkak şöyle demiştir; "Tövbe üç kısımdır: tövbenin başlangıcı, ortası ve sonu vardır. Başlangıcı tövbe, ortası inabe ve sonu evbe diye isimlendirilir. Tövbe korkana, inabe tamah edene, evbe ise ilahi emri gözetene aittir "
Şeyh Ebu Ali ed-Dekkak;
"Nasıl ki baba ve ana olmadan çocuk dünyaya gelmiyorsa, bir kâmili mürşidin terbiyesine girmeden yeni bir âleme doğuşta da bir çok özürler, sürçmeler ve yıkılmalar olabilir.."