Biliyor musunuz, Berlin'de senenin ancak yüz gününde hava açık ve güneşli, iki yüz altmış beş gününde kapalıdır. Limonlukların projektörleri ve suni güneşleri bu ağaçların ışığa ve sıcağa alışmış yapraklarını doyurabilir mi? Buna rağmen yaşıyorlar, kurumuyorlar... Ama buna yaşamak denir mi?.. Canlı bir mevcudu kendisine uygun olan iklimden ayırarak, birkaç meraklının keyfi için bu berbat şartlara tabi etmek bir nevi işkence değil midir?"
Aşk yoluyla işkence edebilmek becerisi insanlara mahsustu çünkü. Ve bir kadının aşk çağrısı bu işkenceci DNA’yı hemen harekete geçirirdi.
Reklam
Müdür yardımcısı dairesindeki çalışma yöntemine ve astlarına karşı duyduğu kızgınlığı, on sekiz ayı aşkın bir süredir zorlama bir sakinlik perdesi gerisinde gizlemişti ama bu kadarı da fazlaydı. Kendini yuvarlak bir deliğe çakılmış köşeli bir tahta çivi gibi hissettiği için, köşeleri daha az keskin bir adamın birkaç kez omuz silktikten sonra büyük bir keyifle uyum sağlayacağı o kurulu düzenin pürüzsüz yuvarlaklığı, ona her gün katlandığı bir işkence gibi gelmişti.
Sayfa 114 - İş KültürKitabı okudu
Her yer açlık, alçalma, anlayışsızlık, kötülük, arsızlık, işkence, şike, zorbalık ve baskı doluydu. Her köşede insan insana insanlık dışı şeyler yapıyordu. Ve dünya boydan boya bukağılarla, yularlarla, dizginlerle, kamçıyla, gemle, mahmuzla kaplıydı. Gücü artanın insanlığı azalıyordu.
Hemen şimdi yola çıkıyoruz. Bu işkence yeri de ne imiş? Böyle kendi kendini ve gençlerin canını sıkmaya ömür sürmek mi denir?
Sayfa 73 - Edebiyat YayıneviKitabı okudu
İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor. Ben de yaşayacağım… Ama nasıl yaşayacağım!.. Bundan sonraki hayatım nasıl dayanılmaz bir işkence olacak!.. Ama ben dayanacağım… Şimdiye kadar olduğu gibi…
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.