Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Salih amelin belirtileri
Allah’ın (c.c.) rızasına göre davranan, amellerini buna göre yapan ve ahireti dünyaya tercih eden âlimler, peygamberlerin vârisleri, halifeleridirler. Bunlar kullara nasihat eder, onları Allah’a (c.c.) çağırırlar. Mahşer gününde nurdan minberleri üzerinde peygamberlerle birliktedirler. Herkes kendi derdine düştüğü vakit onlar, güzel elbiseler ve muhteşem takılar kuşanmış halde büyük bir izzet-i ikram görecek, yakın-uzak birçok kimseye şefaat edeceklerdir. Bunlar, Allah’ın (c.c.) ümmet üzerine olan rahmet ve bereketidirler, insanları kurtuluş yoluna çağırırlar. Onların peşinden gidenler kurtuluşa erip me’sud olurlar. Ayrıca bu kimseler, kurtuluşlarına vesile oldukları insanların ecirleri kadar sevap da alırlar. Nitekim bu insanların özelliklerini anlatan birçok rivayet mevcuttur. İlim ehli zatlardan birisi; “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?” (Fussilet, 41/33) ayetini okumuş ve şöyle demiştir: “Bu kimse Allah’ın (c.c.) sevdiği kuldur, Allah’ın (c.c.) velisi, seçkin ve hayırlı kuludur. Yeryüzünde Allah’ın en çok sevdiği insandır. Allah’ın (c.c.) davetine icabet etmiş, çağrısına kulak vermiş ve insanları da bu çağrıya icabet etmeye davet etmiştir. Bu çağrıya icabet ederken salih ameller işlemiş ve ben Müslümanlardanım demiştir. İşte bu insan Allah’ın (c.c.) halifesidir. Ey insanlar! İşte böyle âlimlerin peşinden gidiniz, bunları örnek ve önder edininiz ki, bahtiyar olasınız ve muvaffakiyet bulasınız!
Peygamber Efendimiz (s.a.v), İbn Abbâs'a şöyle buyurdu: "Evlâdım, sana bazı şeyler öğreteceğim; Cenâb-ı Hakk'ı gözet ki, O da seni gözetsin, Cenâb-ı Hakk'ı gözet ki, O'nu karşında göresin. Bolluk ânında O'na kendini tanıt ki, sıkıntı zamanında O da seni tanısın. İstediğin zaman Allah'tan iste; yardım talep ettiğinde Allah'tan dile. Başına gelecekler konusunda artık kader belirlendi; sana zarar vermek için bütün mahlükat gayret sarfetse ancak Allah'ın sana yazdığı bir zarara sebep olabilirler. Rıza ile yakin üzere Allah için amelde bulunabilirsin, durma bunu yap; buna gücün yetmiyorsa hoşlanmadığın bir şeye sabır göstermende büyük hayır vardır."
(İbn Hanbel 1/307)Kitabı okuyor
Reklam
Bu kitab yirmiüç sene boyunca inanılmaz bir hızla İslâmî hareketi yönlendirme fonksiyonunu icra etti. Eyleme bir tek kişinin feryadı ile başladı, netîcede insanın yeryüzünde Allah'ın halîfesi olduğunu göstermekle sonuca erdirdi. Hakk ile bâtıl arasında uzun süre devam eden çatışmaların gerisindeki yapma ve yıkma projelerini adım adım her merhalede gösteren bu kitâbdır. Öyleyse sen, nasıl olur da onun birkaç kelimesini okuyup harflerini şöyle bir görmekle bütün esrâr ve gerçeklerini gözünün önüne sermesini bekleyebilirsin? Siz; nasıl olur da küfür ile iman ara- sında cereyân eden meydan muhârebesine ayağınızı atmadan, İslâm ile câhiliyye arasındaki mücadelenin içine girmeden ve bu savaşın herhangi bir cephesinde yara almadan onun esrârına vakıf olabilirsiniz?
Olayların arka planını görmezden gelerek yaşadığınız bir hâdisenin, sizin cinsinizden biri tarafından başınıza geldiği- ni düşünürseniz onu kabullenmekte zorlanırsınız. Fakat sizin üzerinizde olan ve sizi var eden, size "varlık" bahşeden bir yüce kudretin Allahu zü'l Celal'in varlığını kabul ettiğiniz ve Ona teslim olduğunuz zaman tecelliyatla imtihan ediliyorsunuz. Başınıza gelene bu nazarla bakıp, her hâdiseden bir ibret alacaksınız. Modern insanın çıkmazı işte burada başlıyor. Modern insan bu çıkmazda hayatını idame ettiriyor. İnsana çok büyük yetenekler bahşedilmiş; ama bu yetenekler başına gelen imtihanlarla baş etmesine yetmiyor. Eskiden evlerin, tekkelerin duvarlarına, "Ah Teslimiyet" yazilı levhalar asılırdi. Bu teslimiyet, sizi var eden ve sizi kuşatan bir varlığa teslimiyettir. Allahu zü'l Celal, yeryüzüne elçilerini göndermiş. Bu elçi- lerin bir de vârisleri var. Büyük zevat-l kiram var. Bu şekilde ala meratibihim bir teslimiyet zinciri var. Eski diplomalara ve icazetnamelere şu yazılırdi: "El ele, el Hakk'a." En nihayetinde siz Hak'tan gelen şerbeti içiyorsunuz. Kaynak insan değildir. Allah'tır. insan sadece nakleder. Yunus Emre ne diyor: Hak'tan gelen şerbeti içtik elhamdülillah Şu tevhid denizini geçtik elhamdülillah. Yunus Emre'ye Hak'tan bir haber geliyor, o habere, "Âmen- na" diyor. Sonra o haberin mûcib-i muktezasınca amel ediyor ve tevhid denizini geçiyor. Yoksa sadece "âmenna" demekle geçilmiyor o deniz. işte o an bir sükûn bir sekinet hâli iniyor ruha. İnsanın iç dünyası ferahlıyor.
Bunlar (salihler), Allah’ın c.c ümmet üzerine olan rahmet ve bereketidirler, insanları kurtuluş yoluna çağırırlar. Onların peşinden gidenler kurtuluşa erip me’sud olurlar. Ayrıca bu kimseler, kurtuluşlarına vesile oldukları insanların ecirleri kadar sevap da alırlar. Nitekim bu insanların özelliklerini anlatan birçok rivayet mevcuttur.
GÖZ GEDİĞİ
"Bu gedikleri ele geçirdikten sonra evvela göz gediğinin bakışlarının ibret almasını engelleyin, onun sadece zevklenme, dinlenme ve eğlence maksadıyla bakmasını sağlayın. Eğer siz farkında olmadan bir ibret bakışıyla bakarsa, onu gaflet, hayran kalma ve şehvet bakışlarıyla bozun. Zira bu onun kolayca yapa- cağı ve zoruna gitmeyecek bir
Reklam
Karac'oğlan...
Sultan Süleyman'a kalmayan dünya Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün Nice bin senedir çürüyen canlar Hakk'ın emri ile dirilir bir gün Ne güzel yapıldı cennet yapısı Çok aradım görünmedi kapısı Benim korktucağım Sırat Köprüsü
DER HAKK-I HAZRİTİ 'ÖMER EL-FÂRÛK
( Radyallahu 'anhu ) Maksem-i 'adl idi divân-ı Cenâb-ı Fârûk Hem-ser-i çarh idi eyvân-ı Cenâb-ı Fârûk Müşterâ "abd ile seyyân tutardı nefsin Gökte mezkûr iken 'unvân-ı Cenâb-ı Fârûk Şark u garba yayılub alemi lerzân etti Şöhret-i hançer-i bürrân-ı Cenâb-ı Fârûk Çatlatır zehresini şirzime-i bâğıyenin Dehșet-i çehre-i rahșân-ı Cenâb-ı Fârûk Kuru bir körfez iken reşk-i safã-hân etti Basra' yı tișe-i bünyân-ı Cenâb-ı Fârûk Ma'delet kaidesin âleme göstermek için Kırk yarardı kılı 'irfân-ı Cenâb-ı Fârûk
Hikmet ve basiret sahibi bu büyüklerden biri olduğuna hüsn-i zan ettiğimiz İbn Atâullâh el-İskenderî-kuddise sirruh-, bu latif hakikate ve ince edebe şöyle işaret eder: "Hayır ve hasenât, ibâdet ve taat senin tarafından iş- lendi diye sevinme; fakat bu güzellikleri, Allah seninle ve sende ortaya çıkardığı için, işte bu lütfa ve teveccühe svin! Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmuştur: (Ey Nebiyy-i Ekrem! Kullarıma) de ki: Ancak Allah'ın fazlı ve rahmetiyle, işte ancak bunlarla sevinsinler! Zira bu ihsân ve ikramlar, onların toplayıp biriktirdiği her şeyden daha üstündür ve daha hayırlıdır." (Yūnus Sûresi, 58) Müfessirler bu âyet-i kerimede zikredilen fazl ve rahmeti, Yüce Rabbimizin kullarına olan her çeşit ihsân ve ikramı anlamında açıkladıkları gibi, "Kur'an ve İslâm nimeti" olarak da tefsir etmişlerdir. İbn Ataullah kuddise sirruh da bu mânâlarla birlikte, zâhiren kul tarafından işlenen hayır ve hasenâtın, ibâdet ve taatların da esasen Hak Teâlâ'nın kuluna olan fazl ve ihsânı olarak görülmesi gerektiğini hatırlatmıştır. Burada dikkat çekilen çok daha önemli bir diğer husus da, sevinme noktasının amelin kendisi değil, Hakk'ın kuluna olan iltifat ve teveccühü olmasıdır. Yani kul burada, amelden ziyade Rabbiyle sevinmiş olmaktadır.
Sayfa 38
Var mı bunu lügata bakmadan okuyacak bir babayiğit ?
Hicret-i Seniyyeleri'nin 11. yılı Reblülevvelinin 12. Pazartesi günü Resûl-i Ekrem efendimiz irtihal ederek Hazret-i Ebû Bekir es-Siddik makamı hilâfete geçmişti. Bu tarihi takip eden günlerde İslâm dininin o güne kadar görüp geçirdiği hayâti devirlerin en çetin bir safhası kaydedilmiştir. Resûl-i Ekrem'in yirmi üç sene devam eden
Sayfa 299Kitabı okudu
Reklam
Şeyh Ahmet el-Alevî
"İman, dinlerin temelidir; fakat daha ileriye ulaşıp Allah'ta kendilerini bulanlar için iman son bulur. O insan, artık inanmaz; çünkü gö- rür. Hakk'ı doğrudan gören birisinin ise inanmaya ihtiyacı yoktur. "
Sayfa 108Kitabı okudu
Kendi mistiklik (tasavvuf) geleneğine yeniden sarılacak olan Anadolu çocukları, hem kendi nefislerinin zorbalığına, hem de zorbaların zulmüne karşı her zaman kutsal cihad ilan edecekler ve kendi darağaçlarının önünde cesaret ve gururla cihadlarının tam anlamıyla şuurunda olarak; Ben Hakikatim " En' el Hakk diyebileceklerdir. #NurettİnTopçu #İsyanAhlakı @DergahYay
Dergah YayıneviKitabı okudu
Aşığın suya kanmasının tek yolu maşukuna vasıl olmasıdır. Ahmet Yesevi ise bu makamın üç vasıtayla Allah'ın birliğine ulaştıracağını öğretti bize. Bunlar Hakk'ın varlığında varlığını bulan insan; ilmel yakin(bilmek), aynel yakin(görmek), Hakk-el yakin(olmak) mertebelerinden geçerek Allah'ın birliğini kendi özünde müşahede eder.
Sayfa 160Kitabı okudu
Üç kişi Kur’ân’ı ezberlediğini iddia ediyor ve bunun üzerine sen “deliliniz nedir?” diye soruyorsun. Birincisi: “Delilim, kurrâların üstadı olan el-Kisâî’nin [ö. 189/805] onayından geçmemdir” dedi. “Çünkü el-Kisâî hocama, hocam da bana onay verdiğine göre, ben de el-Kisâî’nin onayından geçmiş sayılırım” diye bir akıl yürüttü. İkincisi: “Delilim,
Sayfa 130 - Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanılığı Yay. 2 .Baskı, İstanbul 2023
Ben de gizlenmiş haldeyim,ben sırrın sırrıyım, gizlinin özüyüm.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.