Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yakın tarihimizde kardeşi kardeşe kırdıran, memleketi kan gölüne döndüren el, kimin eliydi? Bu el, muharref kitabına uyan Yahudi'nin elidir. Bakınız muharref kitabında ne diyor; "Herkes kardeşine karşı ve herkes komşusuna karşı, şehir şehire karşı, ülke ülkeye karşı cenk edecekler." Bu emre uyan karanlık emelli kişiler sistemli bir organize ile, kardeşler arasında önce düşünce ayrılığı ve zıt fikirlerin ortaya atılması, sonra bunlara taraflar bulunması ile başlatılmış ve basın yoluyla alevlendirilerek kardeşi kardeşe kırdırmaya başlamışlardır.
Hayat bana çocuk bedenimde yetişkin olma sorumluluğu verdi Belki bu sebeple içten iyice bir hiç büyümek istemedim belki bu sebeple bir tarafım hep çocuk kaldı yaşanması gerekirken yaşanmayan her şey çiğnenmeden yutulmuş bir armut gibi takılır insanın boğazına hani bazen bir ağırlık çöker boğazınıza söylemek istediklerini söyleyemez konuşmanız
Reklam
Osman Yüksel’in Tutuklanması Sabahaddin Ali ile Nihal Atsız arasındaki dava devam ederken milliyetçi gençler Ankara garında toplanıp buradan Ulus’a yürümüştür. Ertesi gün sabah galeyana gelen milliyetçi gençlerin gözünü korkutmak amacıyla Said Bilgiç, Said Sadi, Osman Yüksel ve Ahmet Ellezoğlu sorgulanmak üzere emniyete götürülmüştür. Bu gençler
İSMAİL HAKKI YILANLIOĞLU BÖYLEDİR İŞTE!
İsmail Hakkı Yılanlıoğlu da ebedî âleme göçtü. Bir yüce dağımız daha devrildi. Cenaze namazını, Kastamonu'nun o meşhur Nasrullah Camii'nde "Er kişi niyetine" kıldık. İsmail Hakkı Yılanlıoğlu dünyaya "er kişi" olarak geldi. Yetmiş dört yıllık ömrünü tam bir "er kişi" olarak tamamladı. Ve gönül kubbemize tam bir
Sayfa 134 - Yakın Plan Yayınları
Derviş olan bilgiç, iddaacı, benlikçi, gösterişçi, sevgisiz, riyakar ve kindar olmaz.
(Gazi Üniversitesi, Ziya Gökalp Sempozyumu, Ankara, 8 Mart 2004) Seksen dört yıl önce, 25 Ekim 1924 tarihinde, Büyükada'daki evinden sedyeyle getirildiği Taksim-Harbiye arasındaki Fransız Hastanesi'nde öldü. Kesin bir tanı konulamamıştı, bir süredir devam eden hastalığına aksi olsaydı bile ülkenin ve adı geçen sağlık kurumunun o günkü
Reklam
KABUL EDENLER
ADANA: Cevdet Akçalı, Fazıl Güleç, M. Salahattin Kılıç, Melih Kemal Küçüktepepınar, Ali Cavit Oral, Emir H. Postacı, Kemal Satır, Ahmet Topaloğlu, Turgut Topaloğlu, Alpaslan Türkeş, Hüsamettin Uslu. ADIYAMAN: M. Zeki Adıyaman, Ali Avni Turanlı. AFYON KARAHİSAR: Hasan Dinçer, Hamdi Hamamcıoğlu, Ali İhsan Ulubahşi, Kazım Uysal. AMASYA: Yavuz
Sayfa 200 - Sayfa Yayınları
Tam bir uyuşukluk hali yaşadığınız anlar var mıdır? Yorgunluk değil. Kolunuzu kaldıracak haliniz olmaması, ama zaten kolunuzu kaldırmak da istemediğiniz zamanlar... Hiçbir korku, hiçbir dert, hiçbir umut yok; öylece durmak dışında yapmamız gereken hiçbir şey yokmuş gibi hissetmek... Bir hayat bahsedilmiş olmanın getirdiği tüm sorumlulukların "POF!" diye kaybolduğunu zannettiren bir illüzyon: Nefsimin cenneti. Bu illüzyonun ardındaki gerçek şudur: Zaman aslında hala akmaktadır ve bu dupdurgun suda boğulmaktayızdır.
em-mâ-re
1. Emreden, zorlayan, cebreden. 2. Kötülüğü emreden. Nefis, insanın benliği... İstek, irade, yani hayat gösteren yanımız. Onunla yaratıldık, Dünya'ya onunla geliriz. Yaşadıkça dünyaya bağlanır, aşık oluruz, nefsimiz güçlenir, güçlenir... Emmare'ye düşer. Nefs-i emmare, nefsin en ham, en sefil, alçak hali... Şehveti, açgözlülüğü, kibri sınırsız. Kötülüğü emreder ve bundan zevk alır çünkü ahlaklı davranmak başlı başına kendinden üstün bir güç olduğunu kabul etmek, boyunduruk altına girmektir. Oysa doğruyu ve yanlışı düşünmek istemez, sadece kendisini umursar. Nefs-i emmare, Canı o anda ne istiyorsa burnunun dikine onu izleyen, Durmadan bizi isteklerini karşılamaya zorlayan, Kendini hep haklı gören, Kimseye kıymet vermeyen, Çıkarı için acımadan başkalarını üzen, Kimsenin -ona hayat verenin bile- emrine itaat etmeyen, Birine kötülük ettiğinde ona "hakettiğini verdiğini", Birine iyilik yaptığında ona "bahşettiğini" söyleyen, Kendini tanrı sanan, Kendini tanrı yapmaya çalışırken, Bizi kölesi yapan nefistir.