Madonna Sistina.
Rafael'in en ünlü tablolarından.
1512-1514 tarihleri arasında yapıldığı kabulleniliyor.
Hz. Meryem, kucağında çocuk İsa (bambino) ile birlikte, bulutların üzerindedir. Yüzünde biricik oğlunun başına gelecekleri bilen bir annenin endişesi okunmaktadır. Geleceği görür gibi korkuyla bakar.
Hz. Meryem'in önüne doğru,
“Bildiğimiz kadarıyla sadece Sapiens hiç görmediği, dokunmadığı veya koklamadığı varlıklar hakkında konuşabiliyor. Efsaneler, mitler, tanrılar ve mitler ilk kez Bilişsel Devrim sayesinde ortaya çıktı.”
Beyoğlu, İstiklâl Caddesi’nde bulunan bir misyoner dükkânından almıştım Kutsal Kitabı (Eski Ahit ile Yeni Ahit’e verilen genel isim). Özellikle Eski Ahit’in en meşhur bölümü olan Tevrat’ın (5 kitaptan oluşur) bazı kısımlarını okurken, bir macera romanı okuyormuş hissine kapıldım (Roman türünün Batı’ya özgü olmasında bunun da etkisi olsa
Hanoy’un kaplumbağası
Bir 120 yıl daha yaşayasıydı
Ecel ömre engel olmasaydı.
Bir göl vardır Hanoy’un göbeğinde
Sularda yaşayıp duracaktı sessizce
Öte dünyadan çağıranları olmasaydı.
Rusya'da iç karışıklıklar artmış hükümete duyulan güven iyice azalmıştı. Dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan Ataman Sanayi'nin sahibi Mikhail Razov bu kargaşadan yararlanıp yeniden Rusya'yı Çarlık günlerine döndürmek istiyordu. Bunun için tüm dünyayı özellikle ABD'yi tehdit edecek korkunç planları vardı. Ancak
Haydarpaşa’ya ayak basan her yolcu, “körler ülkesi” denilen bir yere; antik Khalkedon kentine ayak bastığını bilmez. Efsaneler böyle tarif etmektedir eskiçağ Kadıköy’ünü. Bu, doğru
bir tarif midir diye sorulabilir. İstanbul
Gezi Rehberi’nde Murat Belge der ki, “Bu,
hakkında bildiğimiz en eski hikâye olduğu
için, Kadıköy’ü anlatmaya bununla başlamak
mantığa uygun. Ama bununla başlayınca,
Kadıköy hakkında ilk sözümüz bir ‘iltifat’
olmuyor.”
Kadıköy ile ilgili anlatılara baktığımızda
gerçekten de “talih”in hep karşı kıyıdan,
yani Khalkedon’dan sonra kurulan
Byzantion ve devamındaki devletlerden
yana olduğunu görürüz. Hele ki karşı
kıyı Doğu Roma’nın başkenti olunca,
Khalkedon iyiden iyiye bir köye dönüşür.
“Efsanede veya gerçeklikte, Kadıköy
kendinden sonra gelen İstanbul’a karşı hep kaybeden durumunda” der Belge.
Belki bu nedenledir ki iki yaka hâlâ iki ayrı şehir gibidir. Bugün Haydarpaşa’da
Khalkedon kazılarını yürüten ekipten arkeolog Hüseyin Yıldırım, “Bugün bile
Kadıköy’de yaşlılara ‘nereye gidiyorsun’ diye sorduğunda, ‘vapurla İstanbul’a geçeceğim’
derler. Coğrafi sınır değil, tarihsel yaşanmışlık hâlâ belirleyicidir” diye yorumluyor.
Zaman Çarkı döner, Çağlar gelir ve geçer, efsaneye dönüşen anılar bırakır ardında. Efsaneler solarak mit olur ve onları doğuran Çağ yeniden geldiğinde mitler bile unutulur. Bir Çağ’ da, kimilerine göre Üçüncü Çağ’ da, henüz gelmemiş, çoktan geçip gitmiş bir Çağ’ da, Puslu Dağlar’ da bir rüzgar yükseldi. Rüzgar başlangıç değildi. Zaman Çarkı
Çocukluğunda duyduğu tüm efsaneler arasında en çok, hobbitlerin bildiği kadarıyla elfler hakkında anlatılan yarım yamalak masallar ve eksik hatırlanan hikâyeler derinden etkilemişti onu
En uzak atalarımızdan kalan ve bir efsane şeklinde daha sonraki kuşaklara aktarılmış olan bir gelenek, bize ilk tözlerin tanrılar olduklarını ve tanrısal olanın tüm doğayı içine aldığını söylemektedir. Bu geleneğin tüm geri kalan kısmı, daha sonraları efsane biçimi altında kitleleri ikna etmek ve yasalara ve kamu çıkarına hizmet etmek amacıyla eklenmiştir. Böylece tanrılara insan biçimi verilmiş veya onlar hayvanlara benzer olarak temsil edilmişler ve onlara bu türden her çeşit belirlenimler eklenmiştir. Başlangıç temeli bu eklentilerden temizlendiğinde ve bu başlangıç, yalnız başına, yani ilk tözlerin tanrılar oldukları şeklinde ele alındığında, bu görüşün gerçekten tanrısal bir ifade olduğu düşünülmelidir.
Kitaba ilk başladığımda garip gelmişti ve anlayamamıştım.Hatta okurken bayağı sıkıldım.2 aydır kitabı açıp az bir sayfa okuyup kapatıyordum.Aakıcı kitaplara çok alıştığım için bu tarz kitaplar bana yabancı kalıyordu.Merak öğesi çok canlı değildi belki de ama bu konuda herkesin fikri değişebilir.
Kitap her ne kadar akıcı olmasa da beni kendine bağladı ve duygulandığımı söylemeden geçemeyeceğim.Sabırla okumaya devam ederseniz o kadar güzel hikayeler ve efsaneler var ki içinde sizi o kitaba bağlıyor.İnsanların birbirlerine olan bağlılıkları o zamaki siyasi rejim hakkında bilginiz okuyor.Sarı-Özek bozkırının zorlukları da sizin aslında ne kadar rahat yaşadığınızı gözler önüne seriyor.
Uzay projesiyle ilgili daha fazla yazı beklerdim ama az bahsedilmişti.Yeni gezegen keşfini engellemeleri de sinirlerimi bozdu tabi ki.
Yedigey'in devesi Karanar'dan bahsetmeden geçemeyeceğim.Devesinin kışın coşması ve bozkırda fırtınalar estirmesi,bütün erkek develeri öldürüp dişi develeri koruması ve onları gebe bırakması sahnelerine çok güldüm.Devenin işinin gücünün bu olması beni çok güldürdü.Yedigey'e yazılan mektupta da bu bahsedilince o sahne bayağı keyif verdi.
Bence alın okuyun.Kitaptaki betimlemeler,efsaneler sizi o kitaba bağlayacak ve ilginizi çekecek.
İyi okumalar...