Elhak, Kudüs ümmetin aynasıdır. İşgalin büyüğü Kudüs'te mi yoksa yüreklerimizde mi, bir bakalım. Dünyevi hırsların, nefsani hazların işgal ettiği kalplerde ne ulvi sevdalar yeşerir, ne yüce davalar can bulur. Ümmet olarak üstümüzdeki ölü toprağını atmadan, zihnimizdeki ön yargı zincirlerini kırmadan, kalplerimizdeki gaflet bulutlarını dağıtmadan, İslam âlemine sirayet eden tefrika hastalığından kurtulmadan, hizipçilik prangalarını parçalamadan, "Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın, parçalanmayın." (Âl-i İmrân, 3/103.) emr-i ilahisine uymadan ne biz özgür olabiliriz, ne Kudüs.
Elhak, Kudüs ümmetin aynasıdır. İşgalin büyüğü Kudüs’te mi yoksa yüreklerimizde mi, bir bakalım. Dünyevi hırsların, nefsani hazların işgal ettiği kalplerde ne ulvi sevdalar yeşerir, ne yüce davalar can bulur. Ümmet olarak üstümüzdeki ölü toprağını atmadan, zihnimizdeki ön yargı zincirlerini kırmadan,
kalplerimizdeki gaflet bulutlarını dağıtmadan, İslam âlemine sirayet eden tefrika hastalığından kurtulmadan, hizipçilik
prangalarını parçalamadan, “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın, parçalanmayın.” (Âl-i İmrân, 3/103.) emr-i
ilahisine uymadan ne biz özgür olabiliriz, ne Kudüs.
Gün kavuşurken köye bir adam geldi ve peygamber olduğunu söyledi. Köylüler adama inanmadılar, “İspat et!” dediler. Adam karşılarındaki eski suru gösterdi ve “Eğer bu duvar konuşur ve benim peygamber olduğumu söylerse inanır mısınız?” diye sordu. Köylüler, “Elhak,inanırız!” dediler. Adam duvara döndü ve elini uzatarak, “Konuş ya duvar!” buyurdu. Bunun üzerine duvar dile geldi ve şöyle dedi: “Bu adam peygamber değildir. Sizi kandırıyor. Peygamber değildir.”