Benim, Binboğalar Efsanesi adlı bir yapıtım var, biliyorsunuz. Bu roman göçebeliğin yokoluşunun bir hikayesidir. Bu göçebeler toprağa yerleşmemek için hep savaşlar vermişlerdir. En büyük savaşları da 1865’te benim bölgemde, yani romanlarımın ülkesi Çukurovada geçmiştir. Osmanlı, toprağa yerleşmeyen Türkmen yörüklerinin üstüne ordu göndermiş; birleşmiş Türkmen aşiretleriyle Osmanlı ordusu arasında bir savaş olmuş, Türkmenler, bundan sonra toprağa yerleştirilmişlerdir. Yenilgi yılı Toroslara hiçbir Türkmen çıkarılmamıştır. Toroslara giden yollar, geçitler Osmanlı Ordusunca kapatılarak, Çukurovaya doldurulan, Çukurovanın sıcağına, sivrisineğine, sıcak sularına, iklimine alışmamış Türkmenler o yaz ovada sıtmadan sivrisinekten, hastalıklardan yarı yarıya kırılmışlardır. O korkunç yıl daha belleklerde, türkülerde, destanlarda, kilimlerdedir. Başkaldırının şairi de büyük şair Dadaloğludur. Başkaldıranın, yenilginin acısı bütün derinliğiyle onun şiirlerindedir. Türkiyede onun aşağı yukarı herkesçe bilinen bir şiiri daha belleklerdedir. “Hakkımızda devlet etmiş fermanı/ Ferman Padişahın dağlar bizimdir.” Ben bu başkaldırının onurunda, bu yenilginin acısı içinde doğdum, büyüdüm.