Dışı güzel bir yaratılmışa vermişsen aklını, baktığın vakit sadece kabuğu, deriyi görmüşsen de yitirmişsen idrakini, elhak delisindir. Amma ki katreyi görüp de deryaya, yıldızı. görüp de semaya aşk etmişsen mecnundur adın. Mecnun, aşkı aslıyla bilenlerin göbek adıdır. Onlara deli demeyin, hakaret olur. Zira mecnundur onlar.
varsa devran içinde devran
bu devranın devranıyız biz
o canlar ki cânânından taşra düşmüştür
cânânıyız biz
gönül mahzun
ay karanlık
yıldızlar gözden nihân olsa da
Dışı güzel bir yaratılmışa vermişsen aklını, baktığın vakit sadece kabuğu, deriyi görmüşsen de yitirmişsen idrakini, elhak delisindir. Amma ki katreyi görüp de deryaya, Yıldızı görüp de Sema'ya aşk etmişsen mecnundur adın.
Üstadımız kendisi söylüyor ki: "Ben sekiz-dokuz yaşında iken, bütün nahiyemizde ve etrafında ahali Nakşî Tarîkatında ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan namıyla bir zâttan istimdad ederken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif olarak "Yâ Gavs-ı Geylanî" derdim. Çocukluk itibariyle elimden bir ceviz gibi ehemmiyetsiz bir şey kaybolsa,
...Elhak insan kısmı ölümlüdür . Ölüm duygusu yaşamaya engel , bir afiyet kaçırıcı değil
bilakis yaşamayı onurlandıran , anlamdıran soylu bir neşenin adıdır.
Sen, sen değilsin; Sen, ben'sin ancak!
Ben, ben değildim; Ben sen'dim elhak!
Ben, benden uçtum, sen, Ben'le doldun!
Senden Ben oldum, benden Sen oldun!
Senlik de yoktur, Benlik de bizde ;
Zerrât-ı âbız birtek Denizde...
Bi heq rinde xerabat im ji dêrê vê demê hatim
Çi hêvî hûn dikin îro ji vî rindê xerabati
Elhak harabat ehliyim, yeni çıkıp geldim kiliseden
Ne tür umut beklersiniz bugün bu harabat ehlinden
Gün kavuşurken köye bir adam geldi ve peygamber olduğunu söyledi.
Köylüler adama inanmadılar, "İspat et!" dediler.
Adam karşılarındaki eski suru gösterdi ve "Eğer bu duvar konuşur ve benim peygamber olduğumu söylerse inanır mısınız?" diye sordu.
Köylüler, "Elhak, inanırız!" dediler.
Adam duvara döndü ve elini uzatarak, "Konuş ya duvar!" buyurdu.
Bunun üzerine duvar dile geldi ve şöyle dedi: "Bu adam peygamber değildir. Sizi kandırıyor. Peygamber değildir."
Enes İbn Malik anlatıyor: Selmân-ı Fârisî, Hz. Ömer'i ziyarete gitmişti. Hz. Ömer, hemen yaslandığı yastığı aldı ve ona uzattı. Selmân-ı Fârisî: "Elhak, Allah ve Resûlü doğruyu söylemiştir." buyurdu. Hz. Ömer: "Ne demek bu Ey Ebû Abdullah, anlat bakalım?" dedi. Selmân-ı Fârisî: "Bir gün, Allah Resûlü'nün huzuruna varmıştım. Allah Resûlü, arkasındaki yastığı aldı; bana uzattı ve şöyle buyurdu:
"İyi dinle Selmân: Bir Müslüman, Müslüman kardeşini ziyarete gider de, ziyaret edilen kişi, kardeşine ikramda bulunma düşüncesiyle yastığı uzatırsa, buna mukabil Allah Teâlâ onun günahlarını bağışlar."