Korku ve anksiyete özellikle kişiliğimizin bir parçası olduklarında problematiktir. Kendimizi gergin ya da endişeli biri olarak tanımladığımız zaman, bu duyguları kişiliğimizin bir parçası olarak görmeye başlarız. Anksiyete yavaşça bizim seçimlerimizi, eylemlerimizi gitgide kısıtlayan varsayılan ruh halimiz haline gelir. Kendimizi problemle birlikte tanımlamamız öz farkındalığımızı sınırlar ve değişim, gelişim, başarı potansiyelimize erişim yeteneğimizi azaltır.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan sinirbilim ve davranışsal ekonomi gibi alanlardaki araştırmalar, bilim insanlarının insanların işletim sistemine erişim sağlamasına ve özellikle de nasıl tercih yaptıklarını daha iyi kavramalarına imkan tanıdı. Ne yiyeceğimizden tutun da kiminle çiftleşeceğimize kadar verdiğimiz türlü kararın, gizemli bir özgür iradeye değil olasılıkları bir salisede hesaplayan milyarlarca nörona bağlı olduğu ortaya çıktı. Yere göğe sığdırılamayan "insani sezgiler" esasen "örüntü tanıma" yetisidir. İyi şoförlerin, bankacıların ve avukatların trafik, yatırım ve müzakere konularında sihirli sezgileri yok; yaptıkları şey tekrar eden örüntüleri idrak ederek dikkatsiz yayaların, uygunsuz kredi talebinde bulunanların ve yalancı hırsızların farkına varıp bunlardan uzak durmaya çalışmak.
İnsanlar aynı hedeflerin peşinden koşabilir fakat koştukları şeye erişim sınırlı olduğu için hepsi ona ulaşamaz. Bu durumda birbirimize rekabete girebiliriz ve sonuç sadece kısmen çabalarımıza bağlı olabilir.
… gelir ve eğitim düzeyi arttıkça, ensest vakalarının üzerinin örtülmesi daha kolay oluyor.Bilgiye erişim, hukuki destek alma gibi konularda kent hayatı daha çok imkan sunduğu için, bu alanlarda ensestin görünmez kılınması daha rahat oluyor.
Sayfa 310 - Doğan Yayıncılık 29.baskı Şubat / 2023Kitabı okudu
Papua Yeni Gine dağlık bölgesi olan Fore'de erkekler hayvan etlerine erişim konusunda tekeldir, kadınlar ve çocuklar ise beslenmelerini ölü akrabalarının etlerini yiyerek sağlıyordu. Sonuç olarak kadınlar ve çocuklar, yamyamlıktan kaynaklanan virüslerin yavaş yavaş ilerlediği ölümcül bir sinir hastalığı olan Kuru'ya yakalanıyordu.
Bir petrol sahasını sondajladığımızda, bin yıllar içinde orada depolanmış büyük bir organik madde rezervine erişim sağlamış oluruz. Bu rezervi gömülü olduğu yerden çıkarırız. Ve çıkan petrolü (ya da kömürü veya gazı) yaktığımızda da içindeki karbonu, karbondioksit halinde atmosfere salarız. Bu bilindik manada kirlilik değildir. Karbonmonoksit kirliliktir, gereksiz bir yan üründür. Temiz yakıtlı bir makine çok az karbonmonoksit salar. Karbondioksite gelince, temiz yakıtlı bir makine, T model motordan daha masum değildir. Harcadığı her bir galon benzinde üç kiloya yakın karbonu, karbondioksit halinde salıverir. Bir yüz yıllık süre boyunca makinelerimiz ve yakıtları, uzunca bir süredir gömülü olan karbonun çok büyük bir kısmını serbest bırakmış durumda.
Toplumda egemen olan kurallara uymayan kadınları cezalandırmanın başka bir yöntemi ise kadınların sokakta gördükleri cinsel taciz. Kadınların toplum içerisinde bedenlerine yaptıkları cinsel yatırımlar cezalandırılırken, erkeklerin "kötü kadın"lara uyguladığı sözlü ya da fiziksel taciz çoğunlukla normalleşmiş ve rutin hale gelmiş durumda. Bu tip olaylarla karşılaşmamak için, kadınlardan bedenlerini erkek bakışının farkındalığına göre düzenleyerek önlem alması bekleniyor. Eğer bir kadın "hafif' davranmayı göze alıyor ve orospu yaftasını kabulleniyorsa, aynı zamanda erkeğin cinsel tacizini de hak etmiş sayılıyor. Pateman'ın da dediği gibi orospuluk, erkek cinsinin sahip olduğu haklara dair kurulan yasanın uygulandığı alanlardan biridir ve bu hakla beraber erkeklerin kadınların bedenlerine erişimi de garanti altına alınmış olur. Bu hak sadece seks işçiliği yapan kadınları erkeklerin erişimine sunmaz; aynı zamanda "orospu"yu hatırlatan ya da andıran her türlü tutum, davranış ve giyim tarzına sahip kadın da erkeklerin erişim alanlarının bir parçası olarak görülebilir. Bu erişim yukarıda bahsettiğim gibi sözlü veya fiziksel taciz şekillerinde olabilir. Dolayısıyla kadın cinselliğinin toplum içerisindeki sunumunun, "orospu" bedeninin simgesel işleviyle denetlendiğini ya da yasaklandığını söyleyebiliriz.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan sinirbilim ve davranışsal ekonomi gibi alanlardaki araştırmalar, Bilim insanlarının insanların işletim sistemine erişim sağlamasına ve özellikle de nasıl tercih yaptıklarını daha iyi kavramalarına imkan tanıdı. Ne yiyeceğimizden tutun da kiminle çiftleşeceğimize kadar verdiğimiz türlü kararın, gizemli bir özgür iradeye değil olasılıkları bir salisede hesaplayan milyarlarca nörona bağlı olduğu ortaya çıktı. Yere göğe sığdırılamayan "insani sezgiler" esasen "örüntü tanıma" yetisidir. İyi şoförlerin, bankacıların ve avukatların trafik, yatırım ve müzakere konularında sihirli sezgileri yok; yaptıkları şey tekrar eden örüntüleri idrak ederek dikkatsiz yayaların, uygunsuz kredi talebinde bulunanların ve yalancı hırsızların farkına varıp bunlardan uzak durmaya çalışmak. Ayrıca insan beyninin biyokimyasal algoritmalarının hiç de mükemmel olmadığı ortaya çıktı. Bunlar şehrin keşmekeşine değil Afrika savanasını adapte olmuş, kestirmelere ve kısa yollara başvuran köhne devreler. İyi şoförlerin, bankacıların ve avukatların da kimi zamanı hata yapmasına şaşmamak gerek.
I İnsanlar eşit doğar.
II Devletler insan haklarını korumak için vardır.
III Egemenliğin temeli, esas olarak ulustadır, kilise veya
monarşide değil.
IV Özgürlük başkalarına zarar vermeden istediğini
yapabilmektir.
V Yasa sadece topluma zarar verebilecek eylemleri yasaklar.
VI Bütün yurttaşlar demokratik sürece katılma hakkına
sahiptir.
VII Yasaları çiğnemedikleri sürece hiç kimse yakalanamaz ve
tutuklanamaz.
VIII Keyfi ve lüzumsuz cezalandırmalar yasaktır.
IX Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masumdur.
X Hiç kimse inançları nedeniyle sorumlu tutulamaz.
XI Herkesin özgür ifade ve özgür basına erişim hakkı vardır.
XII Ordu sadece idarecilere değil, tüm vatandaşlara hizmet verir.
XIII Gelir vergisi zorunlu kılınmıştır.
XIV Bütün yurttaşlar vergilerin değerlendirilmesi ve
kullanımında söz hakkına sahiptir.
XV Tüm kamu görevlileri doğru ve kamuoyuna açık kayıtlar
tutmalıdır.
XVI Anayasa hukukun egemenliği ve kuvvetler ayrılığına dayanır.
XVII Bireysel mülkiyet hakkını tanımlar.