Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hakan Özer

Hakan Özer
@ehozer
Kitaplar güzeldi. Büyük laflar etmek eşsizdi. Kitaplarda yazılanları paylaşmak... yetmiyordu. Bir sigara daha yaktı. Daldı karanlığa.
Yazyalnızı - İki Deli Derviş
Yazyalnızı - İki Deli Derviş
Behçet Çelik
Behçet Çelik
1125 okur puanı
Kasım 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Sabitlenmiş gönderi
Biz de yıllardır içimize attıklarımızı -kırıklıklarımızı, tökezlemelerimizi, pişmanlıklarımızı, kaçırdıklarımızı, yetişemediklerimizi, özlediklerimizi, cesaret edemediklerimizi, kof cesaretlerimizin ardından yere yıkılışlarımızı, yediğimiz azarları, çıkmayan seslerimizi, kendimize bile fısıldayamadıklarımızı, açılamadıklarımızı, yeri, zamanı
Sayfa 73 - "YAZ BİTTİ" DİYORLARKitabı okudu
Reklam
İkindi ezanı okunurken Saliha Hanım hareketlendi. "Hayırdır kalkmıyorsun herhalde," diye itiraz etti samimi bir şekilde Zeyno. "Ancak," dedi Saliha Hanım, "ta karşıya. Ezan da okundu..." "Kıl burada, veririm ben sana seccade... Annemden kalma hem de," dedi mütebessim bir edayla Zeyno. Saliha Hanım bu teklifteki saflığa mı güldü alay mı etti anlaşılmaz bir yüzle vitrindeki içkiye, yerde duran, Gofret'in salyasına bulanmış pelüş tavşana baktı. Gelinini sesledi. Şeyma mutfaktan salona gelip, "Buyur anne?" dedi. "Çağır kocanı da hadi!"
Sayfa 176 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
"İş aynı. Şu açık öğretimi bitirebilsem şef müdür filan olacağım da İngilizce denen laneti geçemiyorum. Amına koyim sanki İngiliz sörlerine hizmet ediyoruz. Biz Türk'üz vatandaş Türk! Ne sikime okutuyorlarsa..." Kamil bir an sustu ve aklına bir şeyler geldiğini belli eden bir yüz ifadesiyle Alper'e bakmaya başladı. "Ya aslında var ya... Lan ben bunu niye düşünemedim hiç? Çözmüşsün sen şimdi bu işi yani Boğaziçi filan tamam... Aslında babam okulu da ayarlatır benim yerime... Ha?" Alper anlamamış gibi baktı ama bal gibi anlamıştı. "Valla sonra dile benden ne dilersen. Şu vatan hainlerinin birinin oteli vardı, el koydular bizim Mehmet abi aldı. Oraya gönderirim seni hatunla ha? İngilizceyi tövbe geçemem ben... Sen onu halledersen gerisi bende..." "Yakalanırız ya resim kimlik filan," diye geveledi ne diyeceğini bilemeyen Alper. Sonra hiç inanmadığı halde, "Kul hakkı hem," dedi. "Oğlum gözetmen bilecek zaten. Babam ayarlar. Millet hakim, savcı, doktor, mühendis oldu böyle. Açık öğretimin kul hakkından ne olacak?" Alper'in hemen evet dememesine bozulmuştu kuzeni. "Neyse halledeceğiz artık bir şekil," dedi. Alper, sanki borç istenmiş de imkânı varken reddetmiş gibi suçluluk duydu, utandı. Lakin sustu. Hem demek Kamil, Alper'in bir hayır demesine derhal alınacak kadar hakir görüyordu aslında kendisini.
Sayfa 176 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Devrimi beklerken ömür geçip gitti bari biraz mutlu olalım," diye düşündü. "Alper bunu duysa, 'Mehdi bekler gibi devrim bekliyorsunuz yattığınız yere, sen devrimci değil konformistsin,' diye alay eder," diye geçti içinden.
Sayfa 173 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Lakin o anda Alper, Şeyma'nın hiç de öyle düşündüğü gibi gariban biri olmadığını, gerektiğinde şirretleşebileceğini fark etti. İnsanı en çok kontrolsüz, önceden planlanmamış tepkileri açığa vuruyordu
Sayfa 175 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Reklam
Kendi dünyasına bu kadar uzak Saliha Hanım'ın, ağabeyinin mutluluğun onlara benzemekte olduğunu, sanki kendilerinin hiç derdi tasası yokmuş gibi, dert tasa sahibi olmayı muhafazakâr olmamaktan kaynaklanan bir sıkıntı saydıklarını fark etti sonra. Kendine de onların yaşantısı, olamadığı gibi görünmeye çalışarak sıkıntı içinde geçen bir mahpusluk gibi geliyordu. "Ama ben onları vazgeçirmeye, kendime benzetmeye uğraşmıyorum ki..." Alper belirdi zihninde. "Uğraşıyorsun," dedi. "İşte bunu diyorum, geldin mi lafıma? Hepiniz aynısınız."
Sayfa 173 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Emekli olduğunu, Ali ile hep bahsini yaptıkları, evvelce herkesten habersiz iki-üç gün tatile de gittikleri, utangaç bir yeniyetme gibi örtü altında seviştikleri Kazdağları'na yerleştiklerini, bahçede yetiştirdiklerini yediklerini, arada çocukların onları ziyarete geldiğini, ateş başında şarap içtiklerini hayal etti. "Devrimi beklerken ömür geçip gitti bari biraz mutlu olalım," diye düşündü. "Alper bunu duysa, 'Mehdi bekler gibi devrim bekliyorsunuz yattığınız yere, sen devrimci değil konformistsin,' diye alay eder," diye geçti içinden.
Sayfa 172 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Zeynep daldı. Aynı anne babanın aynı şekilde yetiştirdiği iki kardeş... Ağabeyi ve kendisi... Nasıl olup da bu kadar farklı olmuşlardı? İkisi de ülkesini sevdiğini düşünüyor; ikisi de ahlaklı, doğru yolda ve dürüst olduğu kanaatinde. "Daha da ilginci, ikimiz de birbirimizin yolunun yanlış olduğundan eminiz," diye düşündü Zeynep. "Belki de Atatürk'ün tepeden indirerek ve uygun gördüğü biçimde dayattığı modernleşme aksak bir demokrasi yarattı. Şimdi Osmanlı'nın kalıntıları ve uzantıları ile bir asra yaklaşan Cumhuriyet, asla gerçekleşmemesi gereken ama bir kez yapılıp eşlerin öyle böyle dayandığı itiş kakış evliliklere dönüştü. İşte bana teklif ettikleri de aynısı... Ya da..." Düşündükçe aydınlanıyordu insan; ama yanlışını bularak ama fikirde derinleşerek... "Hep böyle sinsisiniz," diye düşündü, öfkelendi. "Önce güler yüzle, ılımlı ılımlı yanaşın, sonra elini vereni saldırgan bir sarmaşık gibi sarıp kapatın...
Sayfa 173 - Sözler: Şimdi ellerindedir Poseidon'un yabasıKitabı okudu
Tarih çok acayip, doğduğumuz zaman normalleşmiş olduğu için dünya kurulduğundan beri öyle sandığımız bir sürü şey eskiden nasıl da değişikmiş. Misal domatesin kırmızısını yemezlermiş çürük diye, yeşili yenirmiş...
Sayfa 152 - Nakarat, TenâhenkKitabı okudu
Çocuklarımızı muayyen yaşlara kadar okutmayı adet edindik. Bu çok güzel bir şey! Fakat günün birinde bu mektepler sadece işsiz adam çıkaracak, bir yığın yarı münevver hayatı kaplayacak... O zaman ne olacak ? Kriz... - A. H. Tanpınar, Huzur
Sayfa 135 - Sözler: Teslis demek değil mi: "Seviyorum ben seni?"Kitabı okudu
Reklam
"Buluz'u nasıl çevirirsin Türkçeye?" "Ay hayır," dedi Sedef. "Ne hayır?" "Buluz esprisi yapacaksın biliyorum işte. Zaten Türkçe filan... Gülmedim ya artık güldürene kadar durma..." "Yok ya ne alâka ciddiyim," dedi Alper. Sedef düşündü ve "Maviler mi?" dedi. "Gibi," dedi Alper ve ekledi: "Hüzün." Kırkbeşliklerin en önde duranını, Ahmet Özhan'ı işaret edip, "Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir, gönlümün kıyısına vurur," dedi ve açıkladı: "Annemin en sevdiği şarkılardan..." "A bunu da ona alalım o zaman," dedi hemen Sedef. "Yok bu o şarkının olduğu albüm değil de orada B.B. King burada Ahmet Özhan görünce aklıma geldi... Yine aynı mesele, bizde hüzün orada buluz; enstrüman farklı, dil farklı ama arkasındaki psikoloji aynı... Çünkü çekilen çile, katlanılan dert, görülen eziyet aynı...
Sayfa 133 - Sözler: Gökte kuşak belirdi, sevindik haleluya!Kitabı okudu
Eliyle Caferağa'yı işaret eden Alper, "Çok maça çıktım burada," dedi. "Ya!" dedi Sedef, "Yine olursa izlerim ben de gelip seni." Alper, Sedef'in kendisinin bu en sıradan sözlerine, en sıradan özelliklerine olağanüstü bir şey duymuş gibi tepki vermesine şaşırıyordu. Dünya üzerinde bir kişi için bu kadar özel olmanın insana fazlasıyla yeteceğini düşünmeye başlamıştı.
Sayfa 131 - Sözler: Çarşı boyu gezinip anlattım hikâyemiKitabı okudu
Bir çocuk vardı lisansta, gerçekten inanarak, "Yahudi soykırımı olmadı abi," dedi muhabbet ederken kantinde, "Yahudiler, Amerikan filmleri ile varmış gibi çekip inandırdılar herkesi..." Yok ya ne alayı, alay filan değil... Gerçekten inanıyordu söylediğine. Tipini görsen acayip janti kıyafetler, havalı güneş gözlüğü filan... Asla araştırmamış okumamış zaten de asıl mesele ailesi, babası asıl yani, bir tarikata üyeydi. Çocukluğundan beri öyle işlemişler o da inanmış. Ömründe Yahudi gördüğünü sanmıyorum ama müthiş bir Yahudi nefreti vardı çocukta. Sebepsiz bir nefret; örgütlenebilmek için yaratılmış hayali bir kötülüğü bir kitleye atfetme... Evet herkes böyle değil ama böylesi de çok işte... Sevmiyorum insanları o yüzden... Kartla ödeyeceğim... Benim annemden başka kimseye zararım, yüküm yok. Büyük adam olmak istemiyorum.
Sayfa 130 - Sözler: Çarşı boyu gezinip anlattım hikâyemiKitabı okudu
Bir müddet etrafı izleyerek yürüdüler. Alper düşünüyordu. Son günlerde hissettikleri ve yaşadıkları ile Huzur'da olan biten arasındaki benzerlikleri fark ettikçe romandan sadece bir ödev çıkarmadığını, epeyce etkilendiğini içten içe kabul ediyordu. Böylece, son zamanlarda dolaştığı her yerde Tanpınar'ın adımlarını takip ettiğini, şehrin her köşesinde onun hayaleti ile karşılaştığını hissediyordu. Bunları Sedef'e de anlattı. Sedef, "Ya artık benim de okumam şart Huzur'u," dedi, "baksana tanışmamıza o vesile oldu, şimdi onun yazarının yaşadığı yerlerde geziyoruz, o kitaptaki insanlar gibi dolaşıyoruz diyorsun... Bunlar rastlantı olamaz, ben inanırım böyle şeylere..." Alper güldü. O tüm bunların sadece bir tesadüf olduğunu ya da bilinçaltının devrede olduğunu düşünüyordu. Yine de, Huzur'u okuduktan sonra doğup büyüdüğü İstanbul'a bakışı değişmiş, bir bilinç kazanmaya başlamıştı. "Bazı sanatçılar yaşadıkları şehre şehir de onlara ruhunu katıyor sanki... Böylece birlikte sonsuza kadar var oluyorlar," dedi Alper.
Sayfa 98 - Sözler: Ne imiş söyle aşkın tılsımı?Kitabı okudu
"Bir de bu kiliseler," dedi Alper, "sekülerliği savunan Türk, yerel dindarı aşağılar ama kiliseye bayılır. Sanki bunların din adamlarıyla müminleri yobaz değil. Yanlış Batılılaşma budur işte." Sedef, "Yemin ederim gizli akepeli filan olduğunu düşünmeye başlayacağım şimdi," dedi gülerek. "Ne alâka?" dedi Alper. "Ben bayılırım kilisede mum yakmaya," dedi Sedef omuz silkerek. Elini ileri doğru uzatıp, "Buradan aşağı inerken solda büyük bir kilise var," diye ekledi. Alper, "Senantuan," deyince Sedef, "Adını bilmiyorum ama orada yaktığım mumun haddi hesabı yok," dedi gülümseyerek. Alper, "Tam Tünel'e gelirken sağda da bir han varmış biliyor musun?" diye sordu. Sedef, "Ben o kiliseyi yanındaki Zara'ya girerken görüp öğrendim," dedi kendisiyle alay eder gibi ve ekledi: "Hanın yakınında Zara var mı?" Alper güldü. "Sana da yolladığım ödev için internette bakınırken görmüştüm; Tanpınar yaşamış bir dönem o handa."
Sayfa 97 - Sözler: Ne imiş söyle aşkın tılsımı?Kitabı okudu
"Sen rahat ol," dedi sonra Alper bilmiş bilmiş, "bence başımızın sıkıştığı anda icat ettiğimiz bir olguyu sadece başımızın sıkıştığı anlarda hatırlamamızdan daha doğal bir şey olamaz. Zaten böyle kutsallaştırılmış kavramları tartışırken korktuğumuz da çarpılmak falan değil, bu kavramları kutsallaştırarak kendilerine çıkar sağlayanların ya da kimlik edinenlerin saldırma ihtimali... Ha çarpılmaktan korkuyorsak bu da o tiplerin yarattığı illüzyon... Birey olamadığı için varoluşunu ancak bir külte bir lidere bağlanarak, bağlanırken de ona dönüşerek anlamlandırabiliyor pek çok insan çünkü..."
Sayfa 97 - Sözler: Ne imiş söyle aşkın tılsımı?Kitabı okudu
9,1bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.