Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kafka'nın bilinmeyen günahların cezası ve kefareti olarak giderek yoğunlaşan bir biçimde kendine uyguladığı dünya nimetlerinden el etek çekme disiplini, uygun karşılanmayan dürtüleri bastırmaya yaradı, ama sonuçta bu disiplinin kendisi öç alırcasına tahrip edici bir nitelik aldı. Kafka'nın belirli yiyecekleri yemeyişinden kendini zorladığı açlık diyetine geçişinde giderek artan bir vahşet öğesi vardı; ölümüne yol açan hastalığının -gırtlak veremi- yutmayı olanaksızlaştırması yüzünden bir bakıma gerçekten açlıktan ölmesi, bu diyete acıklı bir ironi yükledi. Bir koşer kasabın torununun -görünürde pratik nedenlerle başlayıp sonradan da ahlaki ilke olarak vejetaryen olması, kesinlikle rastlantısal değildir. Ama Kafka işi daha da ileri götürdü. Sofu ataları gibi dinsel kurallara tümüyle uymaya yöneldi, ama büyük bir farkla: Kaşrut ya da Yahudi beslenme kurallarına uyulması, bireyle cemaat arasında bir bağ kurarken, Kafka'nın uyguladığı ritüeller onu cemaatten tamamen kopardı ve sadece atalardan kalma geleneklere değil, kendi ailesine bile yabancılaşmasına neden oldu. Topluluk içinde "geviş getirmek" tuhaf kaçtığı için, zamanla yemeklerini tek başına yeme alışkanlığını geliştirdi ve bir başkasının karşısında yemek yemekten nefret etti.
Sayfa 127 - Can Yayınları, Coetzee’nin mektubundan, Ernst Pawel, The Nightmare of Reason: A Life of Franz KafkaKitabı okuyor
Bu dünyadan el etek çekme adıyla öyle bir sonuç doğuyor ki; ilahî nimetler ve memleket nimetleri gibi bütün nimetler züğürtlere, haylazlara, murdarlara ve gayri Müslimlere kalıyor
Reklam
Dünyaya yüz çevirip insanlardan uzaklaşarak münzevi bir hayat sürmenin daha dindarca bir tutum olduğunu düşünen pek çok insana rastlamak mümkündür. Halbuki müttaki olmakla zahidāne bir hayat arasında önemli bir fark bulunduğunu gözden uzak tutmamak gerekir. Hıristiyan keşişlerinde görüldüğü gibi dünyadan tamamen el etek çekme ve toplumdan soyutlanma anlamında bir zühd, Allah Resülü'nce tasvip edilmemiş, bu eğilimi taşıyan bazı arkadaşları da onun tarafından uyarılmıştır. Çünkü o, dünyaya da ahirete de layık olduğu değeri veren, ashabına da bu yolda rehberlik eden bir önderdi. Nitekim bir hadisinde, "Dünyada zahid olmak, helal olan şeyleri (kendine) haram kılmak ve malı bir tarafa bırakıp atmak değildir. Dünyada zahid olmanın gerçek anlamı, sahibi olduğun şeyleri Allah'ın sahip olduğu (ve vaat ettiği) şeylerden daha çok itimat edilmeye layık görmemen ve başına bir musibet geldiğinde -kalıcı bir musibet dahi olsa- ondan elde edeceğin sevabı daha fazla arzular olmandır." Dolayısıyla Allah'ın dostu yani velisi olmak için, toplumdan ve Cenab-ı Hakk'ın helal kıldığı dünya nimetlerinden, mahrum kalmadan ailevi ve toplumsal sorumlulukları yerine getirerek iman ve salih amel ikilisine sarılma kararlılığını tercih etmek esastır. Zira Cenab-ı Hak, dostluğuna hak kazanabilmesi için kişide iman ve takvadan başka şart aramamaktadır. Çünkü Peygamber Efendimizin ifadesiyle, "Allah, insanların suretlerine ve mallarına değil, kalplerine ve amellerine bakar. "
Sayfa 119Kitabı okudu
Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki coğrafi yakınlaşma zamanla zühd eğilimli müslümanlarla,rahipler arasında inanç ve yaşantı yakınlaşmasına da yol açar.Sûfîler,rahiplerden sûfî adının türetildiği yün elbise ve daha başka unsurları benimseyip almışlardır.Bunlar arasında kuşak bağlama,sûkût orucu,dünyadan el etek çekme,hûlûl inanç ve uygulamaları yer alır.Hatta hristiyanların,sufileri,dolayısıyla tasavvufu etkilemesini göstermesi açısından,ruhbanların barındıkları binaların işlevini üstlenen tekkenin ilk defa bir hristiyan emiri tarafından yapılarak sufilere bağışlandığını tespit etmekteyiz.
Bir kez daha bir gerçeklikle karşı karșıya geldim, ama anlamına varamadım. Kaybolduğumu sanmiştim, umutsuzluğun dibine vurdum sanmıştım. Her seyden el etek çekme arzum kabul edilince de huzuru tattım sanmıştim. Böyle zamanlarda insan kendini bulur ve kendi kendinin arkadaşı oluverir.
Sayfa 137Kitabı okudu
..var denemeyecek bir var­ olma, dünyadan el-etek çekme hakkı.
Reklam
Cimrinin dilencilere tavsiyesi. Dünya nimetlerinden el etek çekme: Neden? Fedakarlık: Niye? Kendini başka bir kurdun mutluluğu için feda edecek bir kurt giremiyorum. Bu yüzden doğada yaşananlarla yetinelim. Zirvedeyiz, üstün bir felsefeye sahip olalım. Başkalarının burnunun ucundan ötesi görülemiyorsa, yukarıda olmak neye yarar? Keyifle yaşayalım. Yaşam, hepsi bu. İnsanın başka bir dünyada, yukarıda, aşağıda, sağda solda bir geleceği olduğuna hiç inanmıyorum. Ah! Bana dünya nimetlerinden el etek çekmem, fedakarlık yapmam öğütleniyor, yaptığım her şeye dikkat etmeli, iyi ile kötü, haklı ile haksız, fas ile nefas (sevap ile günah) üzerine kafa yormalıymışım. Neden? Çünkü davranışlarımdan dolayı hesap verecekmişim. Ne zaman? Öldükten sonra...
Sürekli olarak dünyevi işlerden el etek çekmeyi ve fedakarlık etmeyi öğütleyen İsa'nız umurumda değil. Cimrinin dilencilere tavsiyesi. Dünya nimetlerinden el etek çekme: Neden? Fedakarlık:Niye? Kendini başka bir kurdun mutluluğu için feda edecek bir kurt göremiyorum.
Sayfa 35
Şimdi, ironi, tragedya ve komedi üçlüsünü bir de modernliğin kurucu adımına geri götürürsek karşımıza ne çıkar? Descartes’ın kuşku argümanları, insanın bilgisizlik içinde çaresizce bir o yana bir bu yana gidip gelmesi olarak okunamaz mı? Descartes’ın adını koyduğu özne de yanılgılarının trajedisinden çıkış yolunu argumanın sonunda kendine dönerek ve kendisinin her şeyin -yani yanılgısının- temeli olduğunu görerek bulmaz mı? Bu kendine dönüş anında romantik özne hâlâ o yanıltıcı dışsallığı hayalleriyle ikame etmeye çalışırken komik özne kendi cehaletine gülerek eylemiyle dünyaya angaje olmaz mı? İroni dunyadan züppece bir el-etek çekme olarak kalırken komedi zekânın -çok yakın geçmişte de gördüğümüz gibi- en yıkıcı güç olduğunu göstermez mi?
247 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.