Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yunus Emre Dilsizmen
Anılar Sevindirir mi dersiniz Acıtır mı yoksa Her ikisi de mi Peki Acı verenleri unutsak Unutalım Yapamayız ki Ama yapmış gibi davranırız Hep öyle olur zira hep Hatırlar acımızı hüzünleniriz Ve sonra güleriz İstemsiz de olsa güleriz Göstermeyiz acımızı Dışarıdan korkarız Peki neden Acıyı tatmayanlar var Onlardan korkarız Gülerler çünkü gülerler Korkarız işte biz Korkarız onlardan
Sofuluk satıyorsun, elinde boy boy tesbih Çevrende dalkavuklar; tapınır gibi, la-teşbih! Sarık cübbe ve şalvar; hepsi istismar, riya Şekil yönünden sanki; Ömer’in devri, güya! Herkes namaz oruçta; hepsi sözünü dinler Zikir Kur’an sesinden, yerler ve gökler inler! Ha bu din, iman, takva; inan ki hepsi yalan Sen onları kendine taptırısın vesselam! Derdin davan sadece, hep nefsi saltanatın Şimdilik putu sensin, tapılan menfaatın! Hey kukla kafalı adam, dinle sözümü tut Bunların dilinde Hak; ama kalbi dolu put! Mehmet Akif ERSOY
Sayfa 397Kitabı okudu
Reklam
359 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
İskender Pala en sevdiğim Türk yazarlar arasında. Bunda yazdığı tarihi romanların çok büyük etkisi var. Yunus Emre'nin köyünde çıkan kıtlık yüzünden ailesi ve köyü için Hacı Bektaşi dergahına buğday istemeye gitmesiyle, dergahta geçen meşhur konuşma sonrasında nefesi değil ille de buğdayı istemesiyle başlıyor roman. Bu olaydan sonra onun manevi yolculuğu başlıyor, Tapduk Emre dergahında odun toplamakla geçiriyor yıllarını. Doğayla bütünleşiyor, her şeye "Bilmem." diyerek kibrini kırmaya çalışıyor, her yerde Allah'ı arıyor, aşk oduyla yanıyor. Edebiyat hocamızın sufi dervişlerle ilgili söylediği bir söz vardı. "Derviş olmak kolay değildir, her şeyi terk etmeniz gerekir ama bu yetmez. 'Ben her şeyi terk ettim.' demeyi de bırakmanız gerekir. Yani terk etmeyi de terk etmeniz gerekir." demişti. Bir sufinin Allah aşkını arayışının anlatıldığı bu romanda bir yanda Yunus'un küçük oğlu İbrahim'in hikayesi anlatılır. Her yanda Moğol tehlikesi kol gezerken küçük İbrahim'in yolu binbir tehlikeyle kesişir. Sonunda yanında bulunduğu işkence ustasının da etkisiyle Allah'a inanmayı bırakır. İki farklı hayat iki farklı şekilde akıp gitmeye devam eder. Dönemin Anadolu atmosferi de gayet güzel verilmiştir kitapta. Moğol zulmü altında inleyen halk kitleleri bunca acıya katlanmayı ancak tasavvufa sığınma yoluyla bulabilmiştir. Dili biraz ağırdır ama Yunus Emre'nin anlatıldığı bir kitaba da böylesi yakışırdı zaten. Bu kadar cesur ve zor bir konuyu ele alabildiği için yazarı da tebrik etmek lazım. Keyifli okumalar...
Od
Odİskender Pala · Kapı Yayınları · 202241,6bin okunma
Yunus Emre Dilsizmen
Karanlıklardaydım Ruhumun kirlenmiş olduğunu Anlayamıyordum bilmiyordum Aydınlıklara gidince fark ettim Ruhumun kirlenmiş olduğunu
"Bir ben vardır bende benden içeri" (Yunus Emre)
Sizin bir şairiniz vardı, neydi onun adı? Hani sen anlatmıştın: Vaktiyle edebi çevrelerde küçümsenmiş de sonra Yirminci asırda birinci sınıf bir şair olduğu keşfolunmuş, söylesene adını... -Yunus Emre -Evet, Yunus Emre. Kaçıncı asrın adamıydı o? -On Dördüncü Asır başlarında ölmüştür. -Demek ki zavallı şair hakkında doğru bir hüküm vermek için altı asır beklemek lazım gelmiş. Acaba on asır sonra anlaşılacak insanlar yok mu? Acaba edebiyen yanlış anlaşılarak yanlış hüküm giymeye mahkum bedbahtlar yok mu? Aksine ilahlaştırılan alçakların bulunabileceğini kabul etmez misin?
Reklam
Aşk’ta ve Aile’de Sevgi, Güven ve Disiplin
"Yaşamı boyunca hiç sevilmemiş, sevilmenin tadını tatmamış biri, çok ama çok zor sevebilir. "
Seviyorsunuz bu hayatı he III.EMRE
Yunus Emre Dilsizmen
Haykıran suretler var Duyuyorum görüyorum Bende onlar arasındayım Biliyorum
Otelin hazırlık döneminin başlangıcı olarak belirledikleri günden bu yana bir buçuk ay geçmişti. O zamandan beri de Serhat’la arkadaş olmuşlardı. Ama Serhat Kuran kursundan yetişmiş, beş vakit namazında ve aklını din konularıyla bozmuş biriydi, iyi çocuktu ama bu dünyaya sadece neyin günah, neyin günah olmadığını anlamak için gelmiş
Sayfa 215 - Serhat’ın IŞÎD aşkına dairKitabı okudu
Reklam
Yunus Emre Dilsizmen
Ne olurdu kim bilir Kim bilir ne olurdu Beklemeseydik ince kaldırımlı köşe başlarında Güneşin doğduğu ve battığı saatlerde hayalimize benzeyen bulutlara bakmasaydık Rengarenk hayalimize Beyaz mavi pembe Örtmeseydik üstümüze sessizliği
Kuru idik yaş olduk kanatlandık kuş olduk Birbirimize eş olduk uçtuk elhamdü lillâh Vardığımız illere şol safâ gönüllere Halka Taptuk ma’nîsin saçtık elhamdü lillâh
Yunus’un bu sözünden sen ma’ni anlarısan Konya menaresini göresin bir çuvalduz diyen Yunus, şüphe yok ki Konya’da bulunmuştur; Mevlana ile Konya’da görüşmüştür; onun sohbetlerine ve sema meclislerine katılmıştır. Konya o zamanlar bir ilim, irfan merkezidir. İlerde bahsedeceğimiz gibi medrese tahsili de gören Yunus’un tahsil hayatı, sanırız ki Konya’da geçmiştir.
Sayfa 30
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.